Esin İzel Uysal: Kadınlar sistematik bir şekilde öldürülüyor

KCDP Temsilcisi Esin İzel Uysal, kadınların sistematik bir şiddet sonucunda öldürüldüklerini belirterek, “Biz daha fazla örgütlü gücümüze sarılmalıyız, siyaset üretmeye daha çok sarılmalıyız. Kurtuluş ve toplumsal dönüşüm böyle mümkün olabilir” dedi.

ROJDA KIZGIN

Haber Merkezi- Kadına yönelik şiddet bir süredir seçim gündeminin devam ettiği Türkiye’de ötelenen sorunlar arasında. Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Seçim tarihinin belirlenmesinden bu yana özellikle Cumhur ittifakında yer alan partiler kadına yönelik şiddetin çözümüne dair değil adeta kadına yönelik şiddeti artırmaya yönelik kadın düşmanı politikaları ve söylemleriyle dikkati çekti.

AKP-MHP iktidarının oluşturduğu Cumhur İttifakı’nda yer alan Yeniden Refah Partisi (YRP) ve HÜDA-PAR da AKP ve MHP’den geri kalmayarak seçim propagandalarında açık bir şekilde kadın düşmanı politikalarını dile getirdi. 14 Mayıs seçiminde HÜDA-PAR ve YRP, Cumhur İttifakı listelerinden çıkardıkları milletvekilleriyle bundan böyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kadın düşmanı politikalarını sürdürecek.

Parlamento durumu böyle iken sanatçısından, gazetecisine, oyuncusundan, yazarına kadar birçok kesimden kadın, henüz geç kalınmadığını 2’nci tura kalan cumhurbaşkanı seçimi için oylara sahip çıkılması çağrısında bulundu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Temsilcisi Esin İzel Uysal, Türkiye’deki kadına yönelik şiddet, intihar ve şüpheli ölümlere ilişkin genel tabloyu ve 2. tura kalan cumhurbaşkanı seçiminin kadınlar açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu değerlendirdi.

‘Ülke tarihinin en gerici meclisiyle karşı karşıyayız’

Parlamentonun durumunun da önemli olduğuna işaret eden Esin İzel Uysal, “YRP ve HÜDA-PAR meclise girdiler. Onlarda kadın düşmanları arasında yerlerini aldılar. Kim bunlar. Kimlerden bahsediyoruz. Şu anki mecliste yer alanlar YRP, HÜDA-PAR, 'yalnız kadınların sahiplendirileceğini' söyleyenler, evlenme yaşını 15'e hatta daha da düşürmek isteyenler, İstanbul Sözleşmesine, 6284'e savaş açanlar bunlar meclise girecekler. Ve artık aslında çok daha fazla imkanla bu kez meclis kürsüsünden bunları anlatmak isteyecekler. Belki de biz bu anlamıyla ülke tarihinin en gerici meclisiyle karşı karşıyayız diyebilirim. Elbette ki sadece YRP ve HÜDA-PAR değil Cumhur İttifakı blok olarak mecliste varlığını devam ettirecek. Bunu bir gerçeklik olarak böyle anlamlandırmak gerekir” dedi.

‘Ne küsecek ne de umutsuzluğa kapılacak bir durumumuz olamaz’

Fakat bunun kadınlar açısından bir umutsuzluğa yol açmaması gerektiğini böylesi bir lükslerinin olmadığını dile getiren Esin İzel Uysal, şunları kaydetti:

“Biz yıllardır bu coğrafyada kadın cinayetlerini durdurmak için mücadele edenleriz, 6284 Sayılı Kanun için, İstanbul Sözleşmesi için hatta 6284'ün yönetmeliği için bile mücadele edenleriz. Bunun altını çiziyorum çünkü başka nerede böyle bir örnek vardır bilemiyorum kanun çıkarmayı geçtim onu uygulatmak bile çok hayati. Dolayısıyla bizim böyle bir mücadele pratiğimiz var. Bu kadar kritik ve hareketli siyasal günlerden geçiyorken, bizim ne kırılacak ne küsecek ne umutsuzluğa kapılacak bir durumumuz olamaz. Bunları hakikaten bir lüks olarak tarif edebilirim.”

‘Kurtuluş ve toplumsal dönüşüm mümkün’

Her gün kadınların öldürüldüğünü, LGBTQ+'ların ayrımcılığa uğradığını, çocuk yaşta evliliklerin önünün açılmak istendiğini belirten İzel Uysal, “Meclise girenler karma eğitimden rahatsız olduklarını şimdiden dile getiriyorlar. Onlar meclis kürsüsünden konuşacaklar, kadın düşmanı politikalarını devam ettirecekler, o kürsülerden kanun teklifleri verecekler, haklarımıza el uzatmak isteyecekler. Dolayısıyla böyle bir tabloda biz daha fazla örgütlü gücümüze sarılmalıyız, siyaset üretmeye çok daha fazla sarılmalıyız. Kurtuluş ve toplumsal dönüşüm ancak böyle mümkün olabilir” dedi.

‘İstanbul Sözleşmesi bir fikir olarak bütün kadınların hafızasında’

Ancak ellerindeki örgütlü gücü hem kendilerinin hafife almamasını hem de kadın düşmanlarının ‘bunu akıllarından bile geçirmesin’ diyerek biriktirdikleri deneyimlere işaret eden Esin İzel Uysal, şunları ifade etti:

“İstanbul Sözleşmesi sürecini hatırlatmakta fayda var. Her ne kadar imza çekilmiş olsa da İstanbul Sözleşmesinden onun bir fikir olarak aslında bütün kadınların hafızasında yer etmesi, içeriğini bilmeleri, 6284'ü öğrenmeleri bunların hepsinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yaklaşık 20 yılı aşkın süredir iktidarın birçok hamlesini aslında boşa düşürmeyi başardık. Kaybettiklerimiz oldu ama kazandıklarımız da oldu. Kaybettiklerimizden dersler çıkararak, kazandıklarımızı daha da artırmaya çalışarak mücadeleye devam etmemiz gerekiyor. LGBTQ+'lar hedef gösterilmesin diye, kadınlar yaşasın, çocuklar gülsün diye böyle bir sorumluluğumuz var.”

‘Kadın düşmanlarının mecliste yeri varsa biz de meclislerimizi oluşturacağız’

Kadın düşmanlarının mecliste yeri varsa kadınların da daha çok örgütlenmek gibi bir sorumluluğu olacağını vurgulayan Esin İzel Uysal, “Bu zamana kadar biz Türkiye'nin birçok yerinde, birçok farklı görüşten kadınlarla bir araya geldik ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nu, Kadın Meclislerini böyle var ettik. Bundan sonra da buradan devam etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Biz de meclislerimizi kürsülerimizi oluşturacağız, toplantılarımızı yapacağız ve kendi siyasetimizi bütün topluma anlatmanın yollarını arayacağız” diye konuştu.

‘Oylarımızı verirken Konca Kuriş’i, öldürülen bütün kadınları hatırlayacağız’

Kadınlar olarak 28 Mayıs’ta tekrar sandığa giderek özgürlükleri için oylarını kullanacaklarını ve gereken cevabı vereceklerini söyleyen Esin İzel Uysal, şunları dile getirdi:

“Kimlere karşı bu cevabı vereceğiz, 6284 kaldırılmalı diyenlere, onlara ittifak edenlere bu cevabı vereceğiz. Oylarımızı verirken Konca Kuriş'i hatırlayacağız, öldürülen bütün kadınları hatırlayacağız. Bütün kadınların yaşadığı eşitsizlikler aklımızda olarak sandığa gideceğiz. 20 yıldır Erdoğan'ın tek adam rejiminin üzerimizdeki baskısı, nefes alacak bir aralık bile bırakmamasını unutmamamız gerekiyor ve bundan kurtulmamız gerekiyor. Kurtulmak mümkün. Karşısındaki aday olarak da tek adamı göndermek için oylarımızı Kemal Kılıçdaroğlu’nda buluşturmalıyız. Ülkenin gidişatı için bunu yapmalıyız. Ve bununla birlikte de aslında nasıl ki 14 Mayıs’ta da sandıklara sahip çıktıysak 28 Mayıs’ta da seçim güvenliğini göz önünde bulundurarak sandık görevlisi olarak, müşahit olarak mutlaka görev almalıyız ve bu seçim güvenliğine müdahil olmalıyız, sandıklarımıza sahip çıkmalıyız.”

‘Farklı kesimlerden kadınları bir araya getirerek bir pratik var etmeliyiz’

Kadınların mücadele ve deneyimlerinin çok işe yaradığını hiçbir zaman buharlaşıp uçmadığına vurgu yapan Esin İzel Uysal, “Hemen anında bir değişim beklemekte gerçekçi değil ve mümkün de değil. Çünkü bahsettiğimiz eşitsizlik aslında yalnızca AKP iktidarı ile var olan bir eşitsizlik değil toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kastediyorum. Tarihin en eski dönemlerinden beri süregelen bir eşitsizlik dolayısıyla ortadan kaldırmaya çalıştığımız şey çok köklü ve çok boyutlu. Bizim de bunun karşısında çok boyutlu ve çok yönlü, çok farklı kadın kesimlerden kadınları bir araya getirerek bir pratik var etmemiz gerekiyor” dedi.

‘Her yeni siyasal süreç mücadele yöntemlerini güncellemeye zorluyor’

Her yeni siyasal sürecin hem kendilerini hem mücadele yöntemlerini güncellemeye zorladığına hem de yeni deneyimler biriktirmeye zorladığına işaret eden Esin İzel Uysal, “Kadın cinayeti gerçekliğinin ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğinin böyle olduğunu düşünüyorum. Şöyle örneklendirebilirim bunu. Platformu ilk kurduğumuzda o günden bugüne biz kadın cinayetinin varlığını, sırf kadın oldukları için cinsiyetleri yüzünden şiddete maruz kaldığını ve bunun en son geldiği aşaması olarak öldürüldüğünü bütün topluma anlatmaya çalışıyoruz. Şu an kadın cinayetini bilmeyen hiç kimse yok ama başladığımız gün vardı” dedi.

‘Şüpheli ölümlere ilişkin toplum politize edilmeli’

Şimdi de ‘şüpheli kadın ölümleri’ni yeni bir olgu olarak anlatmaya çalıştıklarını anlatan Esin İzel Uysal, şunları ifade etti: “Şüpheli kadın ölümlerine ilişkin de toplum politize edilmeli. Çünkü kadınlar öldürüldüğünde ya ölümleri intihar denilerek kapatılmak isteniyor, ya da yüksekten düşüyorlar etkin soruşturma yürütülmeden bu ölümler şüpheli bırakılıyor, gerçekler açığa çıkarılmıyor. Örneğin Ocak ayında 25 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetmiş bunlar etkin bir şekilde soruşturulursa bunların arasından doğal ölüm de çıkabilir. Gerçekten kalp krizi geçirmiştir, bir hastalığı vardır, intihar etmiş ya da cinayet ya da kadın cinayeti de olabilir. Bizim vurgulamak istediğimiz konu 'kadınların ölümü şüpheli bırakılıyor' bu da eşitsizliğin başka bir boyutu. Ama bizim aklımızda kadın cinayeti olma ihtimalini artıran şey elbette ki iktidarın politikaları ve bu eşitsizlik ilişkisi.”

‘Günlük veriler manipülatif olabiliyor’

Platformun verilerine değinen Esin İzel Uysal, “Bizim verilerimize göre; 2023 Nisan ayında 21 kadın cinayeti 23 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiş, mart ayında 23 kadın cinayeti 19 şüpheli kadın ölümü, Şubat ayında 11 kadın cinayeti 12 şüpheli kadın ölümü diye devam ediyor. 2022 yılında da örneğin 334 kadın cinayeti 224 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiş. Günde ‘şu kadar kadın cinayeti yaşandı’ diye adlandırmak çok doğru değil biraz manipülatif oluyor” dedi.

Kadın ölümlerine ilişkin Anıt Sayaç’ın verileri kendilerinden aldığını ancak verilerde karışıklıklar olabildiğine işaret eden Esin İzel Uysal, “Örneğin ocak ayının verileri bir günde girildiği için veri yüksekmiş gibi görünüyor. Kafa karıştıran şey verilerin bir anda girilmesi ve ayrıca biz kadın cinayeti ve şüpheli ölümleri bir süredir ayrıştırıyoruz. Başka kaynaklar böyle açıklamıyor. Hepsi toplamda ‘kadın cinayeti’ verisi olarak geçiyor ya da bizim kadın cinayeti olarak değerlendirmediğimiz ama başka kaynakların kadın cinayeti diye değerlendirdiği durumlar olabiliyor. Bazen sosyal medyada çeşitli hesaplar da bunları paylaşabiliyor. Bunlar yanıltıcı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

‘Kadınlar teker teker sistematik bir şekilde öldürülüyor’

Neye göre ‘kadın cinayeti’ tanımını yaptıklarına değinen Esin İzel Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Femicide kavramını temel alarak kadın cinayeti verilerimizi raporluyoruz. Her kadının öldürülmesine de kadın cinayeti demiyoruz. Femicide kavramı şunu söylüyor, ‘embriyodan cenine bebekten çocuğa yetişkinden yaşlıya tüm kadın cinsiyetindeki bireylerin sadece cinsiyetinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanması’. Dolayısıyla bütün kadın cinsiyetindeki kişilerin öldürülmesinden ayrıştırmak gerekir kadın cinayetini. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle öldürülmese de bunu kadın cinayeti olarak adlandıramayız. Bütün bunların hepsini ince eleyerek sık dokuyarak değerlendirerek paylaşıyoruz. Kadınlar topluca öldürülmüyor teker teker öldürülüyor ama sistematik bir şiddet sonucunda öldürülüyorlar. ‘Günde 5 kadın öldürülüyor’ dediğimizde en radikal olanı ifade etmiyoruz. Bu konunun önemsendiğini göstermiyor. Kavramları kullanırken dikkatli ele almak gerektiğini düşünüyoruz. Emin olmadığımız şeyler varsa bunları teyit etmeye çalışıyoruz. Basından anlamaya çalışıyoruz, ailesini arayıp oradan teyit ediyoruz. Dikkatli ele alınması gerekiyor.”