Efrîn 7 yıldır işgale zeytin ağacının ölümsüzlüğüyle direniyor…
Nuh Tufanı’nda direnen zeytin ağacı ölümsüzlüğün simgesi olmuştur. Her bir yanı kadınların ellerinde yeşeren zeytinleriyle direnişin adı olan Efrîn’de işgalin 7’nci yılında devrimin ateşi söndürülemiyor.
SARYA DENİZ
Haber Merkezi- Zeytin ağacı, tarih boyunca barışın, kutsallığın, bereketin, bilgeliğin, adaletin ve saflığın sembolü olarak görüldü. Bu sembol tüm kutsal kitaplarda yerini aldı. Zeytin ağaçları sonsuzluğu simgeleyen kutsallar arasında sayıldı. Rojava’nın Efrîn Kantonu bu kutsalları bağrında taşıyan toprağının her bir yanından zeytin fışkıran bir vaha olarak anılıyor. 51 bin hektar tarım arazisi bulunan Efrîn’de, Suriye için elde edilen zeytinlerin yüzde 30'u karşılanıyor. 20 milyonu aşkın zeytin ağacının bulunduğu kantonda sabun, zeytinyağı, üzüm, elma, nar, arpa, buğday, mercimek, portakal, şeftali, badem, ceviz ve erik olmak üzere birçok sebze ve meyve üretiliyor. Efrîn, 7 yıldır Türk devletinin ve bağlı çetelerin saldırılarına karşı mücadele verirken, yıllardır bir tufanın ezip geçtiklerine karşı direniyor.
Organize saldırı
Türk devleti yıllardır onlarca katliamın altına imza attı. Her birinde ‘bu kadar olmaz’ denileni tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdi. Ancak hiçbiri Efrîn’de yaşananlar kadar organize değildi. Efrîn’in yüz yıllık zeytin ağaçlarını kıyımdan geçiren Türk devleti 20 Ocak 2018 tarihinde başlattığı saldırılarına da ‘Zeytin Dalı Harekatı’ adını verdi. Bu saldırılarla Efrîn’de çok ağır suçlar işlendi; insanlar göz göre göre katledildi, kadınlar kaçırıldı, tutuklandı, on binlerce insan topraklarından koparak göç etmek zorunda kaldı. O ‘kutsal’ topraklara bambaşka insanlar yerleştirildi. 2014 yılının Ocak ayında Rojava Demokratik Özerk yönetimi Efrîn Kantonu’nu ilan etti. Özerk yönetimin kuruluşuyla şehirde özgürlükler, savunma, ekonomi, siyaset, demokrasi, eğitim daha da geliştirildi. Tüm halklar, inançlar ve kadınlar meclisler ve komünlerde yer aldı. Halk kendi kendini yönetmeye başladı. 2016 yılında Kuzey Suriye Federasyonu ilan edildi. Efrîn’de bu federasyon içerisinde bir bölge olarak yer aldı.
Bir kadın şehri
Tarihi dokusu ve kültüründe kadın izlerinin taşıyan Efrîn Rojava Devrimi’yle birlikte bu yönünü daha da gösterdi. Efrîn aynı zamanda bir kadın şehri olarak da anılmaya başlandı. Rojava Kürdistan’dan Kürt Özgürlük Hareketi’ne ilk kadın katılımlarında da Efrînli kadınlar ilk sırada yer aldı. Efrîn’de devrimin başlamasının ardından kadınlar eğitim, savunma, siyaset, ekonomi, kültür, basın vb. alanlarda kendilerini oldukça geliştirdi. Devrimin ilk yılında kadın evlerini, kendi meclislerini, kadın akademisini oluşturan Efrînli kadınlar ekonomi alanında da hem genel hem özgün birçok proje geliştirdi. Rojava Devrimi sürecinde kadınların tüm hakları garanti altına alındı ve yasalar çıkarıldı. Ayrıca erkeğin çok eşliliği ve çocuk yaşta evlilikler yasaklandı. YPG ve YPJ Efrin savaşçıları sadece Efrin savunmasında değil Kuzey ve Doğu Suriye’de İŞİD çetelerine karşı yürütülen tüm hamlelerde yerlerini aldılar. 20 Ocak 2018’de başlayan Efrîn İşgal saldırılarına karşı geliştirilen 58 günlük Çağın Direnişi’nde YPJ savaşçıları ve Efrînli kadınlar öncü rol oynadılar.
Demografisi değiştirildi
7 yıllık işgal süreci boyunca Kürtlerin merkezi olan ve tepeden tırnağa kadın izleri taşıyan Efrîn’in demografi ve kimliğine saldırıldı. Türk devleti, Efrîn’de, Kürtlere karşı soykırım politikaları uygularken, Efrîn'i Sunni Türk kimliğine büründürmeye girişti. Türk devleti köy ve diğer yerleşim yerlerinin, okulların, meydanların, onlarca tarihi mekânın Kürtçe olan isimlerini değiştirdi. Buralara Türkçe ve Arapça isimler verildi. Efrîn’deki Kürt nüfusu neredeyse yüzde 20’lere kadar indi. Efrîn’den büyük bir göç dalgası yaşandı. Efrin’e başta Doğu Guta ve İdlib olmak üzere Suriye’nin çeşitli yerlerinden, Türkiye, Filistin ve Irak’tan çete aileleri ve yerleşimcilerden oluşan 648 binden fazla kişi getirilerek yerleştirildi. Bu çerçevede 18 sömürge evi ve 5 kamp kuruldu.
Efrîn’de kalmaya devam eden Efrînliler, Türk devletinin katliam, talan, işkence, tecavüz vb. uygulamaları ile yüz yüze kaldı. Onlar da bir süre sonra şehirden çıkmak zorunda bırakıldı. Halka zorla İslam dini dayatıldı. İşgalden önce şehirde yaşayan 1000 civarında Hristiyan’dan sadece birkaçı şu anda şehirde kaldı. Şehirde yaşayan Êzidîlerin oranı ise 25 binden yaklaşık 2 bine düştü.
Kayıt altına alınan yüzlerce ihlal
Türk devleti ve çeteleri 2024 yılına kadar 706 sivili katletti, yüzlerce kişi şiddete, işkenceye maruz kaldı, onlarca kişi intihara sürüklendi. Bin 200 kadın ve 600 çocuğun da aralarında bulunduğu 9 binden fazla sivil kaçırıldı. Sadece 2024 yılında Türk devletinin İnsansız Silahlı Hava Araçları (SİHA) ile bölgeye yönelik defalarca gerçekleşen saldırılarında 25 kadın ve 45 çocuk katledildi. Yine Türk devleti ve çetelerinin saldırılarında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 14 kaçırma olayı yaşandı.
Kadınlar hedefte
İşgal altındaki topraklarda uygulanan şeriat kanunları, kadınları her türlü yaşam haklarından mahrum bırakıyor. Suriye'de Kadın Haklarını Koruma ve Araştırma Merkezi'nin 2024’ün Kasım ayına kadar işgal ettiği bölgelerde; Türk devleti ve ona bağlı çetelerin saldırılarında 50 kadın katledildi, 53 kadın kaçırıldı, 40 kadın da yaralandı. Türk devleti ve ona bağlı çetelerin saldırılarında 20 çocuk katledildi, 28 çocuk kaçırıldı, 70 çocuk da yaralandı. Ayrıca 148 erkek katledildi, 478 erkek kaçırıldı, 97 erkek de yaralandı.
Çetelerin 27 Kasım 2024'te Halep'e başlattığı saldırılarla birlikte Türk devleti ve çetelerinin Kadın Devrimi'ne yönelik saldırıları yeni bir aşamaya ulaştı. İşgal saldırıları nedeniyle yerinden edilen binlerce Efrînlinin yaşadığı Şehba ve Til Rifat'a Türk devleti ve çetelerinin saldırılarında halk yeniden yerinden edildi. Türk devleti ve çetelerinin işgal ettiği Minbic’te kadınlar katledilerek göçe zorlandı. Türk devletinin 27 Kasım'dan bu yana Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik sürdürdüğü saldırılarda 15 kadın ve 19 çocuk katledildi bu çocukların arasında Minbic’de Türk devletine bağlı SMO çeteleri tarafından tecavüze maruz bırakılarak katledilen 7 yaşındaki çocukta var. Saldırılarda en az 24 çocuk ve 7 kadın da yaralandı. 26 Kasım'da yoğunlaşan çatışmalar, halen devam ediyor. Tarihi direnişin devam ettiği alanlardan biri de Tabka’ya bağlı Tişrîn Barajı’nda yaşanıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’nin farklı kentlerinden giderek, nöbet tutan halk, bölgelerinin en önemli enerji kaynağı olan baraj ve topraklarını fedaice savunuyor. 12 kişinin yaşamını yitirdiği 60’dan fazla yurttaşın yaralandığı halkın nöbet eylemi devam ediyor.
Ağaçlar yakıldı
İşgal saldırılarının başlamasından bu yana 3 milyon 919 binin üzerinde meyve ve orman ağacı kesilerek, odun olarak satıldı. 12 bin hektar alan Türk çeteleri tarafından yakıldı. Türk ordusu ve çeteleri Efrînlilere ait 4 bin dükkânı ve 10 bin eve el koydu. Çeteler, asker, polis ve işgalci Türk ordusuna bağlı yerel meclisler, zeytin tarlaları ve tarım ürünleri sahiplerinden yüzde 10 ile 50 arasında değişen vergiler koydu. Tehdit, şantaj gibi vahşi yöntemlerle de sivillere keyfi vergiler ödettirildi. Evlerini terk etmek istemeyenler ölümle tehdit edildi ve hatta katledildi.
Tarihi mekanlar yok edildi
Göç yollarına düşmek zorunda bırakılan Efrînliler, bu yollarda da saldırılara maruz kaldı. Efrîn'e gerçekleştirilen saldırılarda UNISCO listesinde bulunan birçok tarihi yer yok edildi. Eyn Dara, Nebi Hûri Tapınağı, Duderi Mağarası, Mar Maron Mezarı ve daha birçok yer saldırıların hedefi oldu. Efrîn’de 75'e yakın tarihi yer ve depo, 15'in üzerinde de farklı dini mezhebe ait mezar bulunuyor. Birçoğu işgalciler tarafından tahrip edilerek hayvan pazarına dönüştürüldü. Birçok tarihi cami yıkıldı.
‘Yolumuzdan vazgeçmeyeceğiz’
Efrîn'e saldırıları anlatırken, ‘Önce kadınlara saldırdılar’ sözleriyle konuşmalarına başlayan Efrînlilerin tarihi, aslında neden hedef alındıklarını da gösteriyor. Özgür yaşamı kendi elleriyle inşa eden kadınların ilk olarak hedef alınması elbette tesadüf değil, bilinçli bir seçimdi. Yaşamı var eden ve kuran kadınlar, Türk devletinin en öncelikli düşmanı olmuştu. Bilançolara yansıyan tüm verilere akla sığmayan yüreklerin kaldıramayacağı acılara rağmen kadınlar, Efrîn için direnmekten vazgeçmedi. Bir gün topraklarına dönme umuduyla yaşama tutunan kadınlar geride bıraktıklarını yeşerteceklerinden çok emin. Ondandır ki ajansımıza konuşan ve Efrîn'i anlatan 90 yaşındaki Henîfe Ebdo, memleketini anlatırken geçen yıllara rağmen zafere olan inancını dile getiriyordu. Mücadele yolunu seçen Henîfe Ebdo, “Êfrîn'imizi terk etmeyeceğiz, yolumuzdan vazgeçmeyeceğiz” derken, topraklarının özgür olmasını istediğini dile getiriyordu. Bugün nerede olursa olsun hayallerini Efrîn'den yana kuran kadınlar elbette bir gün o zeytin ağacının altında yaşananları o kutsal gövdeye sarılarak anlatacak. Elbette kadınlar, yerinde olmayan kutsallarının yerine yenilerini ekerek yeşermesini izleyecek.
Zeytinle yeniden doğacaklar
“…ve insanlık zeytinle yeniden doğar.” Efsanelerden biri, Hazret-i Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı âdemoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hazret-i Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazret-i Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazret-i Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercini güneşin battığı yere doğru salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Hz. Nuh, yedi gün sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bugüne, ümidin, bolluğun, esenliğin ve barışın simgesi olur. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.”
Efrîn'i kuşatan tüm kötülüklere karşı duran kadınlar, Türk devletinin saldırılarına rağmen mücadeleleriyle kurdukları kentlerine bir gün geri dönecekler. Kadınlar zeytin ağaçlarının direngenliği ve ölümsüzlüğü ile bu yüzyılın simgesi olacak.