DEM Parti’den bebek katliamlarına dönük eylem
“Yenidoğan çetesine” ilişkin Türk Sağlık Bakanlığı önünde açıklama yapan DEM Parti “AKP hükümeti, 12 bebeğin yaşamını yitirmesinden, katledilmesinden sorumludur. Onun sağlık bakanı bu katliamdan sorumludur. Derhal istifa etmelidir” dedi.
Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekilleri ve milletvekilleri “Yeni Doğan Çetesi” ve hastanelerdeki bebek ölümlerine ilişkin Türk Sağlık Bakanlığı önünde toplanarak basın açıklaması gerçekleştirdi.
Burada konuşan DEM Parti Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli, bu çetenin içerisinde bakanların hastanelerinin olduğunu belirterek, süreç boyunca görevde olan tüm bürokratik yapının görevden alınması çağrısında bulundu.
‘Birileri daha çok kazansın diye 12 bebeğin yaşamına kast edildi’
Öncelikle söz alan Gülistan Kılıç Koçyiğit, ülkede çürümüşlüğün geldiği noktayı “yeni doğan çetesi” ile bir kez daha gördüklerini söyleyerek AKP’nin sağlık politikalarının bu katliama yol açtığını kaydetti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Biz yıllarca AKP hükümeti sağlıkta dönüşüm politikalarını hayata geçirdiği zaman da, geçirdikten sonra da bu sağlıkta dönüşüm programının sağlıkta yıkım programı olduğunu, kamu sağlığının tasfiye edildiğini, halk sağlığının araçsallaştırıldığını, piyasaya açık hale getirildiğini, hastanelerin ticarethane, hastaların müşteri haline geldiği bir sistemde halkın sağlık hakkının korunamayacağını çokça anlattık. Ama her seferinde sağlıkta dönüşüm programını övdüler, cilaladılar, büyükşehir hastaneleriyle övündüler. Hastayı müşteri, insanı meta olarak gören anlayışın sonucunda 12 bebek katledildi. Neden? Birileri daha çok kazansın diye 12 bebeğin yaşamına kast edildi. Büyük büyük hastaneler yapanlar, kamu kaynaklarını şehir hastanelerine, garantili otoyollara, köprülere harcayanlar bu sürecin sorumlusudur. AKP hükümeti, 12 bebeğin yaşamını yitirmesinden, katledilmesinden sorumludur. Onun sağlık bakanı bu katliamdan sorumludur. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu bu katliamdan ve bu kokuşmuşluktan sorumludur. Derhal istifa etmelidir” ifadelerini kullandı.
‘Bu çeteye karşı neden bir soruşturma yürütmediniz?’
İçinde siyasilerin de olduğu bir şebekeyle karşı karşıya olduklarını dile getiren Gülistan Kılıç Koçyiğit, İl Sağlık Müdürlüğü'nün bölgesinde 10 hastanenin suç örgütüne bağlandığını söyledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bir şebeke kurulmuş, bir suç ağı oluşturulmuş. İçinde siyasilerin olduğu, daha önceki sağlık bakanlığının hastanesinin olduğu bir çete yapılanması var. Sağlık Bakanı bu olayı CİMER’e yapılan bir ihbar sonucunda öğrenmiş olup araştırılmasını bir övünç kaynağı olarak ifade ediyor. Utanması, istifa etmesi, bir saniye bile o koltukta oturmaması gerekirken, soruşturmanın selametinden bize dem vuruyor. Soruyoruz: İl sağlık müdürüydünüz. İstanbul gibi bir ilde 10’dan fazla hastane sağlıklı bebekleri alıp yoğun bakım ünitesine koyuyor ve orada ölümlerine göz yumuyorsa bunu denetlemeyen İl Sağlık Müdürü sorumlu değil midir? Bütün bu özel hastanelerin denetimsizliği bir sorun değil midir? Kamu kaynaklarını zarara uğratan, insan hayatını hiçe sayan, yeni doğan bebeklerin yaşamını hiçe sayan bu çeteye karşı neden bir soruşturma yürütmediniz, neden zamanında tespit etmediniz?” diye konuştu.
‘Koruyucu sağlık hizmetlerini terk ettiler’
Gülistan Kılıç Koçyiğit devamında şunları söyledi: “Biz söyleyelim. Çünkü işin arkasında siyasiler de var, işin arkasında herkesin çıkarına bakması var. Halkın sağlığını hiçe sayma var, halkın yaşamının hiçbir öneminin, değerinin olmaması gerçeği var. Koruyucu sağlık hizmetlerini terk ettiler, ticarethane haline getirdiler sağlık hizmetini. Hastanelerde kuyruk bitti dediler, bugün kuyruklar Mernis’le evlere taşınmış durumda. En temel hak olan sağlık hakkına insanlar ulaşamıyorlar, erişemiyorlar ama çıkmış bakanlık diyor ki 9 hastanenin ruhsatını iptal ettik. Peki, o 9 hastanede çalışan bu süreçlerde hiçbir suçu olmayan sağlık emekçilerine ne olacak? Onlar da umurlarında değil. Yapılması gereken bu 9 hastanenin ve bütün hastanelerin kamulaştırılmasıdır. Ama en başta bugün ruhsatı iptal edilen hastanelerin ilk elden kamulaştırılmasıdır. Orada çalışan sağlık emekçilerinin mağdur edilmemesi gerekir.
Kamuoyunu bilgilendirmelerini derhal en ince detayına kadar yapmaları gerektiğini ifade ediyoruz. Bu işin arkasındaki siyasi yapılanmanın, bu işin arkasındaki mafyatik yapılanmanın, çeteleşmenin ve bürokratik yapılanmanın açığa çıkarılması gerekiyor. Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, İstanbul İl Sağlık Müdürü, bu hastanelerin bulunduğu ilçelerdeki bütün ilçe sağlık müdürlerinin ve bu süreci takip eden bütün bürokratik yapının görevden alınması gerekiyor. Bu kadar açık ve net söylüyoruz. Bu süreç kamuoyuna ‘gereğini yaptık’ diye götürülecek bir süreç değildir. Halkın yaşamına kastediliyor. Para için bugün çocuklar öldürülüyorsa bu düzen bitmiştir.
Kamusal sağlık sistemi tesis edilmelidir
Özelleştirilmiş bu sağlık sistemini kabul etmiyoruz. Hızla, ama hızla, Sağlıkta Dönüşüm programı, bu piyasacı sağlık sistemi terk edilmelidir, kamusal sağlık sistemi tesis edilmelidir. Bilimsel, anadilinde, erişilebilir, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmeti bir haktır, bir lütuf değildir. Sadece bu ülkede doğmak ya da doğmasanız bile insan olmaktan kaynaklı her birimizin sağlık hakkı vardır. Bu hakkı bu hükümet yok saymıştır ve sonucunda 12 çocuğu katletmişler, katledilmelerinin yolunu açmışlardır. Bunu kabul etmiyoruz. Bugün hukuk komisyonumuz Sağlık Bakanlığı ve bu süreçte ihmali bulunan her bir kişi hakkında suç duyurusunda bulundu
Sağlık Bakanı hemen istifa edeceğine, bu toplumdan özür dileyip af dileyeceğine kalkmış bunu başarı olarak ifade ediyor. Ben sormak istiyorum: Hangi demokratik ülkede herhangi bir bakan ya da bürokratın ihmali sonucunda tek bir kişi ölse o bakanlık istifa etmez? O bakanın istifa etmemesi gibi bir şey düşünülebilir mi? 12 bebekten, para için insanların yaşamının hiçe sayılmasından bahsediyoruz. Bunu açığa çıkaran bir yurttaşın duyarlılığı ve CİMER’e şikâyeti, bir savcının görevini hakkıyla yapmasını Sağlık Bakanı bize bir başarı olarak anlatıyor. Sağlık Bakanına soruyorum: İl sağlık müdürü iken uyuyor muydun koltukta? Bütün bu olup bitenleri teftiş etmediniz, neden özel hastanelerin faturalandırılmasını takip etmiyorsunuz? Bizim halkımızın canı bu kadar ucuz mu? Sağlık Bakanı çıkıp bunun cevabını versin. Ortada bir başarı yok, korkunç bir çürüme var. Sayın Koca için de söyleyelim. Özel hastanesi olanı sağlık bakanı, özel okulu olanı milli eğitim bakanı, otel zinciri olanı turizm bakanı yaparsanız ülke böyle olur işte. Fahrettin Koca bu ithamlarla ve sorularla ilgili derhal açıklama yapmalıdır. Asla ve asla üzerinin kapatılmasına izin vermemeliyiz. Biz halkımıza da çağrı yapıyoruz: Artık yaşamlarımızı hiçe sayan bu düzene ses çıkarmamız gerekiyor.”
‘Suçlular yargı karşısına çıkacak’
Ardından söz alan Sezai Temelli ise şu ifadeleri kullandı: “Bu suç, bu ahlaksızlık, bu vicdansızlık ve alçaklık buzdağının görünen yüzü. Buzdağı çok büyük; aşağı doğru gittiğinizde çok daha vahim tablolarla karşılaşacağımızı hepimiz bekliyoruz. Evet, suçlular var, bunlar yargı karşısına çıkacak ama bu suçu üreten sistem ve düzen sorgulanmayacak. Kaygımız budur. Bu iktidar 22 yıldır sağlıkta dönüşüm politikasıyla, aslında sadece sağlıkta değil, bütün kamusal alanda özelleştirme, ticarileşme dedi ve bütün bu uygulamalarıyla güvencesizleştirdiği çalışma koşullarıyla, performans anlayışıyla suç iklimi yarattı. Bunun üzerinden biz bu tablolara tanıklık ediyoruz. Ortada ne toplumsal bir barış ne de barış kaldı. Bu iktidar sadece piyasallaştırarak bu suçun zeminini hazırlamadı, bunun üzerine bir de siyasal talan kurdu. Yani bir yanıyla ticarileştirilen kamu hizmetleri yoluyla halk yoksullaşırken, bu hastanelere mahkûm edilirken bir yanıyla da siyasi talanla birlikte adeta bir siyasi rant alanı yaratıldı.”
Sezai Temelli, “O yüzden buradan tüm topluma çağrı yapıyoruz. Eğer aklınızda yitirdiklerinizle ilgili, hastanelerde kaybettiklerinizle ilgili ufacık bir şüphe varsa hemen harekete geçin. Suç duyurusunda bulunun. DEM Parti burada. Bütün hukuk kurumlarımızla beraber sizinle birlikte bunların takipçisi olacağımızı buradan bir kez daha dile getirmek istiyoruz. Evet, harekete geçin. Toplum harekete geçmediği zaman, kendi hakkını aramadığı sürece, bu dayanışmayı göstermediği sürece bu suç çeteleri büyümeye ve bu talan sürmeye devam eder. Bugün bu ülkenin cumhurbaşkanı halka dönük kamu hizmetlerine yönelik taleplere karşı çıkıp, ‘Bir mermi kaç para, siz biliyor musunuz?’ demişti. Bunu unutmadık. Bu kamu hizmetlerini yok eden anlayış, toplumsal barışı yok eden anlayış buradaydı. Ben de buradan bir kez daha soruyorum: Bir bebek kaç para? İşte vicdansızlık budur!” şeklinde konuştu.