Değer ve hak arasında Suriye’de bireysel özgürlükler

“Ne bireyin özgürlüğünü bastıran bir toplum istiyoruz, ne de özgürlüğün kaosa dönüşmesini” diyen Akademisyen Samer Ali, bireysel özgürlüklerin toplumun değerlerine karşı saygılı olunduğunda anlamlı olacağını vurguluyor.

LAMİS NASSER

Şam- Suriye’de savaş, göç ve siyasi istikrarsızlık insan hayatını tüm yönleriyle etkilerken, kişisel özgürlükler de önemli bir kırılma noktasına dönüşüyor. Bireysel haklar artık sadece özel bir alanın konusu değil; temel çatışma alanı haline gelmiş durumda.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Suriye Yükseköğretim Bakanlığı Nüfus Araştırmaları ve Çalışmaları Bölümü Öğretim Üyesi Samer Ali, kişisel özgürlük anlayışının toplumsal olarak yeniden ele alınması gerektiğini belirtiyor.

Özgürlüğü nasıl yorumlamalıyız?

Samer Ali’ye göre, kişisel özgürlükler çoğu zaman mutlak haklar gibi algılanıyor. Ancak bu özgürlüklerin, başkaları üzerindeki etkileri de göz önünde bulundurularak kullanılmasının şart olduğunu vurgulayan Samer Ali, “Özgürlüğü, istediğimiz gibi davranmak şeklinde yorumluyoruz. Oysa her özgürlüğün bir sorumluluğu vardır. Eğer özgürlük çevreye ya da başkalarına zarar veriyorsa, bu artık bir hak değil, düzensizliktir” diyor.

Dijital medyanın yarattığı özgürlük algısı

Dijital çağda büyüyen genç kuşakların özgürlük taleplerinin daha görünür hale geldiğini belirten Samer Ali, dijital medyada maruz kalınan yaşam tarzlarının, gençlerin beklentilerini şekillendirdiğini ifade ederek, “Çocuklarım gün boyunca farklı hayatlara dair görüntüler izliyor. Onlar için bu hayatlar ‘doğal’ görünüyor. Ama gerçekleriyle bağdaşmayan bu imgeler, onları hem etkiliyor hem de beklentilerini değiştiriyor” diye kaydediyor.

Geleneksel değerleri korumaya çalışan ebeveynler ile daha fazla özgürlük talep eden gençler arasında ciddi bir iletişim kopukluğu oluştuğunu vurgulayan Samer Ali, çözümün dayatmadan değil diyalogdan geçtiğini söyleyerek, “Onlara sadece ‘yap’ ya da ‘yapma’ diyemeyiz. Artık mesele bu kadar basit değil. Dinlemeli, konuşmalı, anlamalıyız” şeklinde ifade ediyor.

‘Farklılıklara saygı göstermezsek, özgürlükten söz edemeyiz’

“Her sözün, her görüntünün bir etkisi vardır. Bu, insanları baskı altına almak anlamına gelmez; ama toplumsal gerilimi artırmamak için sorumluluk bilinci gerekir” diyen Samer Ali, ifade özgürlüğü kapsamında toplumun değerlerine hakaretin asla kabul görmeyeceğinin altını çiziyor.

Farklı etnik köken veya inanca sahip yurttaşlara karşı sergilenen dışlayıcı ve aşağılayıcı tutumların bir tür “toplumsal zorbalık” olduğunu söyleyen Samer Ali, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Eğer farklılıklara saygı göstermezsek, özgürlükten söz edemeyiz. Gerçek özgürlük, başkalarının farklılığına saygı göstermeyi gerektirir.”

‘Anayasa özgürlüğü garanti etse de uygulama farklı’

Samer Ali’ye göre; Suriye anayasası bireyin özgürlüğünü ve onurunu korumayı garanti etse de uygulamada toplumun kültürel normları ve sosyal denetimi çoğu zaman yasaların önüne geçiyor. Samer Ali, “Kişisel özgürlükler, yasaları ihlal etmediği sürece korunmalıdır. Ancak çoğu zaman insanlar birbirini gelenek ve göreneklere göre yargılıyor. Bu da özgürlüklerin sorgulanmadan ihlal edilmesine yol açıyor” diyor.

Samer Ali, kişisel özgürlük konusunun toplumda açık, yapıcı ve ön yargılardan uzak bir biçimde tartışılması gerektiğini vurguluyor. Samer Ali, Suriye toplumunun geçirdiği kültürel ve sosyal değişimlerin dikkate alınması gerektiğine dikkat çekerken, “Ne bireyin özgürlüğünü bastıran bir toplum istiyoruz, ne de özgürlüğün kaosa dönüşmesini. İhtiyacımız olan şey; bilinçli, dengeli ve ikna temelli bir eğitimle inşa edilmiş bir toplum” şeklinde konuşuyor.