Cumartesi Anneleri kaybettirilen 3 köylünün faillerini sordu
Gözaltında kaybedilişlerinin 27’nci yılında Abdulkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın faillerinin açığa çıkarılmasını isteyen Cumartesi Anneleri, tüm kayıplar için adalet istedi.

İstanbul - Kayıpların akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’na çıkan Cumartesi Anneleri, 919’uncu hafta eylemlerini de meydanın kendilerine yasaklanmasından dolayı online gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde 27 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu.
‘Sabırla adalete ulaşmaya çalışıyoruz’
Bu haftaki basın metnini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan okuyarak, “919 haftadır gerçeklerin üstünü örtmeye, hakikate ulaşmamızı engellemeye ve cezasızlık uygulamaları ile adaletin önünü tıkayanlara karşı inatla, sabırla hakikate ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz. Bunun için gözaltında kaybedilen insanlarımızı hatırlamakta ve hatırlatmakta ısrar ediyoruz” ifadelerinde bulundu.
‘Üç köylü rastgele seçildi’
Açıklamanın devamında şunlar belirtildi: “27 Ekim 1995 tarihinde Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü'ne baskın düzenledi. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerlerin köyden ayrılırken Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un ‘üç kişiyi alın’ talimatı ile rastgele üç köylü seçildi. İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü.
İtirafçı ifadesinde katliamı anlattı
Tabur Komutanlığı’na giden Mikdat ailesi çocuklarını kanlar içerisinde görüyor. Çocuklarını soran aileye, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, ‘24 saat gözaltında tutulacaklar’ yanıtını veriyor. Aileler daha sonra tabura gittiklerinde ise ‘kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin” deniliyor. Tüm resmi mercilerde 3 kişinin gözaltına alındığını reddediyor. Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına; ‘Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır’ şeklinde geçti. Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede üç köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattı.
AKP Hükümeti suçu kabul etti
Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren Meclis Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay tarafından reddedildi ve
2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı. Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı ve 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP Hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti.
‘Verdiğiniz taahhüdü yerine getirin’
Adli ve siyasi makamlara, Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken dosyasında adaletin sağlanması için sorumluluk üstlenme ve verdikleri taahhüdü yerine getirme çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş, Miktad Özeken için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 210 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
‘Babamın kemiklerini istiyorum’
Sebla Arcan daha sonra da Abdülkerim Yurtseven’in ailesinden oğlu Sabri Yurtseven’in kendilerine gönderdiği mektubu okudu: “Biz kemiklerimizi istiyoruz. Cuma günleri ve bayramlarda mezarlıklarda mezarımızı ziyaret etmek istiyoruz. AİHM’den tazminat aldık ama sorumlular yargılanmadığı gibi babamın akıbeti ile ilgili hiçbir şey açıklanmadı. Geçen yıl bile dilekçe verdim ama hiçbir sonuç alamadık. Tıpkı bir kağıda bir şeyler yazıp çöpe atmak gibi oluyor. Ben babamın kemiklerini istiyorum. Babamın akıbeti açıklanıncaya kadar bu davamızı kuşaktan kuşağa devam ettireceğiz.”