Cumartesi Anneleri katledilen Ali Işık’ın faillerini sordu

Cumartesi Anneleri, 31 yıl önce Dêrsim’de kaybedilen ailesini aramaya giden ve günler sonra cansız bedeni bulunan Ali Işık’ın hikayesi okunarak, faillerin cezalandırılması istenildi.

İstanbul- Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri eylemlerinin 1041’incisini gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri, bu hafta 1994 yılında Dêrsim'de katledilen Ali Işık’ın faillerin yargılanmasını istedi.

Cumartesi İnsanlarından Besna Tosun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kadınlar için hak, eşitlik, özgürlük ve dayanışmayı temsil ettiğini kaydetti. 

Dêrsim'de askerler tarafından yapılan operasyonda gözaltına alındıktan sonra katledilen Ali Işık’ın hikayesini paylaşan Besna Tosun, “23-24 Eylül 1994 tarihlerinde Dersim merkeze bağlı Gökçek Köyü Mirik Mezrası ve civarında, Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı’na bağlı askerler tarafından bir operasyon yapıldı. Operasyon sırasında, mezrada Serin ve Işık ailelerinden biri bebek olmak üzere yedi kişi bulunuyordu. Operasyon sonrasında köye gidenler, her yerin bombalandığını ve evlerin yakıldığını gördüler. Mezradaki evlerinde bulunan 3 yaşındaki Dilek Serin, 34 yaşındaki Gülizar ve Düzali Serin, 25 yaşındaki Hatun Işık, 20 yaşındaki Elif Işık, 18 yaşındaki Yeter Işık ve 60 yaşındaki Haydar Işık’tan ise bir daha haber alınamadı” dedi.

Olaydan birkaç gün sonra askerden terhis olup dönen Ali Işık’ın, ailesini aramak için Mirik'e gittiğini ve bir daha geri dönmediğini dile getiren Besna Tosun, “O tarihte okulda olduğu için kurtulan ailenin diğer oğlu Süleyman Işık, 30 Eylül 1994 günü TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı'na dilekçe vererek ‘yakınları hakkında araştırma yapılmasını ve sağ olup olmadıklarına dair bilgi verilmesini’ talep etti. 7 Ekim 1994 tarihinde de Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak ailesinin ve köye giden abisinin akıbetinin araştırılmasını istedi. Ancak, Cumhuriyet savcısı dilekçeyi işleme koysa da yeterli bir inceleme yapmadı ve olay yerine bile gitmedi” diye belirtti.

Cenazesi bulundu

8 Ekim 1994 tarihinde Ali Işık'ın cansız bedeninin Gökçek Karakolu'nun görüş mesafesi içerisinde bir çoban tarafından bulunduğunu belirten Besna Tosun, “Vücudu çıplaktı, başı ezilmişti ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre ateşli silahla öldürülmüştü. 5 Aralık 1994 tarihinde Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘faili meçhul eylem ve cinayet’ olarak değerlendirdiği dosyayı Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderdi. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ise 27 Aralık 1994 tarihinde aileye ‘kayıp kişiler hakkında herhangi bir bulguya ulaşılamadığını’ bildirdi. 30 Temmuz 2002'de Dersim'de OHAL'in kaldırılmasının ardından aileler dosyanın yeniden açılması için defalarca girişimde bulundu. 2004 yılında avukatları Hüseyin Aygün, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e açık mektup yazarak, Dersim'deki zorla kaybetmelerde Bolu Komando Tugayı ve komutanının sorumluluğu nedeniyle soruşturma başlatılmasını talep etti. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı” diye konuştu.

Mirik kayıp dosyalarının, “faili meçhul olay” denilerek tozlu raflara terk edildiğini aktaran Besna Tosun, “Gözaltında kaybedilişlerinin 31. yılında Mirik kayıplarının akıbetinin açıklanması ve sorumluların yargılanması için yetkilileri göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; tüm kayıplarımız için, Dilek Serin, Gülizar Serin, Hatun Işık, Elif Işık, Yeter Işık Haydar Işık ve Ali Işık için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Besna Tosun, “8 Mart vesilesiyle bir kez daha söylüyoruz: Kadınlar barış istiyor! Cumartesi Anneleri/ İnsanları barış istiyor” ifadelerini kullandı.