“Birlikte mücadele endişeden daha büyük ve güçlüdür”
Taliban’ın ülkede yönetimini ele geçirmesi ile birlikte 2001’den önceki sürece dönmenin endişesi içerisinde yaşayan Afgan kadınlar kendilerine dönük alınan şeriat kararlarına karşı mücadele ediyor. Ülkede ki kadınların ve kadın gazetecilerin tehlike altında olduğuna dikkat çeken Jinnews Editörü Gülşen Koçuk iletişime geçtikleri Afgan kadınların büyük devletlerden değil sadece kadınlar ve haklardan dayanışma beklediğini ifade etti.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- Taliban’ın 2001’den sonra yeniden Afganistan yönetimine geçmesinin ardından ülkede şeriat kuralları uygulanmaya başlandı. Taliban sözcülerinin art arda yaptığı açıklamalar sonrası yaşanan süreci ve kendilerine dönük yasakları kabul etmeyen Afgan kadınlar sokaklarda direnişe geçti. Ülkede kadınlar iş hayatından soyutlanmak istenirken televizyonlarda çalışan kadınlar çalıştıkları kuruma, “Kadınların çalışması haram” denilerek alınmıyor. Afganistan’da yaşayan kadın gazeteciler ve halkların yaşadığı duruma dair değerlendirmelerde bulunan Jinnews Editörü Gülşen Koçuk, ülkede ki basın özgürlüğünün korunması için adımlar atılması çağrısında bulundu. Gülşen Koçuk Afgan kadınların Taliban’ın ılımlı gösterilmeye çalışılan politikasının ardında yatan gerçeklerin de farkında olduklarını ifade etti.
“Taliban ve DAİŞ zihniyeti arasında fark yok”
Afganistan’da yaşananların uzun süredir Ortadoğu’da görünen tablonun bir yansıması olduğuna yer veren Gülşen Koçuk, Taliban’dan önce Ortadoğu’da bir IŞİD pratiğine tanık olduklarını söyledi. Taliban’ın IŞİD’in uygulamalarını kendince meşru haliyle yaşattığına dikkat çeken Gülşen Koçuk, bu anlamda iki zihniyeti birbirinden farklı görmenin yanlış olduğunu kaydetti. Gülşen Koçuk, “Bu temelde Afganistan’da kadınların ve halkların yaşadıkları Ortadoğulu kadınlar olarak bizlerin daha önceden tanıklık ettiği ve kimi bölgelerde birebir yaşanan durumlardır. Taliban yönetimi ele geçirdiğinde kendisi şeriat kurallarına uyan kadınların haklarına dokunulmayacağı yönünde kimi söylemlerde bulundu. Biz bu açıklamaları kadınların kazanılmış olan haklarına daha ılımlı yapılan bir saldırı olarak nitelendiriyoruz. Bu anlamıyla orada yaşananlar bunun açık göstergesi” şeklinde konuştu.
Taliban’ın 2001’de rejimden düşmesine rağmen ülkede varlığını bir şekilde devam ettirdiğine dikkat çeken Gülşen Koçuk, bu süreçte uluslararası basının, “Taliban değişti, eskisi gibi değil” gibi söylemlerinin kendini yalanladığını söyledi. Taliban’ın bu süre içerisinde değişmediğinin açık bir gerçeklik olduğunu ifade eden Gülşen Koçuk, bu anlamda Taliban’ı meşru görmenin aslında IŞİD zihniyetini kabul etmekle eş değer bir durum olduğuna vurguladı.
“Kadınlar ılımlı politikanın ardındaki gerçeği görüyor”
Konuşmasının devamında ülkede yaşayan kadınların yaşadığı zorluklara değinen Gülşen Koçuk şunları söyledi;
“Taliban’ın ilk Kabil’i ele geçirdiğinde kadınların iş yerlerinden geri döndürüldüğü kadın gazetecilerin ekrana alınmaması kız çocuklarının okula gönderilmemesi gibi birçok şey yaşandı. Bunlar sadece DAİŞ’in ılımlı haliyle yönetim şekli olarak önümüze çıkıyor. DAİŞ bunu kanlı bir şekilde yaptı ama başaramadı. Taliban ise bunu ılımlı bir şekilde yapmaya çalışıyor ama kadınlar bunun farkında. Kadınlar bunun kazanılmış haklarına dönük bir saldırı olduğunun farkında. Kadınlar bunun eve kapatmanın bir adımı olduğunun farkında. Bugün ülkede yaşayan kadınlar gözü kapalı kadınlar değil, neyle karşı karşıya olduklarının farkında ve mücadele etme zorunluğunun ne kadar büyük olduğunun da farkındalar.”
“Kadınlar kazanımları için mücadele veriyor”
“Şuan orada ki kadınların en büyük ihtiyacı gösterilecek bir kadın dayanışmasıdır” diyen Gülşen Koçuk, görüştükleri kadınların ülkelerden bir beklentilerinin olmadığını gördüklerini söyledi. Afganistan’da ki kadınların dayanışma beklediği tek kesimin kadınlar ve halklar olduğunu belirten Gülşen Koçuk, “Kadınların kendi kazanımlarını koruyabileceklerine dair bir inançları var. Orada bu süre içerisinde yaşanan kadın hakları, kadınların mücadelesi ile gelişen bir durumdu. Kadınlar orada dişleriyle, tırnağıyla elde ettikleri kazanımlar sayesinde var oldular. Bu anlamıyla bizim bölgede görüştüğümüz gazeteci kadınlar da bu noktayı vurguladılar. Kadınlar var olan sisteme karşı görünenin ardında bir mücadele yürüttü. Bu mücadele Taliban’ın gelişi ile beraber daha fazla baskı altına alındı. Burada en umut vaat eden duruş kadınlar, ‘Taliban geldi biz evlerimize çekiliyoruz’ tarzında bir yaklaşımla onu kabullenmedi. Kadınlar üç kişi beş kişi ya da yüz kişi de olsalar bu direnişi bir şekilde sokağa taşırmaya başladılar. Orada kadınların böyle bir gerçekliği var” sözlerini kullandı.
“Kadın gazeteciler tehlike altında”
Ülkede yaşayan kadın gazetecilerin ne tür bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarını bilmediklerini ve basın özgürlüğünün her anlamda ayaklar altına alındığını dile getiren Gülşen Koçuk şunları söyledi; “Kırsal bölgelerde hiç medyaya yansımayan Taliban şiddeti var. Köylerde ne yaşadıklarını bilmiyoruz. Bunun medyaya yansımama problemi var. Orada basında gördüğümüz tek şey Taliban sözcülerinin açıklamaları. Orada ki meslektaşlarımızın çoğu nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduklarını bilmiyorlar. Ama esas olan basın özgürlüğüdür. Bütün savaş bölgelerinde de basın özgürlüğüne dokunulamaz. Ama DAİŞ deneyimlerinden bildiğimiz gibi şuanda basın dokunulmazlığı ayaklar altında. Bu anlamda orada ki gazetecilerin özelde gazeteci kadınların yine aynı şekilde orada ki halklar gibi dayanışmaya ihtiyaçları var. Çünkü orada mesleklerini yapabilmek ve bu tarihsel süreci doğru aktarabilmek adına güçlü bir dayanışmayı hissetmeleri gerekiyor.”
“Birlikte mücadele endişeden daha büyük ve güçlüdür”
Dayanışma ve birlikte mücadele ile sınırların ortadan kaldırılabileceğine yer veren Gülşen Koçuk bu anlamda kadınlara çağrı da yaptı.
“Bu süreçte kadın mücadelesinin sınırları nasıl aştığını gördük. Bu sınırları aynı şekilde kadın gazeteciler içinde yapabiliriz. Birlikte mücadele endişeden daha büyük ve güçlüdür. Ortadoğu’da yaşamak gazetecilik yapmak belki çok tehlikeli bir noktada ama burada ki dayanışma ve mücadelede de o tehlikeden daha büyük. Çalışırken o korkuyu silip süpürüyor. Bu çağda sınırsız bir kadın mücadelesi var karşımızda. Biz Ortadoğu’da çalışan kadın gazeteciler olarak o sınırsız mücadeleden güç alıyoruz. Kadınlar bizim güç kaynağımız. Ben de bu şekilde Afganistan’da çalışan kadından güç alıyorum ve ona da güç vermek isterim.”