Bir ‘öz arayışçısı’ olarak Nagihan Akarsel’i anmak

Yazmak onun için bir “doğum sancısı” gibiydi. Bir ‘öz arayışçısı’, bir ‘iz sürücü’ gibi kadın tarihinin peşine düştü. Nagihan Akarsel, ardında heybesinde biriktirdiği sayısız hikaye ve güçlü bir miras bıraktı.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL

Amed- Adı, “beklenmedik/vakitsiz” anlamı taşıyordu. Gidişi de vakitsiz oldu ve 2022’nin 4 Ekim tarihinde o heyecanla başladığı yolculuğu tamamlayamadan katledildi. Haberleri, yazıları, dokunduğu hayatlar ve başlattığı projeler ile arkasında müthiş bir miras, bir birikim bıraktı. Bu nedenle gidişi asla bir bitiş olmadı, aksine yol arkadaşları için bir başlangıçtı.

Akademisyen-gazeteci ve Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Nagihan Akarsel, kadınlara yeni alanlar açmak için çeşitli projeler kapsamında gittiği Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde, 4 Ekim 2022’de gerçekleştirilen suikast sonucu katledildi.

Kurak bir coğrafyada sürgünde doğmak ve öz arayışı

Nagihan Akarsel, Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Xalikan (Gölyazı) köyünde 1977 yılında ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu bir Kürt olarak “Cihanbeyli’ye nasıl geldiklerini” sorgulayarak geçti. Xalikan’da özelikle yaşı ilerlemiş kadın ve erkekler sadece Kürtçe konuşur, Türkçe ise onlar için bir ticaret diliydi. Bir Kürt olarak köklerinin nereden geldiğini bilmemek Nagihan’ı özgürlük mücadelesine iten en büyük neden oldu.

Uyumlu bir çocuk olarak iz bıraktı

Xalikan’da özellikle kız çocukları belli bir seviyeye kadar okutulurdu. Ancak Nagihan, ilkokuldan üniversiteye kadar eğitimini tamamlayan ilk kız çocuklardan biri oldu.

Çocukluk arkadaşı Roni Eylem, bir röportajında Nagihan’ı şöyle anlatıyordu: “Köydeki çocuklarla kavga ettiğini hiç hatırlamıyorum, çocukların hepsiyle ilişkisi iyiydi. Hem ilişkisi iyiydi, hem de bizim de iyi olsun diye çabalıyordu. Bize örnek oluyordu. İlişkilerimizi iyi tutmayı ondan öğreniyorduk. Köyde kız çocukları kolay kolay erkek çocuklarıyla oynamazdı. Ancak Nagihan erkek çocuklarıyla da anlaşıyordu. Gider erkek çocuklarla da oynar, aynı arkadaşlığı kurardı.” Roni Eylem’e göre; Nagihan uyumlu bir birey olarak sadece çocuklar üzerinde değil, tüm köy halkı üzerinde iz bıraktı.

Kadının köklerini araştıran ve yüzlerce hikayenin peşine düşen Nagihan’ın bu merakı çocukluktan geliyordu. Lise öğrencisiyken köydeki kadınları gözlemleyerek kadın hikayeleri yazıyordu. Başarılı bir öğrenciydi ve köyde üniversiteyi kazanan ilk kız çocuğuydu. Xalikan’dan çıkarken, tek amacı üniversite okumak değildi, o aynı zamanda köklerine doğru bir yolculuğa çıkmak istiyordu. Üniversiteye gitmek bu yolculuğun ilk adımıydı.

Koltuğunun altında kitap ve dergiler…

Nagihan Akarsel, Ankara Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü kazandıktan sonra kendini Kürt özgürlük mücadelesinin içinde buldu. Üniversitede Yurtsever Gençlik içinde çalışmalar yürüttü. Sürekli koltuğunun altında gezdirdiği kitap ve dergileri arkadaşlarına dağıttı çünkü özellikle kadınların kurtuluşunun örgütlülükten geçtiğine inanıyordu. Üniversite ikinci sınıftayken (1997) yüzünü özgür alanlara döndü. 3 yıl Kürt halkına yapılan baskılara karşı bu alanlarda mücadele etti. Daha sonra Ankara’ya geri döndü.

Ancak 2001 yılında Ankara’da “örgüt üyeliği” suçlamasıyla gözaltına alındı ve tutuklandı. Ulucanlar ve Amasya Cezaevi’nde 7 yıl tutsak edildi. 2007 yılında tahliye oldu. 7 yıllık tutsaklığın ardından eğitimine devam etti ve Gazetecilik bölümünü bitirdi.

Bitmek bilmez yazma isteği

Nagihan, tutsaklığının ardından 2009 yılında Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) gazeteciliğe başladı. Çalışma arkadaşı Kenan Kırkaya, Nagihan’ı “Günceli merak ettiği kadar tarihsel arka planını, geleceğe dönük tasavvurları, ihtimalleri, merak ediyordu” sözleriyle bitmek bilmez merakını ve yazma isteğini anlatıyordu ve şöyle diyordu: “Sorgulayan, düşünen, bazen içe dönük olmasına rağmen neşeliydi. Birçok keskin dönemeçten, ağır süreçlerden geçmesine rağmen inanılmaz naif bir insandı. Konuşurken düşük tonda ve dingin konuşurdu. İç dünyası çok kalabalıktı ama gürültücü değildi.”

Nagihan ise yazma isteğini şöyle ifade ediyordu: “Çünkü tarih kalbimden dökülen gözyaşları ile yazılıyor. Ve ben yazmak istiyorum…”

Bir diğer çalışma arkadaşı Zozan Sima, Nagihan’ın yazma istediğini “doğum sancısına” benzetiyordu. Katledilmesinin ardından onun için kaleme aldığı yazıda şu kelimeleri kullanıyordu:

“Gece yarısı ya da sabahın seher vaktinde uyanırdık senin bilgisayarının tuş sesleriyle. Bazen doğum sancısı çekercesine yazılırdı en güzel yazılar. Bazen çağlayanlar gibi akardı. İyi ki de yazmışsın. Çünkü bizler ne yazsak, seni senin ifade ettiğinden daha güzel ve iyi anlatamayız.”

Jineoloji ile yola devam…

Nagihan Akarsel, 2014 yılında Jineoloji Akademisi ve Jineoloji Dergisi’nde çalışmaya başladı. 2016’da Jineoloji Dergisi’nde yayınlanan “Kadın Amacında Güneş Kadar Netse Yöntemini Bulur” yazısında şöyle diyordu:

“Hayatı bütünlüklü kavramak bir bakıma kâmil olmak nev-i şahsına münhasır olmak bir arayışı gerektirir. Farklılığın ve farkındalığın bilinci ile hayatın bilgisine insanlığın görgüsüne ulaşmak zordur zira… Aslolan hayata dair bakımlı sorulara sahip olmaktır… Görmenin, bakmanın, merak etmenin, kalp gözünü açık tutmanın yılmadan öğrendiklerini damıtmanın hünerini elde etmek ya da… İnce ince renklerin ışık dokularına dokunmanın, müziğin, resmin, fotoğrafın elinden tutmanın yeri geldiğinde hatıra sayacı oluşturmayı bilmenin engin bilgisine ulaşmak belki de. Kalbi ve akli paradigmanın bağlantısını koparmadan ‘anlamak yapmaktır’ diyebilmektir ya da…”

O, Jjineolojinin derinliklerini ve amacını anlatmadan önce şöyle diyordu, “Kullandığım dil tabiatla ciddi bağlar kurmayı amaçlayan anlamlı bir arayışı çağırmalı.”

Efrîn’de Nagihan’ın izleri

Kuzey ve Doğu Suriye’de Rojava Devrimi’nin başlamasıyla Jineoloji çalışmalarının temeli atıldı. 2017’de Efrîn’de Jineoloji eğitimleri verilmeye başlandı. Nagihan o dönem Efrîn’de yürütülen çalışmalara öncülük etti. Binlerce kadını eğitti, hikayelerini dinledi. Bir iz sürücü gibi kadın hikayelerinin peşine düştü, onları biriktirdi.

Kuzey ve Doğu Suriye’de de izler bıraktı. 25 Kasım 2018'de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın projesi olan kadın köyü “Jinwar”ın kuruluşunda yer aldı. Kuzey ve Doğu Suriye’de, Andrea Wolf Enstitisü’nün kuruluş çalışmalarında da yer aldı.

Rojhilat direnişi ve Nagihan’ın heyecanı

Narin Roj, Nagihan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’de birlikte çalıştığı arkadaşlarından biri ve Nagihan’ın katledilmeden birkaç gün önce yaptıkları görüşmede kendisine İran ve Rojhilat kentlerindeki direnişe dair, “Rojhilatlı kadınların ‘jin, jiyan, azadî’ diyerek direnmesi beni heyecanlandırıyor. Rojhilatlı kadınların bu direnişi ile gurur duyuyorum. Rojhilat’tan yayılan o görüntüler karşısında hem çok duygulanıyorum hem de mahcup hissediyorum. Çünkü her çiçek kendi toprağında yeşerir ve kendi toprağında yeşeren çiçeğin kökleri oldukça güçlüdür. Kendi toprağında yeşeren çiçeğin üzerine ne kadar toprak atarsan at yeşermesini engelleyemezsin” dediğini aktardı.

Nagihan heybesinde topladığı binlerce hikaye ile bu kez Süleymaniye’nin yolunu tuttu.

Kadın Kütüphanesi Projesi

Nagihan, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde Kürt Kadın Kütüphanesi açmak için uzun süre temaslarda bulundu. “Egemen erkek tarih anlayışı içinde görünmezliğe karşı geliştirilen bir tedbir” olarak ortaya konulan proje için katledildiği güne kadar çalışma yürüttü.

Ancak Nagihan bu çalışma kapsamında Süleymaniye’deyken 4 Ekim’de evinin önünde katledildi.  Nagihan’ın “Kadın Kütüphanesi” projesi yarım kaldı. Ancak onun yol arkadaşları yaşamını yitirmesinden bir yıl sonra (24 Haziran 2023) “Kürt Kadınları Kütüphane, Arşiv ve Araştırma Merkezi” nin açılışını gerçekleştirdi.

Hayalleri

Nagihan Akarsel, Bakur Kürdistan başta olmak üzere Kürdistan’ın diğer 3 parçasında da kadın çalışmaları yürüttü. Birçok hayali vardı, bunlardan biri de Orta Anadolu şehitlerini yazmak istiyordu. Bu çalışması yarım kaldı. Ancak çocukluk arkadaşı Roni Eylem, “Bu çalışması yarım kaldı, onu tamamlamak istiyorum” diyerek, hayalinin yarım kalmayacağını söyledi.

NagihanJineoloji dergisinde akademik, Yeni Özgür Politika gazetesinde güncel, Jineoloji Dergisi’nde kadınların dünyasına ışık tutan yazılarıyla hep var oldu. Jineoloji Araştırma Merkezi’ndeki çalışmalarını yaşamının son anına kadar sürdürdü ve ardında güçlü bir miras ve inanç bıraktı.

Hatıraları ve Nisan ve Kül Kokusu

Şiir de yazıyordu, öykü de. Onu tanıyalar duygusal ve bir o kadar da gerçekçi bu yanını iyi biliyordu. Katledilmesinin ardından arkadaşları “Nisan” şiir kitabını çıkardı. Nagihan’ın şiirlerinden oluşan kitap aynı zamanda onun heybesinde biriktirdiklerinin bir bölümüydü. Deniz kabuğu, boncuklardan yapılmış bileklik, toka, bir iğne ya da taş…Ne çok hatıra biriktirmiş, elinin değdiği her güzelliğe anlam yüklemiş. Bunu en güzel “Kül Kokusu”nda anlatıyordu. Bir kadının yolculuğunu okuduğunuz Kül Kokusu, külleriniz yeniden neden doğmanız gerektiğinin bir yanıtı gibi. 

Jineoloji Dergisi’nin “Erkek doğasına bakış ve Erkeklik” başlığıyla çıkan 7’nci sayısında “Empati ile Yola Çıkmak” yazısında, şöyle bir değerlendirmeyle erkek ve kadınları empati kurmaya itiyordu:

“Eşik bir başlangıcı ifade eder. Eşiği geçtiğin an yeniye doğru yol aldığın andır. Empati de anlamak için bir eşiktir. Bir anlama yöntemidir. Bütün kaygılardan, korkulardan azade olmayı gerektirir.  Bir başkasının yüreği ile köprü kurmaktır nihayetinde… O yüreğe uzanmak, o yüreğin beyni ile iletişim kurmasını sağlamak ve ulaştığın anlamı söz ile anlaşılır kılmaktır. An’da gerçekleşen bu anlamı anlamak bir arayış işidir. Empati anlamak, anladığını anlatabilmektir. Empati kurduğun kişi de dahil olmak üzere herkese… Bir Kızılderili söylemi olan “Beni yargılamadan önce, benim makosenlerimle dolaşmalısın!” özdeyişi de empati ile ilgili dile gelen bilgece bir söylemdir esasında.

Örgütlü kadın, erkek egemen kültürün değişmesinin temel momentidir. Hem kadın hem erkek açısından bunun farkındalığı özgür yaşamın neden kadın eksenli bir yaşam ile özdeş olduğunu anlamak için gereklidir. Tek tek kadınlar ya da tek tek erkeklerden bahsetmiyoruz. Örgütlü kadın erkeğin değişim ve dönüşümünden sorumludur. Erkek de böylesi bir kadın gücünün öncülüğünde kendi doğası ve özgürlük ile buluşacaktır.  Bunun kabulü dahi yıllara varan bir emeğe kayıtlıdır. Örneğin, Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi içinde cins bilinci, cins sevgisi, cins mücadelesi kavramları etrafında yıllara varan bir mücadele yürütülmüştür. Kadının hemcinsi ile buluşması, tüm ataerkil önyargılardan kendini sıyırarak hemcinsini sevmesi ve onunla özgür bir yaşamın kurulabileceğine inanması temel ilkelerden biridir.”

Dosya kamuoyundan gizleniyor

Nagihan Akarsel’in katledilişinin üzerinden 3 yıl geçti. Saldırıyı gerçekleştiren fail Hewlêr’e kaçmak isterken Süleymeniye çıkışında YNK denetimindeki son asayiş noktasında yakalandı. 24 Aralık 2023 tarihinde, Türk vatandaşı olan katil İsmail Rasim Rifat Peker, Irak- Federe Kürdistan Bölgesi Yargıtay'ı tarafından ölüm cezasına çarptırıldı. Ancak ne kamuoyu ne de Nagihan Akarsel'in yakınları soruşturma veya mahkeme süreçleri hakkında bilgilendirilmedi.

Geçen yıl konuya ilişkin ajansımıza konuşan Brüksel Jineoloji Araştırma Merkezi ve Nagihan Akarsel için Uluslararası Adalet İnisiyatifi üyesi Sarah Marcha’nın anlatımları davanın kamuoyundan kaçırılmak istendiği tehlikesini gözler önüne seriyordu: “Katil mahkemede kendi de söyledi, Türk devleti tarafından görevlendirildiğini. Ama onlara karşı dava açılmadı. Aynı zamanda bu mahkeme aileden ve kamuoyundan gizli yapıldı.”

Bitirirken, Nagihan’ı çok sevdiği ve başucundan eksik etmediği İranlı şair Füruh Ferruhzad’ın şiiri ile bir kez daha anıyoruz.

“İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına

Sevgili, ey biricik sevgili

ne de çok kara bulut var güneşin konukluğunu

bekleyen.

uçuş düşlediğin bir yolda bir gün

o kuş belirdi

sanki yeşil hayal çizgilerindendi

esintinin şehvetinde soluyan taze yapraklar

sanki

pencerenin lekesiz belleğinde yanan o mor yalaz

lambanın masum düşüncesinden başka bir şey

değildi.”