Ayşegül Doğan: Kürt sorununu demokratik müzakere ile çözmekten başka bir seçenek yok
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mesajını hatırlatarak, “Ortadoğu’da savaş büyürken, Kürt sorununu diyalog yoluyla, demokratik müzakere ile çözmekten başka bir seçenek yok” dedi.
Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, MHP-AKP'nin Kürt sorununa yönelik çıkışlarını ve İmralı görüşmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ayşegül Doğan, Ankara TUSAŞ patlaması ve Kobane’ye yönelik saldırılara ilişkin MYK açıklamasını hatırlatarak konuşmasına başladı. Tam da çözümün konuşulduğu dönemde Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik hava harekâtlarının yeniden başlatıldığını vurguladı.
‘Gelin bu yeni yolu hep birlikte açalım’
Savaş ve çatışmanın bir çözüm olmadığını dile getiren Ayşegül Doğan, Türkiye’deki herkesin çözüm ve diyalog için sorumluluk almasını söyledi. Ayşegül Doğan, “Büyük bir itinayla, son derece titiz bir biçimde tüm gelişmeleri sizlerle paylaşıyoruz. Bunun dışında yapılan açıklamalar, yorumlar ya da bize mal edilerek, DEM Parti’ye mal edilerek yapılan değerlendirmeler partimiz açısından bağlayıcı değildir. Yıllardır bu yollardan geçiyoruz, ağır can kayıpları ve ekonomik maliyetlerle. Bunu durdurmak mümkün. Bunu tersine çevirmek, yeni bir yol açmak mümkün. Biz DEM Parti olarak tekrar çağrımızı yineliyoruz. Gelin, bu yeni yolu hep beraber açalım. Yıllardır yok sayılan, inkâr edilen, görmezden gelinen ve bir güvenlik sorunu olarak ele alınan; çöktürme planlarıyla çözülebileceği sanılan Kürt sorunu, adeta bir insanlık sorunu olarak karşımızda duruyor. Türkiye’nin son günlerde en önemli gündemlerinden biri haline geldi. Yani, yok sayarak, inkâr ederek bir güvenlik sorunu olarak ele alarak güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceği bir kez daha görülmüş oldu” dedi.
‘Ortadoğu barışına ciddi katkıları olacak bir aktörden bahsediyoruz’
Ayşegül Doğan ‘Neden Sayın Öcalan?’ sorusuna yanıt vererek, “Çünkü ömrünü Kürt meselesinin demokratik çözümüne adamış birinden bahsediyoruz. 25 yıldır bir ada hapishanesinde tutuluyor, 44 aydır ağır tecrit altında, yani mutlak bir iletişimsizlikte tutuluyor. Milyonlar kendisiyle ilgili ‘irademdir’ diyor. Yani, milyonların ‘iradem’ dediği bir liderden bahsediyoruz. Kaldı ki bu destek sadece Türkiye ve Kürtlerle sınırlı değil. Coğrafyaları ve sınırları aşan bir destekten bahsediyoruz. Kürt sorununun çözümü için esas muhatap olduğu gibi, ülkenin ağır sorunlarının çözümüne ve ateş çemberine alınan Ortadoğu barışına da ciddi katkıları olacak bir aktörden bahsediyoruz. Tecrit uygulandığı ve görüşmeler gerçekleşmediği için bu ağır sorunlar giderek daha da ağırlaşıyor. Tüm bu sorunlara ilişkin ön açıcı fikirlere, projelere sahip birinden bahsediyoruz. Türkiye, bunu değerlendirmek istediği zamanlarda gördü” diye konuştu.
Devamında Ayşegül Doğan şöyle konuştu: “90’lı yıllardan beri gerçek ve kalıcı bir barış arayışında olan Sayın Öcalan’ın, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümünde oynayacağı rol, alacağı inisiyatif, üstleneceği sorumluluk hayati bir önem taşıyor. Biz bunu 1 Ekim’deki el sıkışması sonrasında ilk kez ifade etmedik. Bu, 1 Ekim gelişmeleri ve tartışmalarından bu yana gündemimize aldığımız bir konu değil. Bizzat yaşayarak, bedelini ödeyerek biliyorsunuz. Dolayısıyla, 1 Ekim sonrasından başlayan tartışmalar ya da gelişmeler bu konuyu bizim gündemimize getirmiş değil. Bu tespiti baştan ve bir kez daha yapmak isteriz.
Günlerdir kendisine çağrılar yapılıyor; bu çağrıların doğrudan muhatabı Sayın Öcalan. Bu çağrıları izliyor mu, takip edebiliyor mu, bu çağrılara ilişkin ne düşünüyor? Bu çağrılara nasıl bir karşılık vermek ister ve hangi koşullarda karşılık vermek ister? Bu soruların yanıtlarını nasıl sizler bilmiyorsanız, biz DEM Parti olarak bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Çünkü çağrıların asıl muhatabı olan kişi tecritte. Bu bir paradoks. Bunu artık ortadan kaldırmak gerekir. Bu tartışmalara katılacak koşulların sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde buradan nasıl bir yol alınabilir, nasıl ilerlenebilir? Varsayalım ki her şey hazır demokratik çözüm için ama ana muhatap konuşamıyor, hiçbir görüşme gerçekleştiremiyor. Koşullarına dair hiçbir fikrimiz yok. Ağır bir tecritte, mutlak iletişimsizlikte tutuluyor. Bunu böyle sürdürmek imkânsız. O yüzden hepinizin merak ettiği konuya da geleceğim. Diyeceksiniz ki bir görüşme sağlanmış, o halde tecrit ortadan kalktı diyebilir miyiz? Diyeceğimizi kendisi söylüyor. Evet, bir görüşme sağlandı. Bu görüşme sonrası Ömer Öcalan’ın sosyal medya hesabında paylaştığı bilgiyi burada yeniden paylaşmak isterim. Diyor ki; ‘Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa, bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.’
Tecrit devam ediyor
Üç satır, üç cümle gibi görünen bu mesaj kendi içinde pek çok mesajı barındırıyor. Birincisi, tecridin devam ettiğini bizatihi kendisi ifade ediyor. İkincisi, koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi bir zemine çekecek teorik ve pratik gücü olduğunu söylüyor. İmralı hazır, Sayın Öcalan hazır. Peki devlet hazır mı? Buradan soruyoruz DEM Parti olarak: Demokratik siyaset hazır, Sayın Öcalan da hazır. Bu koşulları oluşturmaya, tecridi ortadan kaldırmaya, Kürt meselesini demokratik çözümü için hukuki ve siyasi zeminini oluşturmaya devlet hazır mı? Sıra, bu çağrıyı yapan ve çağrıyı destekleyenlerde. Söz söylendi bir kere, artık bu sözü hayata geçirme zamanı. Ötelenemez, ertelenemez, geciktirilemez bir söz söylendi. Söylenen sözün kritik olduğunu, önemli olduğunu biliyoruz, görüyoruz ve duyuyoruz. Ama gereklerini yerine getirmek konusunda tarihsel sorumluluğumuz gereği tekrar bir çağrıda bulunuyoruz.
Ciddiyetle yaklaşmak gerekir
Kürt meselesinin çözümü ciddiyetle yaklaşmayı gerektirir. Geçmiş tecrübelerden dersler çıkarmayı gerektirir. O yüzden tecridin ağır koşullarını görüyor ve yaşıyoruz ki Sayın Öcalan mesajında buna özellikle önemle değinmiş. Yine, kendisinin sağlık durumuyla ilgili birtakım spekülatif haberleri hep beraber takip ediyoruz. Bunu da tarihsel sorumluluğumuz gereği kamuoyuyla açık bir biçimde paylaşmak isteriz. Sayın Öcalan’ın sağlığı yerinde. Bu konuda yapılan spekülasyonlar tamamen maksatlıdır. Herkese kendisini soran, Kürt meselesinde ve Türkiye’nin demokratikleşmesinde adım atılmasını bekleyen, barışı talep eden, demokratikleşme havasının yaratılmasının ne kadar kıymetli olduğunu deneyimleyen ve bunun için görev ve sorumluluk üstlenmeye hazır olan herkesi ayrım yapmaksızın selamladığını da ayrıca mesajında bizlere iletmiş, bizler de size iletiyoruz.
Yapılan açıklamalara çok büyük titizlikle yaklaşıyoruz
Geçen yaptığımız açıklamada da özellikle bunun altını çizmiştik. Bir kez daha söyleyelim, bunu sık sık yapmalıyız belli ki; manipülasyon, spekülasyon, dezenformasyon yoluyla oluşturulmaya çalışılan provokasyonlar olmasın diye. Barışı inşa etmek, hele hele tarihsel ve kalıcı bir barış, onurlu ve adil bir barış inşa etmek istiyorsanız, demokratik bir çözüm kanalı, sahici bir müzakere ve diyalog kanalı açmak istiyorsanız, bunun savaşmaktan çok daha zor olduğunu biliyoruz. O yüzden biz bu gelişmelere ve yapılan açıklamalara çok büyük bir titizlikle yaklaşıyoruz. Tüm kurullarımız değerlendiriyor, tüm gelişmeleri sizinle, şeffaflığa çok önem verdiğimiz için, açık bir biçimde paylaşıyoruz. Bir kez daha söylüyoruz, partimiz verdiği mücadele ile demokratik çözüm çerçevesinde sorumluluk üstlenmeye, rol almaya, inisiyatif geliştirmeye dün olduğu gibi bugün de hazır. DEM Parti burada; dün de vardık, bugün de varız, yarın da bunun için var olacağız. Bu konu bizim için oldukça net, bu konuya dair herhangi bir ispata ihtiyacımız olmadığını düşünüyoruz.
Gelelim tekrar aktörler meselesine, yine çok konuşulan, çok tartışılan. Sayın Öcalan’ın muhataplığını sizlerle paylaştık. Şunun bilinmesini isteriz ki, Kürt meselesinin demokratik çözümü, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, kalıcı bir barışın ortaya çıkabilmesi ve Türkiye’nin içine girdiği bu halde yaşamaması, herkesin soluk alabilmesi için Kürt siyasetinde, DEM Parti çatısı altında ya da dışında karşı karşıya gelebilecek aktör yoktur. Kimse bunun için heveslenmesin. Kürt siyasetindeki tüm aktörler, geliştirilebilecek bir demokratik çözüm sürecinde Sayın Öcalan’ın muhataplığında, oluşturulabilecek, kendisinin ifade ettiği gibi hukuki ve siyasi zeminde, aynı sorumlulukla yaklaşmaya hazır ve bu sorumluluğu göstermeye hazırdır. Hiç kimse, öyle kalkıp sanki Kürt siyasetinde karşı karşıya gelebilecek aktörler varmış gibi boşuna iştah kabartmasın. Çünkü geçmişten bugüne bu konudaki bütün girişimler boşa çıktı. O yüzden hiç bununla enerji ve zaman kaybetmeye gerek yok. Tekrar ediyorum, DEM Parti olarak diyoruz ki: İşte, Sayın Öcalan hazır. Mesajını vermiş. Demokratik siyaset de hazır, o halde sıra bu çağrıyı yapanlarda ve bu çağrıyı destekleyenlerde. Ortadoğu’da savaş büyürken, Kürt sorununu diyalog yoluyla, demokratik müzakere ile çözmekten başka bir seçenek yok. Gelin bu seçeneği hep beraber büyütelim, gelin bir barış iklimi yaratmaya çalışalım, gelin bunu tartışmalarla, çağrılarla sınırlı bırakmayalım. Sınırlı kalmasına izin vermeyelim. Bunu birlikte büyütelim. Onurlu, eşit, adil, kalıcı bir barışa dönüşmesini sağlayalım. Bir sürece dönüşmesini sağlayalım.
Muhatap Sayın Öcalan’dır
İktidarından muhalefetine bu çağrımız herkese. Bu çağrıyı yıllardır yapıyoruz, bunun için çok büyük bir çaba ve emek ortaya koyuyoruz. Hep birlikte yeniden bunu büyütmenin zamanı. Gelin tecridi kaldıralım, hukuki ve siyasi zemini oluşturalım. Sayın Öcalan’ın doğrudan bu tartışmalara katılabileceği koşulları oluşturalım. Söylediğiniz sözleri ötelemeyin, geciktirmeyin, ertelemeyin. Çünkü ne yazık ki zaman geçtikçe, vakit kaybettikçe hayata gecikiyoruz. Hayata gecikmeyelim, hayata tutunalım. Çok teşekkürler geldiğiniz için. Ekranları başında bizleri takip edenleri, Kürt meselesinin çözümü için dikkatlerini bizlere yönelten, ne söyleyeceğimizi merak eden herkese bir kez daha DEM Parti adına şunu söylemek isterim: Biz, bizde olanı açık olduğu gibi sizlerle paylaşma sorumluluğu duyan bir parti olarak, hiçbir gelişmeyi sizlerden saklamayacağız çünkü arka kapı diplomasisi yok. Herhangi bir kamuoyundan gizlenen bir görüşme yok. 4 gün önce tanımladığımız yerdeyiz. Birtakım tartışmalar var Kürt meselesinin çözümüne yönelik. Ama bu tartışmalar henüz adına süreç diyebileceğimiz bir yere evrilmiş değil.