Avukat Sevgi Kalan: Dileyen herkes sokakta röportaj yapabilir

Sokakta çalışan gazetecilere ve yurttaş gazetecilerine yönelik engellemelere dikkat çeken hukukçu Sevgi Kalan, “Dileyen herkes sokakta röportaj yapabilir. Bir yurttaşın sesli veya görsel bir kayıt cihazıyla sokakta röportaj yapması için röportajı yaptığı kişi dışında hiç kimsenin iznini alması gerekmez” dedi.

ELİF AKGÜL

İstanbul - Sokakta çalışan gazetecilere ve yurttaş gazetecilerine yönelik engeller fiili olarak uzun süredir devam ediyor. 12 Aralık’ta İzmir’den Ankara’ya “Barınamıyoruz” protestosuna giden öğrencileri takip eden gazeteci Nebiye Arı ile Hilal Işık “basın kartları olmadığı” gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. Aynı eylemde Artı Gerçek muhabiri Yağmur Kaya da gözaltına alınanlar arasındaydı. Usulsüz engellemelerin bir adresi de gittikçe daha fazla kişi tarafından izlenen sokak röportajı yapan kişiler oldu. YouTube üzerinden sokak röportajı yayınlayan “Kendine Muhabir ve Sade Vatandaş” kanalı sahipleri AKP MKYK Üyesi Mücahit Birinci’nin şikayeti üzerine gözaltına alındı. Kanalın sahiplerine “Konutu terk etmemek ve yurt dışına çıkmama" şartıyla adli kontrol tedbiri getirildi.

Fiili engellemeler sürüyor

Daha geçtiğimiz yıl polisin müdahale ettiği toplumsal olaylarda yurttaşların cep telefonuyla video çekmesinin engellenmesine dair emniyet genelgesi yayınlanmış, genelgenin yürütmesi Danıştay tarafından durdurulmuştu. Buna rağmen bir tutarlılığı olmayan fiili engellemeler sürüyor. Gazetecilerin bazıları Taksim’de İstiklal Caddesi’nde çekim yapmada hiçbir zorluk yaşamıyor, bazıları direkt engelleniyor. Parklarda güvenlik görevlileri, sokakta zabıta ve polisler, adliye önlerinde çevik kuvvet ve jandarma bizzat basın özgürlüğünü “talimatla” engelliyor. Tüm bu engellemelerin hukuki zeminini, gazetecilerin ya da herhangi bir yurttaşın kamera yahut telefonlarıyla çekim yapıp yapamayacaklarını, çekimlerin izne tabi olup olmadığını ifade ve basın özgürlüğü alanında çalışan avukat Sevgi Kalan’a sorduk.

Sokak röportajları son dönemde çok popülerleşti, ona paralel olarak sokak röportajı yapanlara yönelik baskınlar da başladı. Sokakta kimler röportaj yapabilir?

Peşinen söyleyeyim, dileyen herkes sokakta röportaj yapabilir. Bir yurttaşın sesli veya görsel bir kayıt cihazıyla sokakta röportaj yapması için röportajı yaptığı kişi dışında hiç kimsenin iznini alması gerekmez. Röportajın yayınlanacağı mecralar ve röportaj içerikleriyle ilgili, ceza veya fikri ve sınai haklara ilişkin yasalara aykırılık iddiası ile yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların varlığı röportaj için izin alınması gerektiği gibi bir yanılgı yaratıyor esasında. Bu yanılgıyı yaratan bir diğer neden de film çekimleri için gerekli olan izin süreci. Hemen söyleyelim, yasal izin ve bildirime tabi olan tek çekim türü ticari amaçlı film çekimidir. Ve bu da 15 Ekim 2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Film Çekim İzinleri Ve Ortak Yapımlar Hakkında Yönetmelik ile düzenlenmiştir ve sinema ve reklam filmlerinin ve ortak yapımların çekim sürecini düzenler. Tabi bir de son dönemde haberlere yansıyan sokak röportajı yapan kişilerin polis tarafından engellendikleri ve sorularının not alındığına ilişkin iddialar da bu yanılgıyı desteklemiş oldu.

“Sokakta çekim yapmaya yönelik genel bir kısıtlama yok”

Sokakta çalışan gazetecilerin çekim yapmalarına yönelik kısıtlama var mı, nedir?

Sokakta çalışan gazetecilerin çekim yapmalarına ilişkin genel bir yasal sınırlama yok. Fakat resmi kurumlar, milli güvenlik gibi nedenlerle genel olarak çekim yapılması yasak yerler ile adliyeler ve duruşma salonlarında kayıt yasağı gibi düzenlemeler haricinde bir kısıtlama söz konusu değil. Bugüne kadar Show TV, Star TV gibi haber kanallarının akşam haberlerinde gösterilen yüzbinlerce röportaj için izin almadığı açık. Dolayısıyla bu durum tüm gazeteci ve basın kuruluşları için geçerli.

“Yurttaş gazeteciliği haber alma hakkı için çok önemli”

Yurttaş gazeteciliği gittikçe artan bir pratik oldu. İnsanların yurttaşlar olarak gördükleri şahit oldukları olayları kayda almaları önünde engeller nelerdir?

Artık herkesin kabul ettiği gibi internetin ortaya çıkışı ve mobil cihazlardaki gelişim gazetecilik kavramının da köklü bir dönüşüm geçirmesine neden oldu. Cebinde bir akıllı telefon taşıyan tüm yurttaşlar potansiyel birer gazeteciye dönüşmüş durumda. Bu ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı bakımından son derece önemli ve olumlu bir gelişme.

Son 15- 20 yıl içinde izlediğimiz ve dünya çapında etki yaratan kaç görüntü profesyonel kamerayla çekilmişti hatırlıyor musunuz? Mesela ilk aklıma gelen, sizin de hatırlayacağınızdan eminim, 11 Eylül saldırılarına ilişkin uçağın Dünya Ticaret Merkezi’ne çarpma görüntüsü bir cep telefonu kamerasıyla çekilmişti. Bunun yasak olduğunu ve o görüntünün hiç görülmediğini düşünün. Dünya nasıl bir yer olurdu? Yahut ABD’de siyahların eşit yurttaşlık talebiyle Black Lives Matter hareketini ortaya çıkaran “I can’t breathe” (“Nefes alamıyorum”) videosunun kaydedilmemiş ve yayınlanmamış olduğunu. Meşhur Arap Baharı dahi sosyal medya ve amatör görüntüler sayesinde dünyaya duyuruldu. Sürecin hem nedeni, hem de sonucunun ana belirleyeniydi yurttaş haberciliği. Keza Gezi Parkı eylemleri yerine penguenleri izlememizin önüne geçen de yine bu habercilik biçimiydi.

Yasa koyucular temelde iki farklı anlayışla hareket ederler: birincisi özgürlükleri daha fazla geliştirmeye ve güvence altına almaya, diğeri ise toplumları denetim ve gözetim altına almaya, “düzenlemeye”, “mücadele etmeye” dönük yaklaşımdır.

Bizdeki basılı eserler ve radyo-televizyon yayınlarını kapsamak üzere oluşturulmuş olan yasal mevzuat ise internet ve sosyal medya dünyasına “önlem” olamıyordu. Ve dolayısıyla 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile internet yoluyla yapılan tüm yayınlar için de bir düzenleme getirilmiş oldu.

Tabi bir de yakın zamanda gündeme gelen, polisin müdahale ettiği toplumsal olaylarda vatandaşların cep telefonuyla video çekmesinin engellenmesine dair emniyet genelgesi var. Neyse ki bahsi geçen genelge hakkında Danıştay 10. Dairesi oy birliğiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu genelge de polislerin görüntülerinin kaydedilmesinin kişisel verilerinin kaydı suretiyle temel hak ve özgürlüklerine müdahale oluşturduğu kabulünden hareket ediyordu. Ve bu görüntülerin kaydını yasaklıyordu. Danıştay ise yürütmeyi durdurma kararının gerekçesinde özetle ‘bu genelgenin temel hak ve hürriyetlerden olan haberleşme hürriyeti ile basın hürriyetine yönelik kural ve sınırlamalar getirildiği anlaşılmıştır ve bu Anayasa’ya aykırıdır’ dedi.

“Gazetecilik yapmak için basın kartı bir zorunluluk değildir”

Gazetecilik yapmak için basın kartı sahibi olmak yasal bir zorunluluk değildir. İlginçtir, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin Resmi Gazetede 14 Aralık 2018 tarihinde yayımlanan Basın Kartı Yönetmeliği’nin bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Danıştay’a açtığı davada Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü, “Gazetecilik faaliyetinde bulunmak için basın kartı sahibi olma zorunluluğu yoktur. Kişiler basın kartı sahibi olmaksızın da gazetecilik yapabilir, fikirlerini ifade edebilirler. Nitekim basın kartı sahibi olmayan pek çok basın mensubu bulunmaktadır” diyerek bu görüşü paylaşmıştı.

Sonuç olarak röportaj veya bir olayın bireysel olarak kayıt altına alınması şeklindeki yurttaş gazeteciliği ifade özgürlüğü çerçevesinde ulusal ve uluslararası düzenlemelerle korunan bir haktır, “mücadele edilecek, “düzenlenecek” bir yasa dışı eylem değildir.