Avukat Beşîra Cemal Dîn:Türk devleti uluslararası anlaşmaları ihlal ediyor

Kuzey ve Doğu Suriye Avukatlar Birliği Eşbaşkanı Beşîra Cemal Dîn, Türk devletinin uluslararası yasaları ihlal ederek bölge halklarına karşı suçlar işlediğini ve yargılanması gerektiğini belirti.

RONÎDA HACÎ

Hesekê –Baas rejiminin devrilmesi ardından, halkların yeni bir Suriye inşa edebilme umutları, İşgalci Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yoğun saldırıları altında gölgeleniyor.  Tişrîn Barajı'nda günlerce yoğun bir şekilde ağır ve şiddetli çatışmalar yaşanıyor; buna rağmen bölgede yaşayan halklar ısrarla barajı koruyacaklarını belirterek, QSD savaşçılarına destek veriyor. Tişrîn Barajı'ndaki nöbet eylemlerinde 14 gün içerisinde 16 yurttaş katledildi ve 90'dan fazla sivil de yaralandı. Kuzey ve Doğu Suriye Avukatlar Birliği Eşbaşkanı Beşîra Cemal Dîn, bölgedeki gelişen saldırılara dönük ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.

'Türk devleti'nin varlığı krizi derinleştiriyor ve ağırlaştırıyor'

Beşîra Cemal Dîn, Baas rejiminin devrilmesinin bölgede yaşayan halklara yeni bir umut oluşturduğunu belirterek şunları söyledi: “Savaşın artık sona ereceğini ve daha demokratik, eşit bir Suriye'yi birlikte kuracağımızı tahmin ediyorduk fakat bu umutlara karşı Türkiye'nin saldırıları Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinde daha da şiddetlendi. Bu saldırılar barış ve güvenliği tehdit ediyor. Herkes, Baas rejiminin yeni bir yıla girerken devrildiğini biliyor. Bu durum Suriye halklarının umudunu daha çok güçlendirdi. Bölge halkının 14 yıllık direnişinin ve kazanımlarının ardından iktidarın devrildiği bu tarihi an ve günlerde, işgalci Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine yönelik baskı ve saldırılarını daha da yoğunlaştırdı.

Buradan soruyoruz, Suriye'nin bu değişim ve dönüşüm sürecinde Türk devleti neden bu saldırıları ve katliamları gerçekleştiriyor? Türk devletinin Suriye topraklarındaki varlığı asla kabul edilemez. Şu anda yönetimde yer alan cihadist HTŞ ile Suriye krizinin çözümünü siyasi yol ve diyalogla çözmek istiyoruz. Türk devletinin Suriye'deki varlığı krizi daha da derinleştiriyor ve ağırlaştırıyor."

'Kürt halkının soykırımını amaçlıyorlar'

Türk devletinin bölgeye yönelik saldırılarının temelinde, Kürt halkının soykırımı ve kazanımları olduğuna dikkat çeken, Beşîra Cemal Dîn sözlerini şöyle sürdürdü: "İşgalci Türk devletinin Kürt halkını yok etme amacı taşıdığını dile getirmek istiyorum. Türk devletinin, Suriye topraklarına saldırarak Suriye'nin hukukunu çiğneme dışında yaptığı herhangi bir şey yoktur ve bölgeye dönük saldırı ve işgal etme hakkına da sahip değildir. Suriye topraklarından çıkması ve saldırılarını bir an önce durdurması gerekiyor. Çünkü her gün nefret dolu tehdit ve saldırılarında sivil halkı katlettiğini görüyoruz."

'Türk devleti 2019 ateşkes anlaşmasını ihlal ediyor'

Beşîra Cemal Dîn, 2019 yılında imzalanan ateşkes anlaşmasının Türk devleti tarafından ihlal edildiğini ve biran önce saldırılarını durdurmasına, hesap vermesi gerektiğine dikkat çekerek: "QSD ile Türkiye arasında 2019'da imzalanan ateşkes anlaşmalarının garantörleri ABD ve Rusya'dır. Dolayısıyla Amerika ve Rusya sorumluluklarını yerine getirmeli, ciddi tavırlar sergilemeli ve Türk devletinin işlediği suçların hesabını sorması gerekiyor. Çünkü sivillere karşı ihlaller ve savaş suçları işleniyor" diye konuştu.

'Tişrin Barajı'nda siviller katlediliyor'

Türk devletinin Tişrîn Barajı'na yönelik saldırılarına değinen Beşîra Cemal Dîn, bunun savaş suçunun bir örneği olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "Tişrîn Barajı'nda tarihi bir direniş yürütülüyor. Halk bölgenin alt yapısını işgalcilerden koruyan, savunan gençlerini ve savaşçılarını kararlılıkla destekliyor, fakat buradaki direnişin genişleyerek büyümesinden korkan Türk devleti sivil olan halkı hedef alarak katlediyor. Bu saldırılar tüm dünyanın gözü önünde yapılıyor ve belgeleniyor. Bu yüzden daha duyarlı ve dikkatli olunması gerekiyor. Uluslararası ilgili kurum ve kuruluşlara, Türk devletinin bölgelerimize yönelik işlediği tüm suçlara karşı acilen hesap sormaya çağırıyoruz. Sessiz kalmak tarihi bir utançtır. Türk devletinin yargılanması ve hesap sorulması için, herkes ayağa kalkmalı, sesini yükseltmeli ve vicdanını uyandırmalıdır."