Asrın Hukuk Bürosu’ndan CPT’ye yeni başvuru
Asrın Hukuk Bürosu, 36 aydır haber alınamayan müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için İmralı'ya ziyarette bulunmak talebiyle CPT'ye yeni bir başvuruda bulundu.
Haber Merkezi- Asrın Hukuk Bürosu, 36 aydır haber alamadıkları ve 26 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı Adası’nda tutulan diğer üç tutuklu Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için Avrupa İşkencenin Önlemesi Komitesi’ne (CPT) yeni bir başvuru yaptı.
Komiteye yapılan başvuruda, “incommunicado” yani mutlak iletişimsizlik hali ile işkence yasağını sistematik şekilde ihlal eden tutulma koşulları, deprem, açlık grevleri ve meydana gelen diğer gelişmeler ile ilgili bilgilendirme ve talepler yer aldı.
39 başvuru cevapsız bırakıldı
Avukatların, Abdullah Öcalan’a yönelik incommunicadonun sürdürüldüğünü vurguladığı başvuruda, 1 Kasım 2023 ile 31 Ocak 2024 tarihlerini kapsayan 3 aylık sürede, 26 avukat 13 de aile görüş başvurusunun yapıldığı ancak tamamının cevapsız bırakıldığı aktarıldı. Başvuruda, müvekkilleri tarafından tek bir mektubun dahi kendilerine ulaştırılmadığını belirten avukatlar, 3 aylık süre içerisinde İmralı’ya gönderilen mektupların ise akıbetinin bilinmediğini paylaştı. Avukatlar, aynı şekilde telefon görüş haklarına dair de bir gelişmenin yaşanmadığını kaydetti.
12 yılı aşkın sürede yalnızca 5 avukat görüşü
Başvuruda, Abdullah Öcalan’ın son 12 buçuk yıl içerisinde toplam 5 avukat görüşü, 2014 yılından bu yana ise yalnızca 5 aile görüşü gerçekleştirebildiğini belirten avukatlar, 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukat ziyaretlerine, 3 Mart 2020 tarihinden bu yana ise aile ziyaretlerine izin verilmediğini hatırlattı.
‘3 tutuklu tek bir avukat görüşü gerçekleştiremedi’
Başvuruda ayrıca İmralı’da tutulan diğer tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a ilişkin, “İmralı’ya götürüldükleri 2015 yılının başından bu yana tek bir avukat görüşü gerçekleştirememişlerdir. 7 yılı aşkın süre içerisinde Sayın Konar ve Sayın Aktaş yalnızca 3 aile görüşü yapabilmiş, Sayın Yıldırım ise yalnızca 2 aile görüşü gerçekleştirebilmiştir. 3 Mart 2020 tarihli aile ziyaretinden bu yana herhangi bir ziyaret hakkı kullandırılmamıştır” cümlelerini kullandı.
‘Görüşmeler sistematik bir şekilde engelleniyor’
Başvuruda, aile ve vasi görüşmelerinin 14 Eylül 2018 tarihinden bu yana 3 ayda bir yinelenmek üzere en az 18 “disiplin cezası” gerekçe gösterilerek sistematik bir şekilde engellendiğini aktaran avukatlar, şunları ifade etti:
“En son, tarihi gizlenen Eylül-Ekim aylarında verildiği tahmin edilen 3 aylık disiplin cezası raporumuzun kapsadığı süre zarfında infaz edilmiştir. Bu disiplin cezası itirazımıza rağmen 19 Ekim 2023 tarihinde Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nce itirazın reddi sonucunda kesinleştirilmişti. 19 Ocak 2024 tarihinde disiplin cezası bitmesine rağmen 10 gündür yapılan aile başvurularına cevap verilmemekte, aile görüşleri yaptırılmamaktadır.”
Başvuruda, söz konusu disiplin cezalarının tamamının yasal dayanaktan yoksun olduğu ve politik nedenlerden kaynaklandığına vurgu yapan avukatlar, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin yanı sıra Bursa İnfaz Hakimliğinin de müvekkillerinin avukatları ile görüşmelerini 6 ay sürelerle yasaklayan kararlarını sürdürdüğüne dikkat çekildi.
Deprem başvurularına da yanıt yok
Başvuruda, 6 Şubat 2023 tarihinde Mereş merkezli meydana gelen depremlerin ardından 6 Şubat’tan 17 Şubat’a kadar her gün avukat ve aile görüş başvurularında bulunduklarını belirten avukatlar, bu başvurulara tek bir cevap dahi verilmediğine işaret etti. Söz konusu durumu Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdıklarını belirten avukatlar, başvurularının hala derdest durumda olduğunu kaydetti. Başvuruda, son olarak 4 Aralık 2023 tarihinde Gemlik’te meydana gelen 5,1 büyüklüğündeki depremin ardından müvekkillerinin durumları hakkında bilgi almak için görüşme talebiyle 5-7 ve 8 Aralık 2023 tarihlerinde Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve Cezaevi Müdürlüğü’ne başvuru yaptıklarını belirten avukatlar, bu taleplerinin de cevapsız bırakıldığına dikkat çekti.
Söz konusu depremlerin, müvekkillerin aileleri ve demokratik kamuoyunda tedirginlik yarattığını belirten avukatlar, “Bu nedenle, İmralı Ada Hapishanesinde olası deprem ve tsunami riskine karşı gerekli tedbirlerin alınması, bu kapsamda deprem dayanıklılık testinin yapılarak deprem risk raporunun alınması, alınan tedbirler ve sonuçları konusunda tarafımıza bilgi verilmesi, ayrıca 5275 sayılı yasanın 66/3 maddesi gereğince müvekkillerin iletişim haklarının derhal sağlanması talepleri ile 29 Aralık 2023 tarihinde Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne başvuru yapılmıştır” diye ifade etti.
‘Tüm sorumluluklar vakit kaybetmeden yerine getirilmeli’
Abdullah Öcalan’dan haber alınamaması ve Kürt sorununun çözümsüzlük politikasında devam ettirilmesi üzerine 27 Kasım 2023 tarihinde Türkiye’de 100’ün üzerinde cezaevinde başlatılan dönüşümlü açlık grevlerinin de hatırlatıldığı başvuruda avukatlar, şunları aktardı:
“Mahpusların bu demokratik ve hukuki talepler dikkate alınmak yerine açlık grevine giren mahpuslara disiplin cezaları verildiği gözlemlenmiştir. Şimdilik dönüşümlü ve süreli olduğu görülen açlık grevlerinin, talepler konusunda herhangi bir adım atılmaması halinde nasıl bir şekilde seyredeceği bilinmemektedir. Fakat daha önceki deneyimlerin gösterdiği üzere taleplerin karşılanmaması veya greve girme nedenlerinin ortadan kaldırılmaması durumunda ileri aşamalara taşınmaktadır. Böyle bir ihtimalde insani ve toplumsal anlamda telafisi güç zararlara yol açabileceği öngörülebilir bir durumdur. Ancak bu tür sonuçların ortaya çıkmaması için gereken tüm sorumlulukların vakit kaybetmeden yerine getirilmesi önemlidir.”
‘Tecrit rejimi toplumun en önemli gündemi’
Başvuruda mutlak iletişimsizliğe karşı 35 farklı barodan bin 330 avukatın Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutuklularla görüşme talebiyle 22 Ocak’ta Adalet Bakanlığı’na yaptığı başvuruyu da hatırlatan avukatlar, “Bu gelişmeler Sayın Öcalan’ın ve içerisinde tutulduğu olağanüstü tecrit rejiminin toplumun, hukuk kurumlarının ve siyasetin de en önemli gündemi olduğunu göstermektedir. Bu yönüyle işkenceye karşı mücadele hukuksal olduğu kadar, toplumsal ve siyasal bir gerekliliktir. Böylesi bir çabanın demokratik hukuk düzeni için pozitif sonuçlara yol açacağı bilinmelidir” diye kaydetti.
‘İşkence karşısında katı tutum sergilenmelidir’
Sistematik ihlaller ile asgari şiddet eşiğinin çoktan aşıldığı, son 34 aydır incommunicado koşullarında şiddet eşiğinin farklı bir seviyeye çıkarıldığına dikkat çeken avukatlar, başvuruda CPT’nin sorumluluklarını hatırlatarak şunları kaydetti:
“Önceki raporlarımızda detaylıca açıklandığı üzere Komite’niz mutlak iletişimsizliğin uygulama biçimlerine, süre ve kapsamına vakıf durumdadır. İşkencenin, insanlık dışı ve onur kırıcı ceza veya muamelenin ‘önlenmesi’, Komite’nizin var olma nedenidir. Bu yüzden Komite’niz ‘an’ ve ‘gelecekte’ olası riskleri bertaraf etme görevi ile yüklüdür. Bununla birlikte çeşitli işkence biçimleri ile biriken şiddet eşiğinin son bulması için de yapılması gerekenler bulunmaktadır. Bu, önleyici görevin ayrılmaz bir parçasıdır. (…) İmralı’da sorumlu kişilerin eylem ve uygulamaları nedeniyle 1999 yılından bugüne hiçbir zaman hesap vermemiş olmaları uluslararası nitelikteki mutlak yasağın aşınmasına hatta ortadan kalkmasına yol açmıştır.”
Avukatlar, etkili, şeffaf ve sonuç alıcı soruşturma yükümlülüğünün iç hukukta sorumlular tarafından yerine getirilmese de CPT’nin artık kamuoyu nezdinde şeffaf, etkili bir yaklaşım geliştirmesi gerektiğine inandıklarını belirterek, “Teoride olduğu gibi uygulamada da güvenilirliğin oluşturulması elzemdir. İnsan onuruna uygun iyileştirmelere yol açılmadıkça caydırıcı hiçbir etkinin kalmayacağı Komite’nizin malumu olmalıdır. İnsanlık dışı ve kötü muamele karşısında katı bir tutum sergilenmelidir. Bu işkence yasağının mutlak olmasının açık gereğidir” dedi.
Talepler sıralandı
Başvuruda, CPT’nin işkenceye “sıfır tolerans” gösterilmesi yönünde açık ve net mesajlar vermekten kaçınmaması gerektiğini belirten avukatlar, bu bağlamda CPT’den son ziyaretlerine ilişkin raporlarını açıklaması ve İmralı’ya yeni bir ziyaret gerçekleştirmesi talebinde bulundu. Avukatlar, taleplerini şu şekilde sıraladı:
“*Mevcut tutulma koşullarının insan onuruna uygun hale getirilmesi,
*Avukat ve aile ziyaretleri başta olmak üzere dış dünya ile bağlarını sağlayacak, koruyacak tüm haberleşme haklarının yerine getirilmesi ve sistematik yasa dışı yasaklamalara son verilmesi için gerekli tüm girişimlerde bulunması,
*İmralı’da mevcut koşullar 22 Eylül 2022 tarihli ziyaretinizden bu yana belirsizlik içerisinde devam etmektedir. Bu belirsizlik ile genel tüm gelişmeler doğrultusunda komitenizce İmralı Ada Hapishanesi’nin yeniden ziyaret edilmesini talep ederiz.”