Amed’de binlerce kadın barış için yürüdü

TJA’nın düzenlediği, “Toplumsal Barış ve Demokrasi için Kadınlar Yürüyor” şiarıyla gerçekleşen yürüyüşte konuşan Tülay Hatimoğulları, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için bizler bu topraklarda barış istiyoruz” dedi.

Amed- Tevgera Jinen Azad (TJA), “Toplumsal Barış ve Demokrasi İçin Kadınlar Yürüyor” şiarıyla Ulu Cami’ye yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe, Kürdistan ve Türkiye kentlerinden binlerce kadın yerini aldığı yürüyüşe, Barış Anneleri, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın yanı sıra çok sayıda kadın kurumu ve sivil toplum örgütleri katıldı.

Kadınlar Şemsê Ala Parkı’nda yürüyüş öncesi bir araya geldi. Yöresel kıyafetleri ile alanı dolduran kadınlar, seslendirdikleri şarkılar eşliğinde halaya durdu. Kadınlar sık sık, “Jin jiyan azadî”, “Biji berxwedana zindana”, “Biji Serok Apo” sloganları atarak, zılgıtlar çekti. Yürüyüşte, "Be jiyan ekoloji nabe”, “Ekolojik yaşam barışla inşa edilir”, “Rey aşitiye bij jiyane ekolojik pekane”, “Dicle û Fırat wa azad biherike”, “Savaş, ekokırım dursun”, “ Doğa ve kadın birlikte özgürleşecek, “Barışın yolu ekolojik dengeden geçer”, “Fidan için maden için değil”,  “Kadına yönelik suçlar politiktir”, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “Anadilinde kamusal hizmet yaşatır, “Çarptırılmış gerçekliğe karşı halkların barış içinde yaşamasını savunuyoruz”, “Aklama yargıla", “6284 etkin uygulansın”, “Güçlü yerel yönetimler etkili toplum”, “Jin aşitiye dixaze”, “Aşiti Jiyane”, “Beden politikası değil hak politikası”, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı kadınların çağrısıdır”, “Anlamlı bir yaşamın sahibi olmak istiyoruz”, “Savaşın kazananı olmaz barışta ısrar ediyoruz”,  "Kadınlar toplumsal barışta ısrar ediyor”, “Kadının dili barışın dilidir”, “Demokratik çözüm için kadınlar yürüyor”, “Kadınların etrafından geliştirilecek bir bilim doğru sosyolojide atılmış ilk adımdır”, “Sıradanlaşan tüm çağrılar dökülecek dokularımdan özgürlüğümde büyüyecek bütün güzellikler", “Bitmedi daha o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek”,  “Yak içindeki köle ruhu zerresi kalmasın ve hafiflesin ruhun kelebekler gibi”  dövizleri taşındı.

Kadınların kendi duygu ve düşüncelerini yazmak için bırakılan boş beyaz pankart bırakıldı. Dêrsim’de şüpheli şekilde kaybolan ve 9 yıldır bulunmayan Gülistan Doku, Wan’da şüpheli şekilde yaşamını yitiren Rojin Kabaiş, Amed’din Rezan ilçesine bağlı Çûli Mahallesi’nde katledilen Narin Güran, İran’da “Jin jiyan azadî” eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle haklarında idam kararı verilen Pexşan Ezîzî ve Werîşe Muradî’nin fotoğrafları taşınırken, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi ise alana kendi pankartıyla giriş yaptı. Alanda, “Sedsala jinê Wê bibe soreşa zımanê Kûrdi” pankartı da açıldı.

Alana getirilen davul ve zurna eşliğinde halaya duran binlerce kadın, “Jin jiyan azadî” sloganıyla yürüyüşe geçti. Kadınlar yürüyüşte sık sık, “Biji berxwedana jina”, “Jin jiyan azadî” sloganları attı. Ulu Cami önüne gelen kite burada açıklamalarda bulundu.

TJA adına basın açıklamasını Xece Şahin okudu.

Dünya halklarına yeni bir yaşam modeli 

Xece Şahin, “Toplumsal Barış ve Demokratik Çözüm” şiarıyla; farklı dillerden, kimliklerden ve inançlardan kadınlar ile siyasi partilerin kadın örgütlenmeleri, barış anneleri, feminist kadınlar, kadın örgütleri, platformlar ve Kürdistan ile Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar olarak burada olduklarını belirtti. Xece Şahin, “Erkek egemen ve kapitalist iktidarlar, dünyanın her yerinde, özellikle de Ortadoğu’da yaşanan çok yönlü krizleri aşmak için yeniden savaş politikalarını devreye koydu. Bu savaş öyle bir düzeye vardı ki, artık Üçüncü Dünya Savaşı olarak tanımlanabilecek bir aşamaya ulaştı. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabaları; tekçi, ırkçı, ulus-devletçi ve militarist yaklaşımlarla sürüyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta açıkladığı Barış ve Demokratik Toplum çağrısı, Ortadoğu halkları başta olmak üzere tüm dünya halklarına yeni bir yaşam modeli sundu” dedi. 

Basın açıklamasının devamında şu ifadeler yer aldı: 

“Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Kürt sorununun demokratik çözümü için yeni bir yol açıldı. Bu çağrının ardından PKK 12. Kongresi’ni topladı. Kongrede radikal bir dönüşüm kararına varıldı ve dünya kamuoyuna silahlı mücadele sürecini sona erdirdiklerini ilan ettiler. 27 Şubat’taki bu tarihi çağrı karşısında, biz kadınlar bu çağrının tarihsel sorumluluğunun bilinciyle hareket edeceğiz. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı etrafında birleşeceğiz ve bu süreci ileriye taşıyacak öncü bir güç olacağız. Barış sürecinde kendi deneyimlerimizi hayata geçireceğiz. Bu sürecin eril, ırkçı ve savaş yanlısı medya aklı ve yönetimiyle yitirilmesine izin vermeyeceğiz.

Kadınlara yönelik savaş politikalarına karşı çıkıyoruz 

Biz kadınlar, bu eril iktidarların yürüttüğü savaşların en ağır bedellerini ödedik. Kürt Kadın Hareketi olarak, yıllardır Türkiye Kadın Hareketi ile birlikte omuz omuza yürüttüğümüz kadın özgürlük mücadelemiz, erkek egemen iktidarların savaşlarına karşı da yürütülmektedir. Kadınların kazanılmış haklarına, kadınlara yönelik savaş politikalarına, Kürt kadınlarına karşı özel savaş politikalarına karşı çıkıyoruz. Bu politikaların Türkiye geneline yayılması, bu savaş politikalarının niteliğinin farklı olmadığını gösteriyor. Ana dilimize ve kültürümüze yönelik saldırılar, kadınların toplumsallaşmasına, adil ve eşit bir yaşamın değerlerine yönelik saldırılardır; oysa bu değerler kadınlar tarafından binlerce yıl önce yaratılmıştır.

Kadınların dili barışın dilidir

Kürt kadınlarının hakikatinin katliamlarla yaratılmak istendiği bir dönemde, kuşkusuz ki direniş başlamış ve direnişin kendisi hakikati oluşturmuştur. Bizim hakikatimiz; kültürümüzün, dilimizin ve tarihimizin korunması olmuştur. Bugün barış talebimiz, bu değerlerin korunması temelindedir. Eğer barış, anadil ve toplumsal kültür ile inşa edilmezse anlamlı olmayacaktır. Barış masasında kadınların özgürlük mücadelesi esas alınmalıdır. Bir kez daha Halkların Lideri Sayın Abdullah Öcalan barışı bir çözüm yolu olarak göstermiştir, bizler de bu birlikteliği sahipleniyoruz. Artık bekleme aşamasında değiliz, asla da olmayacağız. Devlet ve siyaset güçlerinin adım atmasını beklemeyeceğiz. Barış süreci meclis zemininde gerekli yasal düzenlemelerle yürütülmelidir. Kadınlar bu sürecin her aşamasında, kurulacak her komisyonda, yapılacak her çalışmada yer almalıdır. Çünkü kadınların dili barışın dilidir. Kadınları hayal eden bir toplum; kadınlar, erkekler, çocuklar, gençler, yaşlılar ve tüm canlılar için eşit bir yaşamı kurar.

Eşit ve özgür bir yaşam için yürümeye devam edeceğiz

Demokratik toplum, kadınların toplumudur. Kadınların büyük bedellerle kazandığı tüm hakların toplamıdır. Kadın katliamlarına ve şiddetine karşı mücadele eden bir toplumdur. Kadınların emeğinin görmezden gelinmediği, kadınların üretimin ve doğurganlığın temeli olarak saygı gördüğü bir toplumdur. Farklı dillerin, kültürlerin ve inançların özgürce ve eşitçe bir arada yaşadığı bir toplumdur. Demokratik toplum, halkların ve kadınların toplumudur.

Kadın özgürlüğünü esas alan, sadece Kürt kadınları için değil, tüm halkların kadınlarının özgürlüğü için yıllardır mücadele eden bizler; onurlu bir barışı ve kadın özgürlüğünü esas alan demokratik bir toplum kurma yolunda, eşit ve özgür bir yaşam için yürümeye devam edeceğiz.

Kadın öncülüğünde kurulacak çözüm süreci güçlenecektir 

Hareketimiz, ulusal ve küresel düzeyde ulus-devlet sisteminin hiyerarşisi ve tahakkümüne karşı kadın özgürlüğünü esas alan demokratik bir toplum inşasını, kadın özgürlüğü, doğa özgürlüğü ve demokrasi temelinde inşa etmiştir. Bu yönüyle kadın öncülüğünde kurulacak barış masası ve çözüm süreci güçlenecektir. Barış ve müzakere süreci, doğallığı içerisinde yeni bir hukuki süreci beraberinde getirecektir. Kürt halkının, Alevilerin ve kimliği reddedilen tüm toplumsal kesimlerin anayasal güvenceye kavuşturulması ve eşit hakların tanınması barış sürecinin ön koşullarındandır. Geçmiş acılarla yüzleşmek ve hesaplaşmak için komisyonların kurulması da önemlidir. Ayrıca biz inanıyoruz ki bu yeni süreçte; hukuki tüm kavramlar, cinsiyetçi, milliyetçi, militarist, ırkçı ideolojilerden arındırılmalı; toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın özgürlüğü esas alınarak yeniden düzenlenmelidir.

Bu mücadeleyi başından beri omuzlayanlar olarak, tüm iktidar odaklarını ve toplumsal kesimleri barışın sorumluluğunu üstlenmeye ve barış mücadelesine katılmaya çağırıyoruz.

Talepler

TJA olarak diyoruz ki:

*Barış sürecinin baş müzakerecisi olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır. Toplumsal barış için özgür müzakere zemini yaratılmalıdır.

*Meclis bünyesinde kurulacak komisyonlarda kadınlar kurucu bir bileşen olarak yer almalı, Kürt sorununun demokratik çözümü için etkili çalışmalar yürütülmelidir.

*Kürt halkının varlığı, kimliği, dili ve kültürü anayasal güvenceye alınmalıdır.

*Erkek egemen, ırkçı, militarist ve ulus-devletçi dil terk edilmeli; eşitlikçi ve özgürlükçü barış dili kurulmalıdır.

*Meclis bünyesinde yasal düzenlemelerle kadınlara yönelik şiddet ve katliamların önüne geçilmelidir. Kadın haklarına yönelik saldırılar tartışılmalı ve bunların sonlandırılması için çalışmalar başlatılmalıdır.

*Demokratik iradeyle seçilmiş hiçbir yönetici ve halk iradesi savaş siyaseti gerekçesiyle görevden alınmamalıdır. Kayyumlar geri çekilmelidir. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma ile yönetilen Êlih, Dêrsim, Colemêrg, Mêrdîn, Xelfetî, Wan, Sêrt, Miks, Qaqizman ve Akdeniz belediyeleri kadınlara teslim edilmelidir.”

Selin Top: Onurlu barış için bu süreçte bizde varız

Ardından Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifinden Selin Top söz aldı. Selin Top, "Bugün burada eşit ve özgür bir toplum için burada olduklarını belirterek, “90’lı yıllardan bugüne Feminist ve Türkiye kadın hareketi sözünü hep barıştan yana kurdu. İstanbul, İzmir, Ankara ve birçok şehirden onlarca kadınların barış ihtiyacını gündemlleştirmek ve barış talebimizi içi içe olmak için bir araya geldik. Dünyanın her yerinde barış süreçleri konuşulduğunda erkek egemen yerine kadınların mücadele verdiğini, kadınlar olduğunu görüyoruz. Onurlu bir barış için bu süreçte bizde varız. Çünkü savaş sermaye büyütürken, erkek egemeni de büyütüyor. Kadınların bedeni emeği kontrol altına tutulan araçlar haline geliyor. On yılda gördüğümüz şey; şiddet, talan, baskı… artık buna edi bese diyoruz” ifadelerini kullandı. 

Selin Top, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Devlete soruyoruz; Kürt halkına uygulanan saldırı son bulacak ve eşit yurttaşlar olacak mıyız. Bu sürecin yürütülmesi için siyasi suç olmaktan çıksın, TMK kaldırılsın.  Hasta tutsaklar özgür bırakılsın. Sınır ötesi operasyonlara, askeri yığına son verilsin. Kayyımlar geri çekilsin, gasp edilen belediyeler esas sahiplerine verilsin. Bu süreçte barış için demokratik bir dünya için mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz kadınların talepleri olmazsa olmazıdır. Eşit ve özgür bir dünyanı hep birlikte kuracağız.”

Tülay Hatimoğulları: Barışı kadın diliyle haykırmak için bir aradayız

Ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları konuştu. Toplumsal barış ve demokratik barış için yürüdüklerini belirten Tülay Hatimoğulları, Türkiye’nin dört bir tarafından, Kürt Kadın Hareketi'nden ve feminist hareketten kadınlarla bir arada olduklarını kaydederek, “Niçin bir aradayız, barışı kadın diliyle daha güçlü haykırmak için bir aradayız. Demokratik toplumun kadınlar açısından ne kadar önemli olduğunu ve bizsiz bu işin olamayacağını, barışın bir parçası olacağımızı ve olduğumuzu bir kez daha haykırmak için buradayız. Evet, Sayın Abdullah Öcalan’ın 'Barış ve Demokratik toplum Çağrısı'na bugün sadece Türkiye ve Kürdistan'dan değil Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika'dan, Latin Amerika’dan, Avrupa’dan dünyanın dört bir yanından kadınlar bu barış çağrısına olumlu yanıt verdi. Biz de Türkiye'nin dört bir yanında toplanan kadın hareketinin mücadeleci kadınları olarak barış için hep beraber bir destek alkış zılgıtı yapalım” dedi. 

‘Kadınların parçası olmadığı barış kalıcı değildir’

Savaşın şiddet, militarist sistemin kendini gündelik hayata yeniden üretmesi olduğunu ifade eden Tülay Hatimoğulları, “Çatışmanın zeminini örgütleyen erkek akıl kadına yönelik şiddeti her fırsatta ve her yerde sürekli yeniden üretmektedir. Biz kadınlar savaş ve çatışmalarda en fazla eziyeti çeken tacize ve tecavüze uğrayan kaçırılan, 21. yüzyılda adeta bedenleri köle pazarlarında alınıp satınlar olduk. Biz kadınlar çatışma dönemlerinde kendi haklarımızın mücadelesini verirken karşımızda ‘terör’ yaftasıyla çıktılar. Biz kadınlar İstanbul sözleşmesine geri dönülsün 6284 sayılı kanun etkin bir şekilde hayata geçirilsin dediğimizde bizlere bu savaş ve çatışma ortamında terörist yaftası yapıştırdılar. Biz kadınlar bunları hiç zaman kabul etmedik bugün de kabul etmiyoruz. Kadınların parçası olmadığı barış kalıcı bir barış olmamıştır tarih boyunca” sözlerini kullandı.

Tülay Hatimoğulları konuşmasının devamında şunları söyledi: 

“Benden önce konuşan arkadaşlar, kadınların bu sürece ilişkin ortak talebini sıraladı. İzniniz olursa iki şey eklemek istiyorum: Birincisi, parlamentoda oluşacak bir komisyonda, mutlaka kadınlar bu komisyonun ana parçası haline gelmelidir. Türkiye’nin bütün renklerinden kadınlar orada mutlaka ama mutlaka olmalıdır. Bu işin bir ayağı parlamento evet, ama asıl ve en önemli ayağı toplumun kendisidir. Barışı toplumsallaştırmak, demokratik bir toplumu hep beraber inşa etmek için bizler; mücadelemizi, aklımızı, bilincimizi, ideolojimizi, perspektifimizi seferber etmeye hazırız. Bugüne kadar örgütlediğimiz pratik bunları göstermiştir.

Bu sürecin sağlıklı bir şekilde akabilmesi için İmralı’da hala koşulları düzeltilmemiş olan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgür çalışır koşullarının yaratılmasıdır. Son yapılan ziyarette Sayın Abdullah Öcalan barış ve demokratik toplum için çalışan herkese selam ve sevgilerini gönderdi. Biz de burada Amed Meydanı'nda hep beraber alkış ve zılgıtlarımızla selamlarımızı ve sevgilerimizi hep beraber gönderelim mi? Sözlerime son verirken barışa olan inancımız özgürlüğe, demokratik topluma olan inancımızın altını bir kez daha çiziyoruz. Şiddetsiz bir yaşamını inşa etmek için kadın cinayetlerini durdurmak için, kadına yönelik şiddetle etkin bir mücadeleyi yürütüp bunu nihai bir sonucu erdirmek için bizler bu topraklarda barış istiyoruz. Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için bizler bu topraklarda barış istiyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha diyoruz ki: Kadın, yaşam, özgürlük, mar’a, heya, horriyye, jin jiyan azadi.”

Açıklama alkışların ardından son buldu.