AKP-MHP kadın cinayetlerinde “mış” gibi davranmaya devam ediyor

Türkiye’de son 10 yılda ruhsatsız silah kullanımı 10 kat arttı. AKP-MHP’nin kadına yönelik şiddet olayları karşısında silah ruhsatlarının iptali düzenlemesi, kadın cinayetlerinin önlenmesinde ne ifade ediyor? Bu yöntem kadınları korumak için ne kadar gerçekçi? Türkiye’de ruhsatlı/ruhsatsız silah kullanımı nasıl? 2021’in ilk dokuz ayında kaç kadın cinayeti işlendi? Bunların kaçında ateşli silah kullanıldı? Bu sorular bir kez daha AKP-MHP’nin kadın cinayetleri meselesinde “mış” gibi davrandığını ortaya koyuyor.

Türkiye’de son 10 yılda ruhsatsız silah kullanımı 10 kat arttı. AKP-MHP’nin kadına yönelik şiddet olayları karşısında silah ruhsatlarının iptali düzenlemesi, kadın cinayetlerinin önlenmesinde ne ifade ediyor? Bu yöntem kadınları korumak için ne kadar gerçekçi? Türkiye’de ruhsatlı/ruhsatsız silah kullanımı nasıl? 2021’in ilk dokuz ayında kaç kadın cinayeti işlendi? Bunların kaçında ateşli silah kullanıldı? Bu sorular bir kez daha AKP-MHP’nin kadın cinayetleri meselesinde “mış” gibi davrandığını ortaya koyuyor.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Dünyanın her yerinde kadınlar, sadece kadın oldukları için erkekler tarafından katlediliyor. Evde, sokakta, iş yerinde boşanmak istemesinden, giyimine, gülüşünden hayatı ile ilgili karar vermeye bin bir türlü gerekçelerle bazen de hiç sebepsiz öldürülüyor. Kadınlar ataerkil sistem içinde insan olarak hayatta kalma mücadelesi veriyor. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması, cinayetlerin önlenmesi, bu alanda politikaların yaşama geçirilmesi öncelikle tüm dünyada devletin ve siyasal iktidarların sorumluluğunda. Ancak kadın cinayetlerinin “cins kırım” haline geldiği dünyada Ortadoğu’da ve Türkiye’de kadın cinayetleri görmezden gelindiği gibi artık iktidar da fail sandalyesinde. Zira kapitalist modernitede kadınlar bu sistemin derin sömürgesi olarak görülüyor. Erkeğe her hakkı tanıyan bu sistem aynı zamanda şiddeti meşrulaştırıyor, kadını suçlu erkeği haklı kılan mekanizmalarıyla şiddetin süreklileşmesinin dayanaklarını oluşturuyor.

Bakanlıkların somut çalışması yok

Türkiye, kadına yönelik şiddet ve cins kırım konusunda OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği ülkeleri) ülkeleri arasında ilk sırada geliyor. OECD’nin 2019 Tek Bakışta Toplum 2019 araştırmasına göre, örgütün 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye. Şiddet verilerinin her ay sadece kadın örgütleri tarafından yayımlandığı Türkiye’de bu alanda sağlıklı verilere ulaşmak güç. Kadın örgütleri kadın cinayetleri verilerini kendilerine gelen başvurulardan ya da basına yansıyan haberlerden derliyor. İçişleri Bakanlığı’nın kaç kadının, neden, nasıl, kim tarafından öldürüldüğü konusunda bir çalışması yok; diğer ilgili bakanlıkların da. Hal böyle olunca kadın cinayeti ya da sayıları her gün artan şüpheli kadın ölümlerini iktidar açıklayamadığı gibi cinayetleri durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayta geçirilmesi için de çalışmıyor.

Silah düzenlemesi

İktidar İstanbul Sözleşmesi’nden de çekilerek zaten kadınları korumak gibi bir niyetinin olmadığını deklare etmişti. Aylardır kadınlar, sözleşmeden çekilmenin ardından AKP’nin bu alandaki söylemlerini kaygıyla izliyor. Sözleşmenden ayrılmanın akabinde kadına yönelik şiddetle mücadele için yeni bir ulusal eylem planı açıklandı. Ancak bu eylem planının da içi boş çıktı. Son günlerde ise kadınlar için yeni bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme haberlere şu şekilde servis edildi: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’te yaptığı değişiklik ile artık kadına karşı şiddet uyguladığı için hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin silah ruhsatına geçici olarak el konulacak ve silahı emanete alınacak.” 

Kararın düşündürdükleri

Yani artık 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında haklarında tedbir kararı verilenlere tedbir kararı süresince ateşli silah ruhsatı verilemeyecek. Bu durumda, hakkında tedbir kararı bulunan kişinin silah taşıma veya bulundurma ruhsatı askıya alınacak ve silahı tedbir süresi boyunca emniyet müdürlüğünde ‘emanete’ alınacak. Peki bu yöntem kadınları korumak için ne kadar gerçekçi? Türkiye’de ruhsatlı/ruhsatsız silah kullanımı nasıl? 2021’in ilk dokuz ayında kaç kadın cinayeti işlendi? Bunların kaçında ateşli silah kullanıldı? Kaç kadın hakkında koruma kararı verilmişti?

Silahların yüzde 85’i ruhsatsız

Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü suç verilerine göre, Türkiye’deki ruhsatsız silah sayısı son 10 yılda 10 kat arttı. Ülkede 2.5 milyonu ruhsatlı, 20 milyonu da ruhsatsız olmak üzere toplam 22.5 milyon silah var. Yüzde 85’i ruhsatsız olmak üzere yaklaşık 25 milyon kişide silah bulunuyor. Yani sokaktaki her iki erişkin erkekten birinde silah olduğu varsayılıyor. Her 10 cinayetten 7’sinde ateşli silah kullanılıyor.

İçişleri Bakanlığı'nın paylaştığı son verilerde 106 bin 740 silahın kayıp olduğu belirtiliyor. İçişleri Bakanlığı da paylaşımları ile ruhsatsız silahların artışına dikkat çekiyor. Bakanlığa göre 2014-2019 yıllarında 188 bin 425 olayda ateşli silah kullanıldı. Ateşli silah olayları daha çok ruhsatsız silahlarla gerçekleşti.

Umut Vakfı’nın çalışmasına göre ise örneğin 2020 yılının ilk 9 ayında 2 bin 61’i ateşli silahlarla olmak üzere toplam 2 bin 455 olay basına yansıdı. Herkesin evde kalması için çağrı yapılan pandemi döneminde bile şiddet olayları azalmadı. 

Öte yandan 14 Mart 2018'de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun imzaladığı genelge ile sivil vatandaşlara tanınan yıllık 200 adet olan mermi kullanım hakkı 1000’e çıkarılmıştı. 7 Kasım 2019’da Gümrük Kanunu'nda Değişiklik Düzenlemesine eklenen maddeyle silah taşıma ve bulundurma şartları değiştirildi. Ateşli silahla işlenen suçlardan ceza alanların belli şartlarla yeniden silah sahibi olabilmesinin önü açılmıştı.

181 kadın katledildi

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun aylık hazırladığı verilere göre Türkiye’de 2021 yılının ilk sekiz ayında 181 kadın erkekler tarafından katledildi. 132 kadının da ölümü kayıtlara şüpheli olarak geçti. 181 kadın cinayetinde 86 kadın ateşli silahla katledildi. Geri kalan 95 kadın ise kesici aletle, boğularak ya da darp edilerek öldürüldü. Silah ruhsatı iptali ile 95 kadının nasıl korunacağı muamma. Ayrıca 86 cinayette katillerin silahları ruhsatlı mıydı? Katiller hakkında daha önce şikayet kaydı var mıydı? Bu şikayetler dikkate alınıp işleme konmuş muydu? Ya da bundan sonra nasıl konulacak?  Kadınlar bizzat şiddetin merkezine geri gönderilirken örneğin kesici aletle öldürülen kadın cinayetlerini iktidar nasıl açıklayacak? İşte bu soruların yanıtlanması gerekiyor.

Veriler ne demişti?

Biraz daha 12 aylık bir sürece geniş bir fotoğraftan bakalım. 2020 verilerini incelediğimizde 300 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü bilgisi platform tarafından paylaşılmıştı. Bu kadınların 170’i ateşli silahlarla, 83’ü kesici aletle, 26’sı boğularak, 10’u darp edilerek, 2’si yakılarak, 1’i kimyasal madde ile 1’i de yüksekten düşülerek öldürüldü. 2020 yılında öldürülen kadınların 263’ü hakkında koruma kararı olup olmadığı bilinmiyor. Yalnızca 23 kadının uzaklaştırma ve koruma kararı olduğu 45 kadının da polis şikayeti ya da boşanma aşamasında olduğu ifade ediliyor.  Yani zaten kadınları korumayan sistem bu yıl İstanbul Sözleşmesi’ni de feshederek sorumluluklarını üzerinden tümden atmışken silah ruhsatlarının iptali bu koca denizin içinde hiçbir şey ifade etmiyor.

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ni geri istiyor

Kadınlar en “güvenli” denilen evlerinde, sokak ortasında herkesin gözleri önünde yardım çığlıkları arasında en yakınlarındaki erkekler tarafından katlediliyor. Kadınlar emniyet kapısında koruma kararları aldırmak için bin bir kişiye yaşadıklarını anlatmak zorunda kalıyor. Kendilerini ifade etmek, yaşadıklarını kanıtlamak, koruma kararı almak için direnen ancak elleri boş dönen kadınlar, hayata tutunmak için hem cinslerinden yardım istiyor. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi ile haklarının güvence alınmasını talep ediyor. Bugün kadınları korumak adına müjde olarak sunulan silah ruhsatının iptali uygulaması kadınların yaşadıkları tehlike karşısında hiçbir anlam taşımıyor. Bunu kadınların ya da resmi makamların verileri de doğrularken AKP-MHP, kadın cinayetleri karşısında susmaya, görmezden gelmeye, “mış” gibi yapmaya devam ediyor.