AB 2024 Türkiye İhlal Raporu: Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit endişe edici boyutta
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Türkiye 2024 Raporu yayımlandı. Raporda, cezaevlerindeki tecride dikkat çekilerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin endişe verici bir boyuta ulaştığı vurgulandı.
Haber Merkezi- Avrupa Komisyonu, Türkiye 2024 Raporu’nun sonuçlarını paylaştı. Rapor, AB’nin Dış Politika ve Güvenlikten Sorumlu Yüksek temsilcisi Josep Borrell ve Genişlemeden Sorumlu Komiser Oliver Varhelyi’nin Brüksel’de düzenledikleri basın toplantısında kamuoyuna sunuldu.
"Türkiye ile katılım müzakereleri, AB Konseyi Kararları doğrultusunda 2018'den bu yana durmuştur. AB'nin demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve temel haklara saygı konularında süregelen gerilemeye ilişkin ciddi endişeleri giderilmemiştir” ifadelerine yer verilen raporda “Demokrasi” başlığı altında Türkiye’deki Başkanlık sistemine eleştiriler yer aldı. Başkanlık sisteminin denge ve denetleme mekanizmalarından yoksun olduğuna işaret edilen raporda , "Ülkedeki denetleyici kurumların çoğu doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı kalmaya devam ederken, kamu yönetimi son derece politize olmuştur" tespiti yapıldı. “Hukuk ve temel haklar” başlığı altında da "Önceki raporlarda tespit edilen kilit konularda ilerleme kaydedilmemiştir ve ciddi endişeler devam etmektedir" yorumuna yer verildi.
Türkiye 2024 Raporu'nda öne çıkan başlıca noktalar ise şu şekilde sıralandı:
“*Siyasi çoğulculuk zarar görmeye devam ediyor. Yaklaşık 8 bin Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi ve yetkilisi hâlihazırda cezaevinde bulunmaktadır. Ocak 2024'te Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin iki kararına karşı çıkarak Gezi davasında tutuklu bulunan sanıklardan milletvekili seçilen bir kişinin tahliyesine karar vermiştir.
*Mayıs 2024'te çok sayıda eski HDP milletvekili ve partinin iki eski eş başkanı, AİHM'in derhal serbest bırakılmaları yönündeki kararına rağmen uzun hapis cezalarına çarptırılmıştır.
*HDP'nin kapatılmasına ilişkin, 451 HDP üyesinin siyasi hayattan menedilmesini de içeren terör suçlamalarına dair dava Anayasa Mahkemesi’nde derdesttir.
*Güneydoğu bölgesi, Şubat 2023 depremlerinin etkilerinin devam etmesi nedeniyle endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.
*Kürt meselesine ilişkin güvenilir bir barış sürecinin yeniden başlatılması yönünde ilerleme kaydedilmemiştir.
*Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri rapor edilmeye devam etmektedir. Kürtlere yönelik nefret suçları ve nefret söylemi sürmektedir. Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki mülkiyet hakkı davalarına ilişkin olarak herhangi bir adli veya idari başvuru yolu kabul edilmemiştir.
*Doğu ve Güneydoğu il valileri, Mart 2024 yerel seçimleri öncesinde de dahil olmak üzere, toplantı ve etkinliklere keyfi genel yasaklar getirmiştir.”
Gazetecilere yönelik ihlaller
Raporda ayrıca gazetecilere yönelik ihlallere de yer verildi:
“*Terörizmin geniş bir şekilde yorumlanması ve Kürt meselesi konusunda çalışan gazetecilere, siyasi muhaliflere, barolara ve insan hakları savunucularına yönelik adli ve idari baskılar endişe yaratmaya devam etmiştir. Kürtçe yayın yapan medya kuruluşları ve kültürel haklar kurumları 2016'dan bu yana kapalı kalmaya devam etmektedir.
*Kobanê davasında, Mayıs 2024'te mahkeme, HDP’li 24 Kürt siyasetçiyi devlete karşı suç işledikleri iddiasıyla hapis cezasına çarptırmıştır. HDP'ye karşı açılan kapatma davası Anayasa Mahkemesi'nde devam etmektedir. Eski HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş, AİHM'in serbest bırakılması yönünde aldığı iki karara rağmen hâlâ cezaevindedir. Haziran 2024'te Avrupa, Türk makamlarına, derhal serbest bırakılmasını sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.
*Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) üyeleri, belediye başkanları ve diğer DEM temsilcilerine yönelik terörle bağlantılı suçlamalarla çok sayıda yeni gözaltı rapor edilmiştir. Dönemin Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin 2015 yılında öldürülmesiyle ilgili davada, mahkeme Haziran 2024'te üç polis sanığının delil yetersizliğinden beraatına karar vermiştir. Mart 2024 yerel seçimlerinde, güvenlik güçlerinin oylama sonuçlarını etkilemek için güneydoğu bölgesinde stratejik olarak konuşlandırıldığına dair iddialar bulunmaktadır.
*Son iki yerel seçimde görevden alınan ve yerlerine kayyum atanan belediye başkanları ya hapiste ya da yurt dışında kalmıştır. Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nin Mart 2022 tarihli Türkiye Tavsiyeleri henüz uygulanmamıştır.
*2015 ve 2016 askeri ve güvenlik operasyonları sırasında zarar gören kültürel, tarihi ve dini miras alanları üzerinde hükümet tarafından finanse edilen inşaat projeleriyle ilgili davalar devam etmektedir. Kayıp kişilerin bulunması, toplu mezarların açılması veya güvenlik güçleri tarafından işlendiği iddia edilen yargısız infazların bağımsız bir şekilde soruşturulması için kapsamlı bir yaklaşım sağlanmamıştır. 1990'lardaki zorla kaybetmelerle ilgili davaların neredeyse tamamı zamanaşımı nedeniyle düşmüş, yalnızca iki dava devam etmektedir.”
‘Orantısız güç kullanımı devam ediyor’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit konusuna da yer ayrılan raporda, şu tespitlere dikkat çekildi:
“İşkence ve/veya kötü muamele, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, gayri resmi gözaltı yerlerinde, geri gönderme merkezlerinde ve nakil araçlarında ve gösteriler sırasında meydana gelmeye devam etmiştir. Güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanımı sürmektedir. Sınırlı sayıda vakada suçlanan memurlara karşı idari tedbirler alınmıştır. Kişi Hakları ve İnsani Yardım Derneği (KİH-YÇ), BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’ye Ek İhtiyari Protokol’ün temel gerekliliklerini karşılamamakta ve kendisine havale edilen vakalarla etkili bir şekilde ilgilenmemektedir. Türkiye, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin bekleyen tüm raporlarının yayımlanmasına izin vermeye ve bu tür raporlar için otomatik bir yayımlama usulü getirmeye teşvik edilmektedir”
İmralı tecridine dikkat çekildi
Raporda “Cezai yaptırımların uygulanması” başlığı altında gardiyanların işkence pratikleri, cezaevi gözlem kurullarının keyfi uygulamaları, tutsakların izolasyonu ve Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit konusuna dikkat çekildi. Raporda "Cezaevi görevlilerinin yaygın cezasızlığı nedeniyle ağırlaşan insan hakları ihlalleri iddiaları rapor edilmeye devam etmiştir. İnfaz rejimine ilişkin olarak siyasi mahkumlara farklı muamele yapılması endişe yaratmaktadır. Cezaevi İdaresi ve Gözlem Kurulları, mahkumların şartlı tahliyelerini keyfi olarak geciktirme eğilimindedir. Yargılama öncesi tutukluluk, ifade özgürlüğüne ilişkin suç iddiaları da dahil olmak üzere yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Sanıklar giderek artan bir şekilde suçun işlendiği iddia edilen yerden çok uzaktaki cezaevlerinde veya gözaltı merkezlerinde tutulmakta, bu da aile bağlarını zorlamaktadır. Mahkumların artan izolasyonu, ortak faaliyetlerin sınırlı ve keyfi kalması nedeniyle bir sorun olmaya devam etmektedir. PKK lideri Öcalan ve İmralı Cezaevi’ndeki diğer üç mahkûmun, son 43 aydır avukatları ve yakınları ile görüşmeleri engellenmiştir" denildi.
Kürtçeye yönelik baskılar
Raporda aynı zamanda Kürtçe dilinin kullanımı üzerindeki baskılar hakkında “Devlet okullarında Kürtçe ve Çerkezce seçmeli dersler verilmektedir ancak bu dersler için en az 10 öğrenci şartı ve öğretmen yetersizliği engel teşkil etmeye devam etmektedir. Güneydoğu bölgesinde devlet tarafından atanan kayyum belediye başkanları sokakların ve kültür merkezlerinin orijinal isimlerini değiştirmekte ve Kürtçe kültürel faaliyetleri yasaklamaktadır. Çok sayıda konser, festival ve kültürel etkinlik valilikler ve belediyeler tarafından 'güvenlik ve kamu düzeni' gerekçesiyle yasaklanmıştır. Kürt kültür ve dil kurumları, medya kuruluşları ve çok sayıda sanat alanı 2016'dan bu yana büyük oranda kapalı kalmıştır" ifadeleri kullanıldı.
Türkiye’ye öneriler
Avrupa Komisyonu, önceki yıl Türkiye'ye ilettiği tavsiyelerin yerine getirilmediğini vurgularak, tavsiyelerin geçerliliğini koruduğunu belirtti ve şu önerilerde bulundu:
“*Avrupa standartlarına uygun, yargının görevlerini bağımsız ve tarafsız bir şekilde yerine getirmesine imkân tanıyan; kuvvetler ayrılığını güçlendiren ve alt mahkemelerin kararlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına uygun olması gereken Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı göstermesini sağlayan bir siyasi ve hukuki ortam yaratılması,
*Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) yapısını ve üyelerinin seçim sürecini, yürütmenin rolünü ve etkisini sınırlandıracak şekilde değiştirmeli ve HSK'nın veya üst düzey yetkililerin yargı süreçlerine müdahalesine karşı güvenceler getirilmelidir,
*Tüm adli işlemlerin, özellikle suç mağdurlarının hakları ve ceza yargılamalarında şüpheli ve sanıkların usuli hakları da dahil olmak üzere, temel haklara saygı göstermesini sağlamalı; masumiyet karinesi, cezai sorumluluğun şahsiliği ve hukuki kesinlik ilkelerini, savunma hakkını ve adil yargılanma hakkını usulüne uygun şekilde güvence altına alınmalıdır.”