ÖHD Eş Genel Başkanı: Hukuk tecridi derinleştiren araç oldu

İmralı Cezaevi’nde yürütülen iletişimsizliğin bütün hukuki değerleri ortadan kaldırdığını ve hukukun tecridi derinleştiren bir araç haline geldiğini aktaran ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, ‘Tecride Karşı Adalet Girişimi’nin çalışmalarını anlattı.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 42 aydır hiçbir şekilde haber alınamıyor. Tecrit koşulları günden güne daha da artarken, yürütülen hukuksuzluk karşısında uluslararası kurumların sessizliği ise eleştiriliyor. Tecrit koşullarını tartışmak ve kamuoyunun gündemine getirmek için aralarında insan hakları savunucuları, avukat ve Barış Anneleri’nin de yer aldığı ‘Tecride Karşı Adalet Girişimi’ oluşturuldu. Tecride karşı adalet ve Kürt sorununun çözümü talepleri ile çalışmalara başlayacak olan girişim, tecridin topluma dönük etkisini her yerde dile getirecek. 

Girişimde yer alan Özgürlükçü İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter’le tecridi ve ‘Tecride Karşı Adalet Girişimi’ni konuştuk.

‘Hukuk tecridi derinleştiren bir araç haline geldi’

Gelinen aşamada hukukun tecridi derinleştiren bir araç olarak karşılarına çıktığını belirten Ekin Yeter, tecridin İmralı Cezaevi’nde aşama aşama derinleştirildiğini vurgulayarak, “Bu ada hapishanesi inşa edildiği günden beri bir bütünen siyasetten ve toplumsal anlamda birçok sorunun endekslendiği, kaynağını oradan aldığı bir kapatılma mekânı halinde. Sayın Öcalan ve diğer üç siyasi tutuklu üzerinde aşama aşama derinleştiren bir tecrit ve izolasyon ağı oluşturuldu. Bahsettiğim bu hapishanede uluslararası komplo koşullarından başlayıp bugüne kadar gittikçe derinleşen bir uygulama söz konusu. İmralı ada hapishanesinde hukuk kurallarının da tecridi derinleştirmenin bir aracı olarak karşımıza getirildiği ağır süreçler geçirdik” dedi.

‘Tecridin topluma etkisi herkesin gündeminde olmalı’

Sürece dair önemli tartışmalar yürütüldüğünü yine bu tartışmalar sonucunda girişimin oluşturulduğunu aktaran Ekin Yeter, Barış Anneleri, insan hakları savunucuları ve avukatlardan oluşan girişimin, tecride karşı adalet talep ettiğini yine iletişimsizlik halinin ortadan kaldırılarak görüşmelerin gerçekleşmesi için çalışma yürüteceğini belirtti. Ekin Yeter konuşmasının devamında şunlara yer verdi:

“Toplumsal muhalefetin baskısı, hak savunucularının mücadelesi ya da politik mahpusların geliştirdiği mücadele ile dönem dönem esnetilen bir tecrit rejimi olsa da çözüm sürecinden sonra geliştirilen savaş politikaları ile faşizm kendine inşa hattı oluşturdu. Bu çerçevede İmralı Ada Hapishanesi toplumda maruz kaldığımız birçok ihlalin ilk önce uygulandığı bir mekân olarak karşımıza çıktı. Bu noktada bu hukuksuzluğun, hukukun rafa kaldırıldığı alanın bütün yaşamımıza etkisi söz konusudur. Burada elbette ki birçok ihlalin tecritle bağlantılı olduğunu her platformda dile getiriyoruz. Bu bağlantıyı daha çok temellendiren söylem ve çalışmalara da toplumun ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Tecridin toplumsal etkisini tartışacak, bu çalışmayı yürütecek bazı girişimlere ihtiyaç var. Tecridin sadece İmralı ya da diğer cezaevlerinde uygulandığını söylemek doğru olmaz. Toplum da bu savaş politikaları nedeniyle tecrit altında. Bu noktada tecrit ifadesi de sıradanlaştırılmamalı, bütünen mutlak iletişimsizlik ve izolasyon hali olduğunu her fırsatta dile getirmeliyiz.”

‘Savaş ve saldırı politikaları tecridi daha da derinleştiriyor’

Tecridin etkilerine dair konuşan Ekin Yeter, bugün toplumun yaşadığı bütün krizlerin ana kaynağının tecrit olduğuna dikkat çekti. Gerek ekonomik gerek ekolojik gerek ise toplumsal anlamda iktidarın yürüttüğü politikalar nedeniyle halkın nefes alamaz duruma geldiğini anlatan Ekin Yeter, yine savaş politikaları ile de saldırıların sistematik bir hale geldiğine yer verdi.

Yaşanan sessizliğin bu tecrit uygulamasını her alanda daha da derinleştirdiğine vurgu yapan Ekin Yeter, “Tecrit sadece hapishanelerde değil, bütün topluma yayıldı. Hapishaneler özelinde özellikle hasta mahpuslara yaklaşım ya da pandemi sürecinde getirilen gözetim kurullarının keyfi tavırları buna bir örnek. Bunun dışında hapishanelerden topluma gelecek olursak son yıllarda Kürdistan’daki ekolojik kırıma da değinebiliriz. Yaşanan yangınlar yine ağaç kesimleri, bunlarda bir bütünen Kürdistan’da yürütülmek istenen ekolojik paradigmaya bir hat oluşturmak maksadıyla gerçekleştiriliyor. Ekolojik kıyımla yaşam hedef alınıyor ve tecrit hali ortaya konuluyor. Yine yaşanan ekonomik kriz bundan ayrı tutulamaz. Yanlış politikalar ve Kürdistan’da geliştirilen savaş politikaları bu ekonomik krizde de pay sahibidir. Gelinen aşamada toplumun en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını görüyoruz. Bütün bunlar da savaşçı ve güvenlikçi politikalardan kaynağını alıyor” dedi.

‘Tecridi kırmak için mücadele hattı oluşturma ihtiyacı gördük’

Oluşturulan girişimle tecridi her alanda gündeme getireceklerini, yine tecrit tartışmasını her alanda olgunlaştırarak tartışacaklarını aktaran Ekin Yeter gerek iktidar gerek muhalefet partileri ile de görüşmeyi hedeflediklerini söyledi. Ekin Yeter, konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Toplumda çok büyük bir ideolojisizlik ve çözümsüzlük hali söz konusu, yine Kürt halkının statü taleplerinin saldırıya uğraması veya kayyım rejimi gibi bir bütünen bu uygulamaları düşündüğümüzde biz hak aktivistleri olarak, tecrit alanını kırmak için bir mücadele yürütme ihtiyacını gördük. Tartışmaları biraz daha olgunlaştırmak ve Türkiye kamuoyu gündemine sokmak, hepsiyle bu tartışmaları yürütmek ekseninde girişim oluşturuldu. Birçok hak savunucusunun ve kurumun gündeminde olan bir çalışma. Ortaklaştırılan bu çalışmada güçlü bir ekip oluşturuldu. Bu çalışmayı; konuşma ve tartışma yürüterek yapacağız. İleri ki süreçlerde ana muhatapla görüşmeye kadar gidecek bir sürece adım atacağız.”