İstanbul Sözleşmesi nedir? Ne değildir?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın eski bakanları Fatma Şahin, Ayşenur İslam, Sema Ramazanoğlu ve Fatma Betül Sayan Kaya ile AKP’lilerin her fırsatta “müjde” diyerek duyurdukları İstanbul Sözleşmesi, ne oldu da bugün tartışılır hale geldi? İstanbul Sözleşmesi nedir? Bağlayıcılığı ne? Kadınların sahiplendiği sözleşmeyi neden erkekler reddediyor?
Haber Merkezi- İstanbul Sözleşmesi yani Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi,  Türkiyeli kadınların uzun mücadelesi sonunda imzalandı. İmzalandığı dönem bakanlar, milletvekilleri ve hatta neredeyse tüm siyasetçiler tarafından da gururla açıklandı. Sözleşmeyi en önce AKP’liler müjdeledi.  
Ancak İstanbul Sözleşmesi AKP-MHP iktidar bloğunun her tepkide geri çekip yeniden değiştirmeye çalıştığı çocuk istismarının önünü açan yasa değişikliği ile birlikte tartışmaya açıldı. Bu noktadan sonra erkekler konuşmaya başladı ve “aileyi, kadını, ahlakı” yok eden ve hemen vazgeçilmesi gereken bir sözleşme olarak anıldı. Hatta sözleşmeyi savunanlar “terör suçlusu” ilan edildi.  
Sözleşme nasıl doğdu?
İmzalanmasının ardından 6 yılı geride bırakan İstanbul Sözleşmesi nasıl ortaya çıktı? Sözleşme neleri içeriyor? Türkiye’yi sözleşmeye götüren süreç 2009’da AHİM’in aldığı bir mahkumiyet kararı oluyor. Diyarbakır’da yaşayan Nahide Opuz, defalarca gördüğü sistematik şiddeti yetkili makamlara 36 kez şikayet etse de eski eşi Hüseyin Opuz tutuklanıp serbest kaldı. Opuz, yeni bir yaşam kurma hayaliyle annesi ve çocukları ile İzmir’e giderken önü kesildi. Hüseyin Opuz’un silahlı saldırısında annesini kaybetti. Hüseyin Opuz müebbet hapis cezası alsa da temyiz duruşmasında serbest kalıp anneyi, “erkekliğini zedelediği” gerekçesiyle öldürdüğünü iddia etti. Opuz AHİM’e başvurdu. 
AHİM bu kapsamda Türkiye’nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde, evli olduğu erkekten koruyamayarak ayrımcılık yaptığına hükmetti ve tazminata karar verdi. Bu karar AİHM tarihinde de aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle bir devlete verilen ilk ceza oldu. Opuz davası İstanbul Sözleşmesi’nin ilham kaynağı, neredeyse sözleşmenin gerekçeli metnini oluşturdu. İstanbul’da imzaya açıldığı için adını bu şehirden aldı. İlk imzalayıcısı da Türkiye’ydi. 
Fail olmak için evlilik şartı yok
Sözleşmeyi imzalayan ülke sayısı 46. Temel hedef kadına yönelik şiddeti önlemek. Sözleşme psikolojik, fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, ısrarlı takip, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırmayı kadına yönelik suçlar kapsamında değerlendiriyor. Şiddet uygulayıcı olarak sadece eş olan erkekler değil, eski eş, partner, baba, patronu da şiddet faili kısmına dahil ediliyor. Ayrıca sözleşmede evlilik dışında, bir arada yaşamda ortaya çıkan şiddet de ev içi şiddete dahil ediliyor.
Sözleşme imzacı devletlere çeşitli yükümlülükler getiriyor. Bunlardan şüphesiz en önemlisi devletin şiddetin sona ermesi için gerekli yasal düzenlemeleri ve tedbirleri hayata geçirmesi. Sözleşme, devletlere kadını koruyacak, cinsiyetçi eğitimden, kültüre tüm alanları yeniden dizayn etmesini gerektirecek başlıklar veriyor. Ekonomik özgürlük, kadın istihdamı, sığınma evleri, ayrımcılığı ortadan kaldıracak birçok alan ve tedbir bunlardan sadece bazıları. 
Şiddetin önlenmesi için ilk kanun
İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye açısından en somut örneği ise  6284 Sayılı Kadınları Koruma Kanunu. Kadınların yoğun çabası ile çıkarılan yasa Türkiye’de aile içi şiddetin önlenmesine yönelik ilk kanun olan 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun belirsiz bıraktığı birçok tanımı değiştirirken başka birçok hakkı da beraberinde getirdi. Evli olmayan kadınların da korunması gibi. Ancak  uygulamada ve yasal düzenlemedeki eksikler birçok alanda giderilmedi.
Kadınlar korunmuyor sözleşmeden de çıkılması isteniyor 
AKP-MHP iktidar bloğu ve çevresi İstanbul Sözleşmesi’nin boşanmaları artırdığı, erkeğin itibarını zedelediği ve aile kurumunu dağıttığını iddia ediyor. Sözleşmeden çıkılmasını isteyenler kadar değişikliklere gidilmesi yönünde görüş bildirenler de var. Sözleşmede karşı konulan bir diğer mesele ise  “cinsel yönelim” kelimesinden rahatsız olunması. 
Yasalar da uygulamalar da yeterli değil
İktidar ve yandaşları sözleşmenin kaldırılmasını istiyor ancak esasen uygulamada çok fazla eksikler ve aksaklıklar olduğu GREVİO raporuyla ortaya çıkıyor. GREVİO, sözleşme ile ilgili ülkeleri denetleyen grup. Yayımladığı raporda Türkiye açısından birçok eksik olduğu belirtiliyor. Özellikle aynı Nahide Opuz davasında olduğu gibi koruma hizmetlerinin başarısız olduğuna dikkat çekiliyor. Israrlı takip, zorla evlendirmeler,  kız çocuklarına yönelik cinsel şiddet suçlarına yönelik mevcut yasalar da uygulamalar da yeterli değil. 
Özelikle savaş ve çatışmalarda yürürlükte olacak sözleşemeye rağmen ablukaların olduğu dönemde Kürt ilerindeki duruma da dikkat çekilen raporda, çatışmalarda Kürt kadınlarının zarar gördüğünü belirtiyor. Rapor, kurumsal boşlukların giderilmesi, görevini yerine getirmeyen devlet görevlilerinin sorumlu tutulması gibi tavsiyeler de içeriyordu. 
Koruma altındaki kadınlar öldürüldü
Sözleşmenin uygulanmaya girdiği günden bugüne Türkiye’de binlerce kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bu kadınlar arasında defalarca resmi makamlara başvuran ancak korunmayan kadınlar da vardı. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2015- 2019 yılları arasında 94 kadın haklarında koruma kararı olmasına rağmen katledildi.
Yeniden gündemde
Kadınlar iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya koyan, sözleşmenin iptalini isteyen taleplere karşı  uzun bir süredir seslerini yükseltiyor. Son olarak Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, katıldığı bir televizyon programında Türkiye cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmede “AK Parti’nin yetkilileri bana geldi ve bu sözleşmenin (İstanbul Sözleşmesi) kesinlikle kalkacağını söyledi. Lütfen siz bizi destekleyecek şekilde konuşun da bize yardımcı olun. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da görüşü kalkması yönünde” açıklamada bulundu. 
Bu konuşmadan sonra Türkiye’de bulunan kadın kurum ve örgütleri, yazar, gazeteci ve sanatçılar sosyal medya platformlarında tepkilerini “İstanbul Sözleşmesi’ni neden kaldırmak istiyorsunuz, daha çok kadın öldürülsün diye mi?” yönünde ortaya koydu.