İranlı kadınlar: Aile içi şiddete boyun eğmeyeceğiz
Aile içinde şiddete maruz bırakılan kadınlar, “Kadına yönelik şiddet sistematik bir şekilde devam ediyor” diyerek, bu durumu kabul etmeyeceklerini ve şiddeti durdurmak için mücadele edeceklerini anlattı.
JÎNO DİREXŞAN
Sine – Kadına yönelik şiddet, ister ev içinde ister ev dışında cinsiyeti nedeniyle kadına uygulanan her türlü şiddet davranışlarının tümünü kapsıyor. İran’da da, fiziksel, psikolojik, dijital, ekonomik ve cinsel şiddet biçimlerine maruz kalan kadınları koruyacak herhangi bir mekanizma bulunmuyor.
İran’da özellikle aile içinde maruz kaldıkları şiddete ilişkin ilgili makamlara şikayette bulunan kadınların çoğu, şiddet gördükleri evlere dönmek zorunda bırakılıyor. Çünkü, ülkede aile içinde yaşanan şiddete ilişkin ayrı bir yasal düzenleme bulunmuyor. Aile içi şiddet istatistikleri de sadece açılan davalara dayandırıldığı için de “gerçek rakamları” yansıtmıyor. Aile içinde şiddete maruz kalan 37 yaşındaki Nasreen, 39 yaşındaki Afaq, 24 yaşındaki Shadi yaşadıklarını ajansımızla paylaştı.
‘Kız çocuğu olduğum bahanesiyle oyun oynamam yasaklandı’
Kadına yönelik şiddetin “aşk, öfke” gibi bahaneler sunularak meşrulaştırılmaya çalışıldığına vurgu yapan Nasreen, “Şiddet, kadınların doğumundan öldüğü ana kadar hayatının her katmanında var. Çocukluğumdan beri ailem benim ‘erkek gibi’ olmamı istedi. Ergenlik çağıma kadar kız çocuğu olduğum bahanesiyle oyun oynamam yasaklandı. Düne kadar şiddeti hak ettiğimi söyleyenler bugün de bana ‘fedakar anne’ diyor” dedi.
‘Kendim için hiçbir şey yapamadım’
Çocukluğundan itibaren cinsiyeti nedeniyle maruz kaldığı ayrımcılıklara karşı öfkesini içinde büyüttüğünü belirten Nasreen, “Kendim için hiçbir şey yapamadım. Hayatımı başkalarının isteklerine göre yaşadım. Çocukluğumdan beri hayatım öldü ve bir daha kendimi bulamadım” diye konuştu. Aile içinde maruz kaldığı şiddetin evlendikten sonra bu defa eşi tarafından sürdürüldüğünü vurgulayan Nasreen, şunları aktardı:
“Kendi ailemden sonra ilk kez eşimden şiddet gördüğümde o kadar etkilendim ki iki gün hastanede yattım. Ayrılmaya karar verdiğimde ailem beni bu duruma katlanmaya zorladı. ‘Geri dönersen durum daha da kötüleşir’ dediler. Artık iki çocuğum var, ayrılık benim için çok zor, bu gergin ortamda çocuklarımı yalnız bırakamıyorum. Bir kez boşanmak için başvurdum ama ailem, ‘senin iki çocuğun var ve senin için hayat bitti, çocukların için yaşamalısın’ diyerek kararımdan döndürdüler.”
‘Özgüvenimi yok etti’
Bir resmi kurumda çalışan Afaq da, yaklaşık 15 yıldır evli. Ekonomik bağımsızlığı olmasına rağmen eşinin yaptığı her şeyle ilgili kendisiyle dalga geçerek uyguladığı psikolojik şiddete ilişkin şunları anlattı:
“Yüzüm, konuşma şeklim, giyim tarzım, yemek pişirme tarzım gibi her şeyimle dalga geçiyor. Arkadaşlarım ve ailem tarafından da bu durum alay konusu oldu. Özgüvenimi yok etti. Bazen bir bahaneyle işyerime geliyor, çalışanların önünde beni aşağılıyor. Yaptığı sözde şakalarla kahkahalar atıyor. Gördüğüm bu şiddet, cinsel şiddete kadar uzanıyor. Kabul edemiyorum bu şiddeti ve buna karşı savaşmak istiyorum.”
‘Kız kardeşim evlendirildikten bir yıl sonra intihar etti’
Shadi de, kız kardeşiyle birlikte aile içinde maruz kaldıkları şiddeti anlattı. Shadi, "Biz iki kız kardeştik. Küçük yaşta beni zorla evlendirmek istediler ama ben ailemin ısrarlarına karşı çıkarak okumak istediğimi söyledim. Ama hala birlikte oyun oynadığımız küçük kız kardeşim henüz 15 yaşında iken evlendirildi. Evliliğin ne olduğunu bilmiyordu” dedi. “Bizler bu ataerkil kültürün kurbanlarıyız” diyen Shadi, kız kardeşinin evlendirildikten bir yıl sonra intihar ettiğini söyledi. Shadi şunları ifade etti:
“Babam ve ağabeyim onun için gözyaşı dökseler de ben onlardan nefret ediyordum. Çünkü onlar kız kardeşimin ölüm nedeniydi. Bu durum üzerine ailemden uzaklaşarak üniversiteye gitme bahanesiyle Sine’ye gittim. Üniversiteye gittiğim için bana tepkililer. Ama asla onlara boyun eğmeyeceğim, savaşacağım ve bu kısır şiddet döngüsünü kendi adıma durdurmak istiyorum."
Kadına yönelik şiddetin sistematik bir şekilde devam ettiğini vurgulayan Shadi, “Bu kültürün temsilcileri hükümet, polis, kanun, baba, erkek kardeş ve eş. Kadına sahip olmayı ebedi bir hak olarak görüyorlar. Erkeklere bu hakkı tanıyan mekanizmalar şiddeti meşrulaştırıyor ve devamına zemin hazırlıyor” diye konuştu.