İran’da kadınlar ne istiyor?
İsrail- İran savaşında ne hedefleniyor? Son günlerde sıkça sorulan bu soruya aslında kadınlar başka bir yerden yıllar öncesinden cevap veriyor. Kadınlar, direnişleriyle tüm bir halkı örgütleyerek halkların ne istediğini net bir şekilde ortaya koyuyor.

SARYA DENİZ
Haber Merkezi- İsrail’in İran’a 13 Haziran’da düzenlediği hava saldırıları bölgedeki gerilimi tüm dünya açısından en üst düzeye taşıdı. ‘İran’ın nükleer kapasitesinin tehlikesine karşı geliştirilen bir saldırı’ şeklinde açıklanan gelişmeler asıl hedefin rejim olduğu tartışmalarına evrildi.
Televizyonlarda naklen yayınlanan saldırıları yorumlayan analistler, İsrail ve ABD’nin hamlelerinin İran’ı her yönüyle zayıflatma ve muhtemel rejim değişikliğini tetiklemeyi amaçladığını ifade ediyor. Peki süreç nasıl ilerliyor? İran’da neler yaşanıyordu? Rejim neden bugün saldırıların ana nedeni olarak açıklanıyor? Son birkaç yılda gelişen ‘jin, jiyan, azadi’ ayaklanması rejime karşı neler söylüyordu?
Kadınlar kendilerini ve toplumu örgütledi
2022 yılında Jina Mahsa Amini’nin başörtüsü kuralına uymadığı gerekçesiyle katledilmesi ve sonrasında gelişen protestolar İran’ın daha dikkatle izlenmesine neden oldu. Kadınların öncülük ettiği ve neredeyse dünyanın tüm ülkelerinden kadınların desteklediği eylemler bir anda küresel bir slogan ve direnişin sembolü haline geldi. ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganıyla kadınlar tüm gerici, ulus-devletçi erkek egemen zihniyete karşı meydan okudu. İran’da kadın özgürlükçü bir yaşam iddiasını ortaya koyan eylemler sadece kadınların sahiplendiği değil aynı zamanda erkeklerinde İran’da seslerini yükselttikleri ve devlete karşı başkaldırdıkları bir zamanı ifade etmeye başladı. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteren sokaklar 2023 yılından itibaren aşamalı bir şekilde kendini örgütledi.
Sesler idamlarla kesilmeye çalışıldı
Elbette yaşananlara karşı İran devletinin tutumu beklenen düzeyde gerçekleşti. Kendisine muhalif tek bir sese bile tahammülü olmayan devlet, katliamlar ve tutuklamalarla bu süreci yönetmeye çalıştı. Ülkede verilen idam kararlarının geri çekilmesi için onlarca kampanya düzenlendi. Protestolar idam kararlarının infazlarıyla bastırılmaya çalışıldı. Ülkede sadece 2025 yılının ilk beş ayında en az 511 kişi idam edildi. İran’da Kürt ve Beluc yurttaşlar hedefe konurken, verilere göre; kadın idamlarında artış gözlendi. Rejim karşıtlığı nedeniyle tutsak edilen ve haklarında idam kararları verilen Şerife Muhammedi, Pexşan Ezîzî, Zeynep Celaliyan, Werîşe Muradî kadınların özgürlük çizgisinde direndiler.
İtici güç
Kadınlar, İran devletinin 44 yıldır kadın düşmanı politikalarına karşı her zaman direndi. Tüm yasaların şeriata dayandırıldığı İran’da, kadınlar “ölümü” göze alarak ayrımcı, uygulamalara karşı özgürlük mücadelesini sürdürdü. İran’da yükselen ‘jin, jiyan, azadi’ hareketi özünü Kürtlerin yıllardır sürdürdüğü mücadeleden aldı. Yıllardır tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından formüle edilen paradigma kadınların İran’da da sahiplenildiğini gösterdi. İran ve Rojhilat’ta sürdürülen hareketin ana motivasyonu olan paradigma, dünya halkları için de itici bir güç olarak görülüyor.
Farklı çatışma alanları
Bugün tüm dünyada İran rejiminin hedef alınması konuşulurken, ‘Burada ne için taşın altına el konuluyor?’ sorusu masada yanıtlanmayı bekliyor. Çok denklemli bilinmeyenleri olan yanıtlarda kesin sonuca ulaşmak ise olası değil. Ancak dün de bugün de batılı güçlerin gelişen hareketleri desteklemesinin bir nedeni ülkede kontrol çabası şeklinde değerlendiriliyor. Bu noktada da kimi zaman bu güçlerinde ülkede yeni liderler proje isimler ortaya çıkardıkları görülüyor. Öte yandan İran’da devam eden nükleer çalışmaları ve anlaşmaların yeniden gündem yapılması çabası, Rusya ve Çin’in taraf olması Ortadoğu’nun dizaynında farklı çatışma alanlarını gösteriyor.
Halkların tutumu
Saldırı altındaki İran’da halkların nasıl bir tutum alacağı konuşulurken, son yıllarda ayaklanmayla ciddi bir direniş cephesi geliştiren halk düşünüldüğünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Tüm merkeziyetçi çabalarına rağmen, alttan alta adeta bir Federal İran da yaşanmaktadır. Demokratik uygarlık unsurlarıyla federalist unsurlar (Azeriler, Kürtler, Araplar, Beluciler, Türkmenler) buluştuğunda, İran Demokratik Konfederasyonu projesi anlam kazanabilir ve rahatlıkla çekim merkezi olabilir. Kadın özgürlük hareketi ve komünal geleneklerin de bu proje kapsamında önemli rolleri olacaktır” sözleri daha da anlamlı hale geliyor.
‘Hegemonik güçlerin çekirdeği’
3’üncü Dünya Savaşı olarak tanımlanan bu sürecin yıllar önce saptamasını yapan Abdullah Öcalan, şunları belirtiyor:
“Daha ne kadar büyük savaşlara yol açabileceği kestirilememektedir. Küçücük Lübnan sürekli savaş halindedir. Suriye sürekli sıkıyönetim altında ve İsrail ile savaş halindedir.
Irak devleti zaten kuruluşu boyunca iç ve dış savaş demekti. İran’ın farklı bir konumu yoktur. Ortadoğu’nun tüm ulus-devletlerinin inşasındaki mantık var olan toplumsal sorunları çözmeye değil, sorunları daha da çoğaltarak bu ulus-devletleri daimi iç ve dış savaş rejimleri halinde tutmaya dayanır. Bunun temel nedeni İsrail’in hegemonik güçlerin çekirdeği olarak inşa edilmesidir. İsrail’i hegemonik çekirdek olarak kavramadıkça, Ortadoğu ulus-devlet dengesinin veya dengesizliğinin nasıl kurgulandığını ve tesis edildiğini de kavrayamayız.”
‘İran’daki modernite savaşı’
“Ortadoğu’daki çatışmaları ne dar anlamdaki Batılı sınıfsal ve ulusal savaş paradigmasıyla ne de radikal ve ılımlı siyasal İslâm’ın iktidar ve devlet savaşlarıyla nitelemek yeterlidir” diyen Abdullah Öcalan, Ortadoğu’nun İran üzerinden şekilleneceğine dikkat çekiyor ve devam ediyor:
“Mevcut Şia milliyetçiliği ne kadar sahte anti-İsrailcilik, anti-Amerikancılık ve anti-Batıcılık yaparsa yapsın, uzun süreli olarak İran halklarının kendileri için uygun modernite arayışının önüne geçemez; hatta ABD ve İsrail’le uzlaşsa bile halkların bu arayışı karşısında maskeli duruşunu kurtaramaz. İran kültüründe hakikat arayışı güçlüdür. Ayrıca İran’da tarih kadar eski bir komünal yaşam geleneği vardır. Dolayısıyla İran’ın yakın geleceğinde gerçek anlamda bir modernite savaşına tanık olabiliriz.”
Yeniden dizayn
Bugün geniş kesimler bölgede en uygun alternatifin Ortadoğu çapında geliştirilecek bir Demokratik Ulusal Birlik Projesi olduğuna işaret ediyor. Üstelik bu İsrail ve Yahudiler için de bir yol olarak tarif ediliyor. Kısaca İsrail de halklar açısından bir tehdit olmaktan çıkıp bu projenin ortaklarından olabilir. Bu ortaklık tüm Ortadoğu’yu yeninden halklar lehine dizayn edecek bir seçim anlamına geliyor.
Hedefteki isim: Hamaney
Tüm bu tablo içinde özellikle ABD’nin müdahilliği konuşuluyor. Birçok yorumcuya göre; bu müdahillik ‘korkutucu bir senaryo.” Bu durumda İran’ın tutumunun sertleşeceği savaşın daha da kötüleşeceği yönünde yorumlar var. Senaryolar birbiri ardına gelirken, İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney en çok konuşulan isimlerden biri. Ali Hamaney ülkedeki pek çok farklı güç merkezinin tam ortasında yer alıyor ve sınırsız karar verici pozisyonunda bulunuyor. Hamaney’in özellikle kadınlarla ilgili yaptırımları ve yasakları her zaman gündem oldu. Kadınların örtünmesini isteyen ve bu konuda tutuklamalara, işkence ve gözaltılara varan uygulamaların karar vericisi olan Hamaney, örtünmeyen kadınları ajan, düşman ve ülkesine ihanet edenler olarak yaftaladı.
Kadınların yarattığı ortaklık
İsrail- İran saldırıları küresel güçlerin bir çatışması olarak karşımıza çıkarken, halklar açısından ise her zaman bir yol var. Kadınlar bugüne kadar ilmek ilmek ördükleri mücadelelerinde gerçek bir güç olmayı başardı ve bu mücadele halkların birliğini yarattı. Kadınların hakları için verdiği mücadele ülkede siyasi tutsaklardan, ekonomiye çok geniş bir yelpazade ortaklık yarattı. İran’da süreç nasıl ve ne şekilde ilerleyecek elbette belirsiz ancak halkların ne istediği çok net. İran’da ‘jin, jiyan, azadi’ ayaklanması ile şekillenen politik güç, gelecek açısından da önemli ip uçları veriyor.