İran’da kadın öğrenciler mücadelede kilit rolde
İran ve Rojhilat Kürdistan’da baskılara karşı mücadelede kilit rol oynayan üniversite öğrencisi kadınlar, “Jin, jiyan, azadî” devrimine de dikkat çekerek, “Baskılar sesimizi susturamadı, tam aksine daha fazla direnme gücü verdi” dedi.
MAHTAP ŞERIFÎ
Urmiye- 2023-24 (1402-1403) eğitim-öğretim yılında İranlı öğrenci nüfusunun 3,2 milyondan fazla olduğu ve bu nüfusun yüzde 62'sinin kadın olduğu bildirilmektedir. Bu istatistik, kadınların yükseköğrenim alanındaki üstünlüğünü göstermekle kalmıyor, aynı zamanda toplumsal rollerinde de köklü bir değişime işaret ediyor. İran'da ağırlıklı olarak 18-30 yaş aralığındaki öğrenci nüfusu, kimliğini ve düşüncelerini oluşturmanın en önemli yıllarında olan genç nesli temsil etmektedir. Kadın öğrenciler, bu denli geniş bir varlıkla üniversitelerin çehresini değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda sosyal, kültürel ve siyasal gelişmelerde de kilit rol oynuyorlar. Bu değişiklikler, özellikle geleneksel normların hâlâ güçlü olduğu bir toplumda, farkındalığın genişlemesini ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini temsil ederken, aynı zamanda üniversitelerin kadınların güçlendirilmesi ve toplumda dönüşümün itici gücü haline getirilmesi için bir platform olarak önemini de ortaya koyuyor.
Kadın öğrenciler kilit rolde
Uzun mücadele tarihine sahip olan üniversite öğrencileri, 16 Eylül 2022 tarihinde Jina Mahsa Amini’nin katledilmesiyle birlikte başlayan “Jin, jiyan, azadî” ayaklanmasına en aktif katılanlar arasında yer aldı. Devrim ayaklanmasıyla üniversiteler bir kez daha sivil protestoların ana alanı haline geldi. Bu ayaklanmada öğrenciler, özellikle de kadın öğrenciler kilit rol oynadı. Üniversitelerde zorunlu başörtüsünün reddedilmesi, cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkılması, yeni nesil öğrencilerdeki özgürlük ve eşitlik arzusunu yansıtıyordu.
Baskılar arttırıldı
İran İslam Cumhuriyeti, son yıllarda farklı politikalar benimseyerek sivil ve siyasi direnişin en önemli merkezlerinden biri olan öğrenci hareketini kontrol altına almaya ve bastırmaya çalıştı. Bu baskı, yalnızca öğrenci faaliyetleri üzerinde doğrudan baskı yapılarak değil, aynı zamanda eğitim içeriğinin manipüle edilmesi, zorunlu ideolojik birimlerin eklenmesiyle de oldu. Buna ek olarak, üniversitelerdeki güvenlik kurumlarının, özellikle de üniversitelerde fiilen devletin güvenlik kolu olan "Basic"ın genişletilmesi, öğrenciler üzerinde ek baskı oluşturmuştur. Toplantılardan kültürel ve bilimsel faaliyetlere kadar öğrencilerin en küçük faaliyetleri sıkı denetim ve kontrol altına alındı. Basic güçleri sadece propaganda ve ideolojik bir kurum olarak hareket etmiyor, aynı zamanda öğrenciler arasında casusluk ve istihbaratı teşvik ederek, öğrenciler arasında bölünme ve güvensizlik yaratmaya çalışıyor.
Pexşan Ezizi’ye idam cezası verildi
Son yıllarda Kürt öğrenciler her zaman adaletsizlik ve insan hakları ihlallerine karşı protesto ve direnişin en önemli seslerinden biri olmuş, ancak bu öne çıkan rol, iktidar tarafından şiddetli ve sistematik baskıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu baskıların açık örneklerinden biri Tahran Üniversitesi öğrencisi Pexşan Ezizi’nin 25 Kasım 2008'de tutuklanmasıydı. Kürdistan'daki siyasi infazları kınamak ve Kürt bölgelerindeki insan hakları durumunu protesto etmek amacıyla Kürt öğrencilerin düzenlediği protesto mitingi sırasında tutuklanan Pexşan Ezizi, ağır güvenlik baskısına maruz kaldı. Pexşan Ezizi, bugün bile insani faaliyetleri ve sosyal çalışmaları nedeniyle hâlâ Evin Cezaevi'nde tutuluyor ve idam cezasıyla karşı karşıya.
Öğrencilerin direnişi sürüyor
Ayrıca IŞİD'in Şengal ve Kobanê'ye yönelik saldırıları sırasında Kürt öğrenciler üniversitelerde protestolar düzenleyerek, bu bölge halkının baskı ve direnişinin sesini dünyaya duyurmaya çalıştı. Ancak bu protestolara hükümetin baskıları da eşlik etti ve katılan öğrenciler tutuklandı, tehdit edildi ve eğitimden mahrum bırakıldı. Kürt öğrencilere yönelik baskılar devam etse de öğrenciler hâlâ insan haklarını, özgürlüklerini ve insanlık onurunu savunmaya devam ediyorlar.
‘Kadınların rolü değişti’
Kadın hakları aktivisti Maryam Sh. üniversitelerde kadın öğrenciler üzerinde yaşanan baskılarla ilgili ajansımıza değerlendirmelerde bulunarak, "Geçmiş yıllarda genç kadınlar eğitimlerine devam ederken birçok sorunla karşı karşıya kaldılar. Birçok aile, kızlarının lise sona kadar okuması ve sonrasında evlenmesi gerektiğine inanıyordu. Ancak zamanla bu tutum bir ölçüde değişti. Genç kadınlar başka şehirlere giderek eğitimlerine devam edebildiler. Bu onlara kültürel ve sosyal açıdan daha özgür ve bağımsız olma fırsatı verdi. Bu kızların çoğu eğitimlerinin ardından iş buldu ve finansal bağımsızlık kazanmayı başardı. Bu süreç toplumda olumlu değişiklikler yarattı ve kadının konumunun iyileşmesine yardımcı oldu. Kız öğrenciler dinamik eğitim ortamlarında bulunmaları nedeniyle toplumsal konulara aşina olmakta, haklarını daha iyi anlamakta ve cinsiyet eşitsizliklerinin farkına varmaktadırlar. Bu farkındalık kadının toplumdaki rolünün güçlenmesinde ve geleneksel yapıların değişmesinde önemli rol oynamıştır” dedi.
‘Birçok bedel ödedik’
2008 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarına karşı protestolara katılan aktif öğrencilerden Laleh N. öğrenci faaliyetleriyle ilgili deneyimlerini şöyle anlattı: "O dönemin öğrencileri olarak adaylara pek güvenimiz yoktu ve bu durumu protesto ettik. Amacımız iktidarın politikalarına karşı gelmekti. Protestolarda birçok öğrenci kalabalığın arasından kaçırılarak, aylarca cezaevlerinde tek kişilik hücrelerde tutuldular. Üniversiteler her zaman mücadelelerin merkezi, protestoların başlatıldığı, toplumsal hareketlerin ateşlendiği yer oldu. Ama bu mücadele için eğitimden uzaklaştırılma, tutuklama, cezaevinde işkence gibi birçok bedel ödedik. İktidar bu baskıyla öğrencileri susturmaya çalışıyordu ama öğrenciler arasındaki mücadele ruhu hiçbir zaman sönmedi.”
‘Çalışmaya devam etmemiz çok zor oldu’
Urmiye Üniversitesi eski öğrencilerinden Parisa M. ise öğrenci aktivistler üzerindeki baskılara dikkat çekerek, "Öğrenci gruplarında ortak konularda fikir birliğine vardığımızda dergi çıkarmak, kültürel programlar düzenlemek gibi programlar yapmaya çalıştık. Ama üniversitenin güvenliği ya çok erken yaşlardan itibaren sorun yaratmaya başladı ya da hükümetin kültürel ya da siyasi görüşüne aykırı en ufak bir sorunu gördüklerinde faaliyetlerimizi durdurdular. Bu nedenle çalışmaya devam etmemiz çok zor oldu” dedi.
‘Baskılar bizi susturamadı’
Öğrenci aktivisti Narges A. da “Jin, jiyan, azadî” devrim ayaklanmasına vurgu yaparak, şöyle konuştu: “2022 yılında Jina Mahsa Amini’nin hükümetin ‘ahlak’ polisleri tarafından katledilmesiyle ‘Jin, jiyan, azadî’ ayaklanması başladı. Üniversitelerde sivil protestoların olmaması gerçekten çok nadirdi. Üniversitede attığımız sloganlar sokakların yol haritası oldu. ‘Jin, jiyan, azadî’, ‘Hamaney’e ölüm’, ‘Siyasi tutsaklara özgürlük’, ‘İdama hayır’ şeklindeki çeşitli sloganlar üniversitelerde yükseldi. Ayrıca mitinglerden önce yurtlardaki kumaşlara sloganlar yazıp öğrencilere dağıttık. Ortaya koyduğumuz dayanışma kolektif ruhumuz üzerinde büyük bir etki yarattı ve bize mücadeleyi sürdürme konusunda daha fazla motivasyon verdi. Çok sayıda öğrenci güvenliğe çağrıldı ve haklarında dava açıldı. Bazıları eğitimden uzaklaştırıldı ve ciddi güvenlik baskısına maruz kaldı, ancak baskılar protesto sesimizi susturmadı, tam aksine baskıya ve eşitsizliğe direnmeye devam etme konusunda bir teşvik oldu."