Êzidîler zümrüdüanka misali küllerinden doğuyor
3 Ağustos 2014 tarihinde IŞİD’in Şengal’i işgal saldırısı ile yaşanan soykırımın üzerinden 7 yıl geçti. Bu 7 yılda Êzidî toplumu özellikle de Êzidî kadınları kısa sürede çok büyük bir değişim yaşadı. Şengal Dağı’na soykırım ve sürgünlerle yüzyıllar önce göçen Êzidîler, kendilerini örgütlemeye başladı. Yaşanan gelişmeleri kadınların ve Şengalli Êzidî kadınların sözcüsü Sebiha Sebri’den aktarıyoruz. TAJÊ çatısında kendilerini Şengal’de örgütleyen Êzidî Kadınları Özgürlük Hareketi, bir daha aynı cehennemi yaşamamak için çalışıyor. Dünyanın en vahşi örgütlerinden IŞİD barbarlığını yaşayan Êzidî kadınlarının böylesi bir soykırımı yaşamaya bir daha asla tahammülleri yok. Êzidî kadınları bugün Êzidxan topraklarını yeniden yeşertiyor. Tıpkı küllerinden yeniden ve yeniden doğan Simurg-zümrüdüanka misali...
EVİN ZENDA
Şengal- Musul ovasından uzanıp Şengal’e yolculuk yapmak ve yapılan uzun yolculuğun ardından kendini yeniden inşa eden bir toplumla karşılaşmak hayret uyandırıyor. NuJİHHA ekibi olarak, Êzidî kadınların tüm imkansızlıklarla inşa ettikleri yaşamlarına şahit olmak için yaptık bu yolculuğu ve tüm amacımız şahit olduklarımızı da en olabildiğince objektif ve yalın haliyle aktarabilmek. Aslında dinlediğimiz insan hikayelerinin, kıyım ve soykırımın öykülerinin ardından dokunduğumuz her insanın ayrı bir hikayesi olduğunu anlıyoruz ve bu topraklarda yaşatılan barbarlığın karşısında kadınların nasıl da ayakta kalabildiklerine şaşkınca, hayretle bakıyoruz. Uzun sohbetimize başlamadan önce ekib olarak Êzidîlerin kutsal mekanlarına uğruyor, soykırım sırasında buraya sığınan kadınların isimlerinin yavaş yavaş anılmaya başlandığını duyuyoruz. TAJÊ Sözcüsü Sebiha Sebri, sorduğumuz her soruya yorulmadan, usanmadan yanıt veriyor.
- Êzidî toplumu neden bu kadar fermanlarla yüz yüze kaldı?
Öncelikli olarak 73. Feman’ın şehitlerini saygıyla anıyorum ve önlerinde saygıyla eğiliyorum. Êzidî toplumu tarihinde 73 fermanla yüz yüze kalmış bir tolumdur. 3 Ağustos 2014 73’ncü, 3 Mart ise 74’ncü fermandır. Aslında sayı olarak böyle veriyoruz ancak belki de birçoğu hala bilinmiyor. Bu öyle kolay bir şey değildir. Her fermanda binlerce insamız katledildi ve kalanlar ise yerinden yurdundan edildiler. Yerinden uzaklaştırılanlar ise bir süre sonra kendi kültürünü unutmaya başladılar. Bu yaşananların hepsi bizim dinimiz açısından tehlike arz etmektedir. İhanet sonucunda yaşan bu 74. Ferman’ın kurbanı olduk. Daha önce “Sizi Şengal’de koruyacağız” diyen güçlere inandık ve bu şekilde toplumumuz savunmasız kaldı. Ama bu son yaşadığımız fermanda gerçekler ortaya çıktı. 74 fermanın hepsi Osmanlı’nın eliyle gerçekleşti. 74. Ferman’da yine onların eliyle ve besledikleri DAİŞ çeteleri tarafından gerçekleşti. Hala üzerimizdeki, ferman son bulmuş değil ve hala o tehlike var. Şimdi ise siyasi yöntemlerle üzerimize geliyorlar. Amaçları bizi tümden ortadan kaldırmaktır. İrade ve güç sahibi olmamamız için bu fermanları yapıyorlar.
- Êzidîliğe neden bu kadar düşmanca ve yok etmek üzerinden soykırım politikası yapılıyor? Peki bu kadar soykırıma rağmen Êzidî toplumu nasıl varlığını korudu ve sürdürdü?
Şüphesiz bizim dinimiz özgün ve kendisine has kadim bir din olduğu için her zaman saldırılara maruz kalıyoruz. Tüm Kürtler ve Êzidîler aynı kökenden geliyorlar, kökenimiz de Êzidîliktir. Kürtlerin düşmanları çoktur ve tek amaçları vardır, o da Kürtleri ve Kürtleirn kökeni olan Êzidîliği ortadan kaldırmaktır. Bunun için 74. Ferman’ı gerçekleştirdiler. Türk Devleti’nin amacı tek millet, tek bayrak, tek ulus ve tek dil yaratmaktır. Karşı çıkan ve önünde engel olanlardan biride biziz. Toplumumuz her gün güneşi karşılıyor, ayrıca toprak, ateş, hava, yıldız ve ay bizde kutsaldır. Biz doğaya bağlıyız. Kapitalist sistem ise renkliliğe karşıdır. Bunun içindir ki biz Êzidî Toplumu 74 fermana maruz kaldık. Bu fermanlarda binlerce insanımız katledildi, yerinden yurdundan edildi. Buna rağmen yinede Êzidî toplumu dinini, inancını ve kültürünü koruya bilmiştir. Toplumumuz her zaman dağlara sığınımış ve dağlar bizim korunağımız olmuş. Êzidîlerin özgürlük umudu hiçbir zaman tükenmemiş ve her zaman varolmuştur. Yaşanan tüm fermanlara rağmen hiçbir güç bizi tümden ortadan kaldıramamıştır. Toplumun bir çok kahramanı var ve bunlardan bazıları Derweşê Evdî, Gule Ana, Şehit Hayri, Êzidîxan’ın gücü ve en son Zeki Şengali ve Şengalli Zerdeş Şengali’nin katledilmesi. Yüzlerce Bu şehitlerimizin özgürlük umutları din ve inançlarından geliyor.
- IŞİD’in amacı neydi peki?
DAİŞ’in amacı Êzidî toplumunu tümden ortadan kaldırmaktı. Çünkü Êzidî toplumunun dini ve inancı diğer din ve inançlardan farklıdır. Etrafımızda bizi istemeyenler olduğu için, 2014’ten önce hazırlıklarını yapmışlardı. Toplumu koruyacağız diyen güçler toplumu savumasız bıraktı. Bunun için toplum kendisini nasıl karuyacağını öğrenemedi. Bizlere; ‘Sizin silahlanmanıza gerek yok, biz sizi koruyacağız’ diyerek bizi bu fermanda savunmasız bıraktılar. Tüm fermanlarda olduğu gibi bu fermanda da kadınlar öncülük etti. Zaten bizim inancımızda kadın kutsaldır. Etrafımızdaki diğer din ve inançlarda ise kadının yeri yoktur. Bunun için kadınlar evden dışarıya bile çıkamıyorlar.
Fermandan önce bin KDP Peşmergesi ve Irak gücü Şengal’deydiler. Fermanda silah kullanmadan geri çekilerek toplumu savumasız bıraktılar, acaba neden savaşmadılar?
‘DAİŞ gelmeden önce Şengal’i satmışlardı’
Fermandan önce DAİŞ’in Irak’ta yerleştiği bilgisi bize geliyordu. Halkımız 12 bin peşmerge ve Irak gücüne güveniyordular. Çünkü bu güç Şengal’i savunabilirdi. Bizim de silahımız olsaydı biz de kendimizi savunabilirdik. Maalesef Şengal yaşanan ihanet sonucunda fermanla yüz yüze kaldı. Yani DAİŞ, Şengal’e saldırmadan önce Şengal satılmıştı. 74. Ferman bir halk için o kadar kolay değildir. Evet DAİŞ 74. Ferman’ı gerçekleştirdi ve doğrusu da budur, şunu da çok iyi bilinmesi gerekir bu ferman ihanet sonucunda gerçekleşti. Halk arasında İhanet Ferman’ı olarak biliniyor. Fermandan önce halk Peşmerge’yi kendi çocukları gibi görüyordu ve onlara inanıyordu. Maalesef bunlar halka ihanet ettiler. Zaten halkın en çok gücüne giden bu ihanetti. Herkes çok iyi biliyor ki DAİŞ bizim dinimizin düşmanıdır. Saldırı olduğu zaman birçok kişi peşmergelerin mevzilerine gidip onlarla beraber ortak düşman olan DAİŞ’e karşı savaşmak istediklerini söylediler.
- Sîba Şêx Xidir ve Gir Zerik köylerinde IŞİD saldırılarına karşı büyük bir direniş söz konusu. Köylüler IŞİD saldırısına karşı hazırlıklar yapmışlar. Peki kendilerini nasıl savundular? Silahları nasıl temin ettiler? 12 bin KDP peşmergesinden bahsettiniz silahlarını bırakmışlar mıydı?
Tüm imkansızlıklara rağmen evinde silah olan gençler ve yaşlılar, her yaştan, cinsten insanlar silahlarını alarak mevzilere gittiler. Hatta yüzlerce kişi mevzilerde şehit oldu. DAİŞ’in elinden kaçmayı başaran gençlerimiz kaçan peşmergelerin önünü keserek onlara silah vermelerini istediler. Ama peşmergeler gençlerimize silah vermediği için ferman sırasında 4 gencimiz Zorava’da şehit düştü. Zerdeşt’te araçlarla kaçmaya çalışan KDP peşmergelerinin önünü keserek, kendilerini savunmaları için sadece silahlarını vermelerini istediler. Halkın kendisini koruması için silah vermediler! DAİŞ’in fermanından kurtulan halkımızn dağlara giden Lofên yolu üzerinde durdurularak DAİŞ’in eline geçmesine yardımcı oldular. Bu bizim için büyük bir üzüntüydü ve aynı zamanda da utanılması gereken bir durumdu. Bu ihanetin üzerinde ne kadar dursak azdır. Şengal’de küçükten büyüğe herkes bu ihaneti biliyor ve öfkelidirler. Özellikle Êzidî kadınları KDP peşmergelerinin bu fermana alet olması yüzünden öfkelidirler. Herkes KDP’nin ihanetini çok iyi biliyor.
- Fermanda neden kadınlar hedef oldu?
Bir söz var diyor ki; ‘Eğer bir toplumu özgürleştirmek istiyorsanız önce kadını özgürleştirin’. Êzidxan topraklarının düşmanları da bunu çok iyi biliyordu. İşte tam da bu yüzden ilkin kadınlara saldırdı, kadınları köleleştirdiler. Bir toplumun öğretmeni ve savunanı kadınlardır, özellikle bizim dinimiz ve inancımızda kadının yeri bambaşkadır ve kadın kutsaldır. Bizim dinimizde kadın Tanrıça’dır. Onun için tüm fermanlarda öncelikle kadına saldırıyorlar. Biz kendimiz de şahit olduk ki; 74. Ferman’da kadın şahsında Êzidî toplumu ve Kürtler tümden ortadan kaldırılmak istendi. Kadınalrın gözleri önünde eşleri ve çocukları katledildi ve gözleri önünde toplu mezarlara gömüldüler. Çocuklarının etini onlara yedirdiler, keflerde yakıldılar, 9-10 yaşındaki çocukları zorla yaşlılarla evlendirdiler. Êzidî kadınlarının yaşamadığı vahşet, başına gelmeyen barbarlık kalmadı.
- Êzidî kadınlarının soykırım sırasındaki direnişlerine gelelim, nasıl örneklendirebilirsiniz?
Yaşanan bunca insanlık dışı uygulamara rağmen Êzidî kadını büyük bir direniş de gösterdi. Kadınlar yönlerini Şengal dağlarına verdiler ve DAİŞ’in eline geçmemek için uçurumlardan kendisini attılar. Cîlana Ciwan DAİŞ’in eline geçtikten sonra bir DAİŞ emirine satılmak için hazırlanırken bileklerini parçalayarak yaşamına son verdi. Bu da bir direniştir, intihar değildir! Buna benzer birçok kadın benzeri şekillerde yaşamına son verdi. Sadece genç kadınlar değil, Gulê Ana ismini tüm Şengal tanıyor ve biliyor. Eşi tarafından kendisine emanet edilen tabancasını ferman sırasında beline takıyor, kendinisini savunabilir değil mi? Ama Gulê Ana, o tabancayla kahramanca direnerek aileleri kurtarıyor katliamdan. Bu safhada kendilerini savunmayı bilmeyen, silah kullanmayı bilmeyen kadınlardan bahsediyoruz. Savunmadan ve eğitimden yoksundular Êzidî kadınları eğer Êzidî kadınlara fırsat verilirse büyük bir rol oynayabilir. Çünkü ortaya çıkmayan müthiş bir güç ve potansiyele de sahipler.
- 7 yıl geçti. Bu geçen yıllarda Êzidî kadını kendisini nasıl örgütleyebilir, ataerkil sisteme karşı nasıl mücadele edebilir ve haklarını nasıl elde edebilir?
Yaşanan bunca acı ve çileye rağmen YJA Star gerillaları her zaman Êzidî kadınlarının yanında oldu. Bunun sebebi ise Êzidî kadınları tarihteki rolüne geri dönmesi ve öncülük edebilmesidir. Êzidîxan Kadın Özgür Hareketi adına şunu rahatklıkla söyleyebiliriz ki bizler kendi küllerimizden yeniden doğduk. Êzidî kadınları olarak 2015 yılında TAJÊ’yi kurduk. Temel amacımız kadınlar kendi elleriyle yaralarını sarması içindir. Kadınlar kendilerini eğitip askeri ve siyasi güçlerini kurması içindir. Kendini güç haline getirip evden çıkıp tüm yaşam alanlarında söz ve irade sahibi olması içindir. Êzidî kadını toplum alanından ve askeri alanda kendini eğitti. Dünyadan bihaber olan Êzidî kadını kendini geliştirip dünyanın başına bela olan DAİŞ çetelerine karşı savaşıp kendini kurtarabilir düzeye gelmiş. Ayrıca Êzidî kadınlarının intikamını almak için Rakka’ya giderek savaştılar. Bu onurlu duruş ile DAİŞ’in elindeki genç kadınlar kurtuldu. Kurtulan kadınlar intikam için YJŞ-Şengal Kadın Birlikleri ve YBŞ’ye katıldılar. Bu gelişmeler Êzidî kadınları için büyük bir onurdur.
QSD tarfından DAİŞ’in elinden kurtarılan Êzidî kadınları TAJÊ tarafından ailelerine kavuşturuldu. Ailesi olmayanları ise TAJÊ sahiplendi. Bir daha Êzidî kadınlarının femanlarla yüz yüze kalmaması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.
- Êzidî toplumu kapalı ve feodal bir toplum. Dini gelenek ve görenekleri itibariyle de Êzidî olmayan erkeklerle evlendirilen ve soykırımın ardından topraklarına geri dönebilen, alilerine kavuşturalan kadınlara ne oldu? Toplum nasıl karşıladı? Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Êzidî toplumu şimdiye kadar bazı kanunlarını korumasını bilmiştir. Bunlardan bir tanesi de başka bir dine geçenleri kabul etmiyor olmaktır. Êzidîlik bu kadar kapalı bir dini yapıya sahip olmasaydı belki de kültürel olarak erimeye başlayan bir topluluk olurduk. Bunun olumlu yanları da söz konusu, olumsuz yanlarıda elbette. Fermandan sonra bu kanun tekrardan gözden geçirildi. Yeni alınan karara göre DAİŞ’in eline geçen kadın ve herkes kurtulduktan sonra toplum tarafından tekrar kabul edilmesini içeriyordu. Bu karar ve talep Babê Şêx’e iletildi. Babê Şêx bu kararı onaylayarak önemli bir karara imza attı. Zaten bu adımın atılması gerekiyordu. Kendi iradelerinin dışında DAİŞ’in eline geçmişlerdi.
Genç ve yaşlı tüm Êzidî kadınlara silah eğitimi verildi
Başta DAİŞ’in eline geçen kadınlar olmak üzere genç ve yaşlı tüm Êzidî kadınlara TAJÊ tarafından silahlı eğitim verildi. Çünkü ferman zamanında kadınlar silah kullanmasını bilmiyordular. Eğer kullanmasını bilseydiler o zaman kendilerini koruyabileceklerdi. Kadınlar kimseye muhtaç olmaması için silah kullanmaktan tutun, araba sürmesine ve yaşamın tüm alanlarında kendi öz gücüne dayanacak eğitimi aldı. Êzidî kadınları artık çok iyi biliyorlar ki; eğer eğitimden uzak kalsalar o zaman erkeğin kölesi olmaktan kutulamayacaklar ve fermanlarda her zaman hedef olacaklar. TAJÊ kadınlara cevap olmak için 7 yılda bir çok önemli çalışma yürüttü.
- Peki bu topraklarda bundan sonra TAJÊ neler yapacak?
Êzidîxan Özgür Kadın Hareketi, olarak bu yıllarda birçok önemli çalışma yürüttük. Bu çalışmaların sonucunda artık Êzidî kadının bi duruşu var. Maalesef şimdiye kadar hiçbir uluslararası kurumun desteği Êzidî kadınına ulaşmadı. Eğer biz kadınlar birlik olsaydık ve gücümüzü birleştirseydik bize yaklaşımları çok farklı olacaktı. Örnek vermek gerekirse Irak topraklarında kadınlar büyük acılar yaşadılar. Eğer Irak kadınları birlik olsaydılar o zaman tüm Iraklı kadınlara yol göstercekti ve dünya kadınları için örnek olacaktık. Kadınlar ne kadar birliğini oluşturursa ve örgütlenirse o kadar kadın üzerindeki istismar, ferman, ölüm ve şiddet ortadan kalkacaktır. Ancak birlik olursak başarırız.
- Soykırımın üzerinden geçen 7 yılın sonunda bugüne kadar yaşananları yalnızca 3 ülke “soykırım” olarak tanıdı. Sizce bunun nedeni nedir?
Maalesef Êzidî toplumunun yaşadığı soykırımı tüm dünya görmezden geldi. Bu yaklaşım başka fermanların yaşanmasına fırsat sunuyor. Birkaç yılda birkaç ülke bunu kabul etti ve bu önemlidir. Ama yetmiyor. Çünkü toplumun yaşadığını hiç kimse yaşamamış. Bir yandan jenosidi onaylıyorlar diğer yandan da 9 Ekim İttifakını onaylıyorlar. Eğer 9 Ekim Antlaşması bizim faydamıza ise neden Êzidî toplumunu bundan haberi yok? Bundan haberimiz yok ve bu 75. Ferman’ın hazırlığıdır. Êzidîleri düşmanın eline bırakmasına hiç kimsenin hakkı yok. Fermanı yaşayan ve bunun acısını çeken Êzidîler, nasıl olur da Êzidî toplumunun önerisini almadan böyle bir karar alınıyor? Bunların hepsi birer oyundur. Bunun için biz Êzidî halkı olarak bunu onaylamıyoruz. Êzidiler bu antlaşmayı yeni bir ferman olarak görüyorlar. Bazı maddeler kabul edilebilir, ama olduğu gibi kabul etmemiz mümkün değil. 9 Ekim Antlaşması 75. fermanın onaylanmasıdır. Biz kadınlar bu anlaşmaya karşı her zaman eylem içinde olduk. Bunun kabul edilmemesi için kadınlar birçok görüşme gerçekleştirdiler. Eğer bu antlaşma yürürlüğe girmemişse yapılan eylem ve görüşmelerin sonucudur. İlk kez Êzidî kadınları kendi öz gücüyle diplomasi çalışması yürüttüler ve bu antlaşmayı değerlendirecekler. Zaten halk diyor ki ‘biz antlaşmanın tümüne karşı değiliz. Eğer gerçekten Êzidî halkını düşünüyorlarsa ilk önce Êzidî halkının görüşünü almaları gerekiyordu.’ Eğer jenosidi onaylayacaklarsa o zaman Şengal’in özerkliğini de onaylamaları gerekir. Bunun bize bir faydası yok. Êzidîler büyük acılar yaşadılar, bir daha bu acıları yaşamamaları için kendi özgücüne dayanan yönetimini kabul etmeleri gerekir. Bunun dışındaki tüm yaklaşımlar birer oyundur.
74. Fermanda Êzidî toplumu şunu çok iyi gördü ki eğer kendi özgücü ve özyönetimi yoksa fermanların önünü alamaz. Bunun için tüm Êzidiler kararını verdi ve önüne koyduğu amaçlarını gerçekleştirmek için çabalayacak.
MODERATÖR: EZDA ROJ
KAMERA: ELMAS NAİF/ NESRÎN HÜSEYİN