Çiğdem Kılıçgün Uçar: Haklı ve meşru bir mücadele veriyoruz

Colemêrg’de kayyıma karşı ilk günden bu yana halkla birlikte haklı ve meşru bir mücadele verdiklerini dile getiren DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “AKP çürümüş bir siyaseti tercih etti. Bunun bize sirayet etmesine izin vermemek gerekiyor” dedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Colemêg- Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyıma dönük tepkiler hem Kürdistan hem de Türkiye’nin birçok yerinde devam ediyor. Colemêrg kent merkezinde de protestolarını sürdüren halka yönelik sık sık müdahale edilirken son bir haftada 5’i çocuk 6 kişi tutuklandı.

Kayyımın atandığı ilk günden bu yana Colemêrg’de olan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, kayyım politikasını ve iktidarın ‘normalleşme’ adı altında sürdürdüğü politikalara ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. Kayyım politikasına karşı halkla beraber yürüttükleri mücadelede kararlı olduklarını ve geri adım atmayacaklarını vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, seçimden sonra hezimete uğrayan iktidarın çürümüş siyasetten yana tercihini kullandığını dile getirdi.

‘AKP-MHP iktidarı kayyımla demokratik siyasete rota vermeyi amaçlıyor’

31 Mart yerel seçimlerinin Türkiye açısından her anlamda çok kritik bir seçim olduğunu dile getiren Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Birçok seçimde de bunu yaşadık ama bu seçimde AKP-MHP iktidarı devletin bütün olanakları ile seçime girdi. Kayyım seçmen ve benzer başlıklarla seçimin sonuçlarına daha seçim başlamadan önce yön verme üzerine bir girişim vardı. Seçim sonucu bu iktidarın istediği biçimde açığa çıkmadı. Ondan sonra itiraz sürecine başladılar ve bundan da sonuç alamadılar. Baktığımızda bu duruma en büyük örneği de Hilvan olarak verebiliriz. Bunların sonunda yine kayyıma başvurmak durumunda kaldı. AKP-MHP iktidarı kayyımla demokratik siyasete ve Kürt halkının taleplerine bir rota vermeye çalışıyor.  Bu durum halk için yeni bir şey değil. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürtlerle ilişki biçiminde bunlar var. Bu noktada inkâr ve asimilasyonun AKP’lileşmiş haline kayyım demek gerekiyor. İlk kayyım da Hakkâri’de atandı. Kızılcahamam kampında Kürtlere karşı devletin yürüttüğü politikaları eleştirdikten bir gün sonra kayyım atandı” dedi.

‘Çok haklı ve çok meşru bir mücadele veriyoruz’

Colemêrg’e geldikleri ilk andan itibaren abluka ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, ilk gün parti binalarından çıkışlarının dahi engellendiğine dikkat çekti. Yaşanan abluka karşısında önce yürüyüş ardından ise nöbet eylemine başladıklarına değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, halkın da kendilerine büyük destek verdiğini vurguladı. Yanlarına gelmek isteyen yurttaşların polisler tarafından engellendiğini de belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, halkın kayyıma karşı direnişinde ısrarcı olduğunu ifade etti. Ortaya çıkan direnişin 2016 ve 2019 sürecinden daha farklı olduğunun altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, halkın bu durumun tekrarını kabul etmediği ve buna karşı mücadeleyi elden bırakmadığına dikkat çekti. Kürdistan’daki AKP varlığının savaş, inkâr, özel savaş politikası ve şiddetin her türlüsü olarak kendini gösterdiğini ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları kaydetti:

“Bütün Kürdistan’da olduğu gibi burada da inanılmaz bir şiddet hükmü var. İlerleyen günlerle beraber gencinden yaşlısına kadar herkes direndi. İl binamız hiç boşalmadı ve halk hem kendi iradesinin hem de özgürlük taleplerinin sahipçisi oldular. Biz her sokağa çıktığımızda ciddi bir polis ablukası ile karşı karşıya kaldık ama bu kentte yaşayan halkımızı geri durdurmadı. Her türlü bu etkinlikler ve karşı duruşlar daha da güçlenerek açığa çıktı. Bu anlamda günlerdir sokaktayız.  Çok haklı ve çok meşru bir mücadele veriyoruz. Kayyım rejimiyle beraber hukuksuzluk ve adaletsizliğin yükseldiği tek yer Kürdistan olmadı, Türkiye’de aynı şeyle karşı karşıya. İktidar bu adımla kayyım rejimi üzerinden kendini yeniden inşa etmenin yollarını ayarlamış oldu. Bu kayyım atamasının kendisi AKP-MHP iktidarının demokrasi üzerinde, toplumun bütün değerleri üzerinde yeniden kurmak istediği şiddetin bir ayağı olarak duruyor. Bu karşı duruşların hepsinin çok büyümesi gerekiyor.”

‘AKP çürümüş bir siyaseti tercih etti’

Hem yakın dönemde hem de yerel seçim sonuçlarında açığa çıkan tabloya bakıldığında AKP’nin mevcut politikaları karşısında toplumun çok ciddi bir sorumluluk üstlendiğini gördüklerine işaret eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bu politikaların işlememesi için bir sorumluluk aldı bu durum aslında herkese bir mesajdı. Bu anlamda AKP-MHP uzun süre seçim sonuçlarını içselleştirmekte zorlandı.  Akabinde bir arayışa girdiler, bizler AKP’nin ilk siyasete başladığı yıllara bir dönüş yaşamasını beklerken tam tersi oldu. AKP bu noktada çürümüş bir siyaseti tercih etti. Bu onların tercihi ama bunun bize sirayet etmesine izin vermemek gerekiyor. Şimdi normalleşme ve anayasa tartışmaları AKP iktidarının her güçsüzleştiğinde önümüze koyduğu şeylerden birisi oluyor. Defalarca yürütülen bu tartışmalardan bir sonuç çıkmadığını hepimiz gördük. Normalleşme dediğimiz şey Kürdün kabulü ve demokratik siyaset hakkını uygulayabilmesi ise bunun için önden bir yüzleşmeye ihtiyaç var. Bu yüzleşme olmadan mevcut devlet aklının üzerine oturduğu kodlar değişmeden buna dönük adım atmakta yüzeysel kalır ve öyle de oldu” diye konuştu.

‘Kayyımla birlikte normalleşme adımlarının nasıl olduğunu gördük’

Sadece CHP ile görüşerek de bir normalleşme tarif edilemeyeceğini vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bu ülkede siyaset yapan bütün partiler ve en çok da toplumun taleplerine açık olmak bir normalleşme getirir. AKP bunu değil, yüz yıldır yürüyen politik hattı kendisi üzerinden yeniden nasıl derinleştireceğini tercih etmiş olduğu için buna bir normalleşme demek gerekmiyor. Kayyımla beraber normalleşme adımlarının nasıl olacağını da gördük. Aslında AKP kendi normaline, devlet ve ulus devlet normaline döndü demek daha doğru olur. Bugün hala devam eden toplumsal direniş de bunun karşısında güçlü bir cevap olarak açığa çıkacaktır” diye belirtti.

‘Kürtlerin yalnız bırakılmasının sonuçlarını yaşıyoruz’

CHP’nin yürüttüğü politikaya da değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Biz bugün 2016 ve 2019 yılında Kürtlerin yalnız bırakılmasının sonuçlarını yaşıyoruz. Bunun farkındalığının da her bir yapıda olduğunu düşünüyorum. AKP’nin siyasete biçtiği misyon çok hegemonik kaldı. Bir müzakere aracı olan siyasetin kendisi tam tersine kutuplaştıran bir noktaya evrildi. Bu seçim hezimeti AKP’ye ister istemez bu diyalog kapısını açtırdı. Ama buradan illaki demokrasi çıkacak diye bir şey diyemeyiz ve dememeliyiz de aynı zamanda. Kürt meselesi bağlamında muhalefet açısından bir muhasebe gerçekleşmiyor. Çünkü devletin kendini kurduğu yapı Kürt inkârı ve karşıtlığı üzerinedir. Dolayısıyla Kürt sorununu demokratik çözüm noktasında gündemine almayan, alamayan hiçbir yapının uzun ömürlü olması çok mümkün gözükmüyor. CHP’nin Kürt halkına dönük hak ihlallerine karşı bir duruşu var ama bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Daha gerçek bir şekilde ele alınması gerekiyor. Bunun içerisinde irade, statü ve hak talepleri var. Bu konuda biraz cesaret istiyor. Siyasetin kendisi de cesaret isteyen bir şey” diye kaydetti.

‘Kürt halkının sesine ortak olmak gerekiyor’

Türkiye’nin yeni bir diyalog ortamına ihtiyacı olduğunu vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün konuştuğumuz mesele özünde gelip Kürt sorununun kapısına dayanıyor. Bunlar yeni yaşadığımız şeyler değil, çok uzun süredir yaşıyoruz. Kürt halkı kendisine yönelik her saldırıya cevap olacak bir kapı buldu. Bugün annelerin cezaevi önünde yaptıkları etkinlikler yine tutsakların görüşe çıkmaması gibi. Her yol bulan Kürt halkının bugün sesinin yükseldiği yerde bu sese ortak olmak gerekiyor. Anneler o cezaevinin önünde sadece kendileri için değil, demokratik bir Türkiye için oturuyor. Halk bu şiddet ortamına rağmen taleplerini sürekli dile getiriyor. Bizler DBP olarak bu konuda kararlı ve inançlıyız. Kayyım ve tecrit başta olmak üzere her etkinlikte sesimizi duyurmaya sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.”