19 Temmuz Devrimi: Halkların ortak geleceği
Kuzey ve Doğu Suriye’deki Hristiyan ve Êzidî topluluklarından kadınlar, bölge halklarının 14 yıldır toplumsal iradeyi temsil eden kurumlar kurduğunu, kadınların bu sürecin merkezinde yer aldığını ve özgün bir demokratik modelin inşa edildiğini belirtti.

SENA ALİ
Haber Merkezi- Kuzey ve Doğu Suriye’de 19 Temmuz Devrimi sadece bir siyasi dönüşüm değil, aynı zamanda kadınların ve toplulukların kaderini değiştiren derin bir toplumsal devrim oldu. Êzidîlerden Hristiyanlara, Süryanilerden Ermenilere kadar yıllarca kimlikleri bastırılmış halklar, bu devrimle birlikte yalnızca seslerini değil, öz savunma güçlerini, kurumlarını ve siyasi temsiliyetlerini de kazandı. Kadınlar, savaşın ortasında sadece hayatta kalmakla yetinmeyip, yeni bir yaşamın inşasında öncü rol üstlendi.
‘Devrim, bölge halklarının kendi öz gücüne dayanarak başarıya ulaştı’
Suriye Süryani Kadınlar Birliği Sözcüsü İlham Mutli, 19 Temmuz 2012’de Kobanê’nin özgürleşmesinin bir direniş sembolü olduğunu belirtti. İlham Mutli, devrimin; siyasi, ekonomik, toplumsal ve kadın özgürlüğü cinsiyet alanlarında büyük değişimlere yol açtığını, kadınların devrim sayesinde ataerkil geleneklerden ve erkek egemenliğinden kurtularak birçok alanda yer alabildiğini söyledi.
İlham Mutli, devrimin başarısının Kürt, Asuri, Keldani, Arap, Süryani gibi bölge halklarının öz gücüne dayanmasından ve Suriye gerçekliğine uygun demokratik bir strateji benimsemesinden kaynaklandığını vurgulayarak, “Kadın özgürlüğü ve demokratik ulus projesi bu başarının temelini oluşturdu” dedi.
İlham Mutli, devrimle birlikte kadınların Özerk Yönetim’e katıldığını, toplumsal sözleşmenin hazırlanmasında, yasaların çıkarılmasında ve yasama meclisinin oluşturulmasında aktif rol oynadığını belirtti. İlham Mutli “Süryani kadınların temsiliyeti gerçek ve etkin olup, tüm kadınlarla birlikte büyük başarılar elde etti” diye sözlerine ekledi.
Kadınların ihtiyaç duyduğu öz savunma çerçevesinde askeri yapılanmalar oluşturduklarını anlatan İlham Mutli, Süryani, Keldani ve Asuri kadınların “Beth Nahrin Kadın Güçleri”ni kurarak halklarını koruduğunu, bu güçlerin IŞİD’e karşı kurtarma operasyonlarına katıldığını ifade etti. İlham Mutli ayrıca “Sutoro” isimli iç güvenlik güçlerini de oluşturarak bölge halklarının güvenliğini sağladıklarını belirtti.
İlham Mutli, Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınların birlikte hareket etmesinin devrimin temel farklarından biri olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Suriye içinde tek tip bir hükümet kurulması kadınlar açısından gelecek vaad etmiyor. Alevi ve Dürzi halklara yönelik katliamlar esas olarak kadınları hedef aldı.”
‘Devrimin ilkelerinin korunması için çabalıyoruz’
Bölgedeki kadınların, devrim deneyimini Suriye geneline yaymak istediklerini ifade eden İlham Mutli, kadın temsiliyetinin gerçek olmasını hedeflediklerini, devrimin ilkelerini tanıtmak ve kazanımlarını korumak için çaba gösterdiklerini söyledi.
İlham Mutli, devrimin tek bir halk veya bileşene değil, tüm halkların özgürlüğüne dayandığını, Süryani kadınlara yönelik dışlayıcı yaklaşımların kadınları göçe zorladığını kaydederek, bu grupların kadınları binlerce yıl öncesinin koşullarına geri götürmeye çalıştığını belirtti.
İlham Mutli, bu nedenle kadınların devrimle kazandıkları kazanımların korunması ve dünya geneline yayılması gerektiğini vurguladı.
19 Temmuz Devrimi, Hristiyanlar için koruyucu bir çatı oldu
Ermeni Kadınlar Birliği Koordinasyonu üyesi ve Batı Ermenistan Yüksek Ulusal Konseyi lider kadrosundan Anahid Kasabyan da, Suriye’deki ayaklanmanın İslami ve selefi sloganlar taşıyan silahlı gruplara dönüşmesinin ardından Hristiyan toplumunda ciddi bir korkunun yayıldığını belirtti.
Annelerin, ailelerini koruyabilmek için ev eşyalarını satarak silah aldığını hatırlatan Anahid Kasabyan, El Nusra Cephe’si çetelerinin Serekaniyê’yi ele geçirmesiyle korkunun arttığını, Hristiyan kadınların YPG’ye katılarak savunmaya geçtiğini anlattı.
Erkek egemen zihniyetten kurtulmanın kadının aile içindeki rolünü yeniden şekillendirdiğini belirten Anahid Kasabyan, aldığı düşünsel eğitimlerin kişisel gelişimini sağladığını ve kendisini kanıtladığını söyledi. Anahid Kasabyan, kadınların bu zihniyet değişimiyle artık devleti sorguladığını, aile içinde yeni yaşam kurduğunu ve kadın devriminin yalnızca yerel değil küresel olduğuna dikkat çekti.
Anahid Kasabyan, NADA konferansının bu açıdan stratejik olduğunu, kadın dayanışmasının, bölgede cihatçılığa karşı direnişi güçlendirdiğini belirtti. Anahid Kasabyan, devrimci düşüncenin ve Özerk Yönetim deneyiminin yayılması için çalıştıklarını, Dürzi kadınların bu deneyimden etkilenerek kendi bölgelerinde değişim talep ettiklerini ifade etti.
Suriye Kadın Meclisi’nin Şam’da ofis açtığını hatırlatan Anahid Kasabyan, bu yöndeki çabaların süreceğini ifade etti.
Êzidî kadınlar demokratik mücadelenin öncüsü oldu
Suriye Ezidileri Birliği yönetim üyesi Suad Heso ise, 19 Temmuz Devrimi’nin “kadın devrimi” olduğunu belirterek, “Kürt kadınlarının öncülüğü sayesinde bu devrimin dünya çapında yankı bulduğunu belirtti. Êzidî kadınların, uzun mücadeleler ve büyük bedeller sayesinde artık güçlü bir örgütlenmeye sahip olduğunu, bu yapı sayesinde halklarına yönelik tüm ihlallere karşı koyabildiklerini söyleyen Suad Heso, “Kadınlar siyaset, askeri ve örgütsel alanlarda öncü rol oynadı, bu devrimin en önemli kazanımlarından biridir” diye değerlendirdi.
Kadınların IŞİD’in Êzidîleri yok etmeye yönelik planlarına karşı çıktığını ve Rakka’nın kurtuluşunda aktif rol oynadığını belirten Suad Heso, bu direnişin yüzyıllardır süren baskı ve katliamlara karşı önemli bir darbe olduğunu ifade etti.
Êzidî kadınların kadın meclisleri kurarak diğer kadınları örgütlediğini ve Şengal’de Özerk Yönetim ilanına öncülük ettiklerini dile getiren Suad Heso, bu örgütlenmelerin Kuzey ve Doğu Suriye’den Avrupa’ya kadar yayıldığını vurguladı.
‘HTŞ çok bileşenli yapıya karşı ciddi ihlaller gerçekleştiriyor’
Suad Heso, Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan Êzidî Kadınlar Birliği’nin, 19 Temmuz Devrimi’nin kazanımlarının en önemli örneklerinden biri olduğunu, kadınların acılarını örgütsel, siyasi ve toplumsal güce dönüştürdüğünü söyledi.
Suriye’de halen HTŞ gibi cihatçı örgütlerin çok bileşenli yapıya karşı ciddi ihlaller gerçekleştirdiğinin altını çizen Suad Heso, “Hamzat Tugayı” gibi grupların Efrîn saldırısında ve Lazkiye ile Süveyda’daki katliamlarda yer aldığını ve benzer suçları Dürzilere karşı da işlediğini belirtti.
Bu grupların mezhepçi, dışlayıcı ve insan onuruna aykırı bir dil kullandığını, dini sembolleri hedef aldıklarını, yabancı savaşçılarla birlikte sivillere yönelik suç işlediklerine işaret eden Suad Heso, “Efrîn, sahil bölgeleri ve Süveyda’daki saldırılarda kullanılan nefret dili, bu grupların ırkçı ve terörist zihniyetini gösterdi” dedi.
Suad Heso Buna karşılık Kuzey ve Doğu Suriye’de tüm bileşenlerin birlikte yaşadığı, kimliklerine saygı duyulan bir modelin inşa edildiğini dile getirerek, dil ve kültürün korunmasının temel hedef olduğunu ifade etti. Suad Heso, “Demokratik ulus projesinin sahibi olarak, örgütsel ve düşünsel olarak güçlü olduğumuza inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Suad Heso son olarak, bölge halklarının 14 yıldır toplumsal iradeyi temsil eden kurumlar kurduğunu, kadınların bu sürecin merkezinde yer aldığını ve özgün bir demokratik modelin inşa edildiğini belirtti.