Kuzguncuk Kooperatifi kuruldu: “Kooperatif kırla kenti yakınlaştıracak”
Kuzguncuk Kooperatifi üreticilerle “yarı üreticileri” bir araya getirmeyi amaçlıyor. Kooperatiften Selma Eroğlu, kuruluş hikayelerini ajansımıza anlattı.
ELİF AKGÜL
İstanbul- Kuzguncuk Kooperatifi 5 Şubat’ta kapılarını açtı. İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki bu tarihi semtte bulunan kooperatif 120 yıllık binanın en alt katında, tadilattan geçmiş bir dükkanda çeşitli illerden ve bölgeden kadın kooperatiflerinin ürünlerini biraraya getiriyor. Bir yandan enflasyonun ve gıda fiyatlarının zirve yaptığı dönemde mahalleliler için gıda egemenliği mücadelesine destek olurken, bir yandan da üreticinin üretiminin sürekliliğini sağlamak için el veriyor.
Kuzguncuk Kooperatifi’nden Selma Eroğlu ajansımıza kooperatifin hikayesini anlattı.
Yaklaşık iki sene önce, bugün kooperatifin bulunduğu yerin sahibinin dayanışma amacıyla “Burayı kooperatif yapabilirsiniz” diyerek kendilerine ulaştığını anlatan Selma Eroğlu, bu süreçte çeşitli yerel mahalle dernekleriyle, gıda tüketim ağıyla toplantılar yapıp “Birlikte ne yapabiliriz?” diye sorduklarını söylüyo
“Gönüllülük temelinde ortak kararlar alıyoruz”
“Bu mekanı mahalleli olarak nasıl kooperatife çevirebiliriz?” diye konuştuklarını anlatan Selma Eroğlu, araya pandeminin girmesi, diğer derneklerden katılımcıların farklı yoğunlukları nedeniyle sürece tek başlarına devam ettiklerini anlatıyor
“Kuzguncuk'taki arkadaşlarımızla bir araya geldik. Öncelikle mekanın yeniden tadil edilmesi gerekiyordu. Bayağı ciddi bir tadilat sürecinden geçtik. O dönem pandeminin de olmasıyla birlikte sıkıntılar yaşadık. Sonrasında pandemi yasaklarının kaldırılmasıyla birlikte ‘Artık şu inşaat işlerini bitirelim, Kuzguncuk’u açalım ve mahalleliyle buluşalım’ dedik. Kuzguncuk Kooperatifi de böyle başlamış oldu.”
Selma Eroğlu, Kuzguncuk Kooperatifi’ni Yer Deniz Kooperatifi’nin bir şubesi gibi açtıklarını ama her bir yerin kendi içinde özerk olduğunun altını çiziyor:
“Her bir şubenin kendi iç ekibi oluyor. O ekiple orayı sürdürüyor. Sadece mali ve idari işlerde Yer Deniz Kooperatifi ile ortak hareket ediyoruz. ‘Birlikte nasıl yaparız’ diye ortak toplantılar yapıyoruz.. Burada 6'dan fazla arkadaşımız var. Pazar hariç her gün saat 11.00 ile 19.00 arasında burayı açık tutmaya çalışıyoruz. Gönüllülük temelinde dahil olduğumuz kooperatifte kararları ise konsensüsle alıyoruz. Bir kişinin bile itirazı önemli oluyor. Ortak toplantılarda çözemediğimiz sorunlar olursa çalıştaylar düzenliyoruz. Kooperatife ürün alırken sadece üretim sürecine değil, geri planında doğa, çocuk, kadın, emek sömürüsü var mı ona da bakıyoruz. Üreticilerimizle birlikte katılımcı onay sertifikasyon sürecini işletiyoruz. Neyin nasıl, ne kadar ve kim için üretileceğine birlikte karar vermeye çalışyoruz. Her bir ürün için ürün raporları oluşturuyor, birlikte öğrenme pratiklerini hayata geçiriyor ve toplamda kolektifin bilgi birikimini artırmaya çalışıyoruz.”
“Klasik market gibi çalışmıyoruz”
Selma Eroğlu mahalle sakinlerinin ilgisinden memnun olduklarını belirterek “Açıldığımız gün de mahallelinin epey ilgisi oldu, çok sevinenler, 'Ne kadar güzel. Hani güzel, sağlıklı ürünler ayağımıza kadar geldi' diyenler, 'Biz artık buraya geliriz' diyenler oldu. Devamlı gelen insanlar oluşmaya başladı. Güzel tepkiler alıyoruz. Buranın geleceği ile ilgili mahalleliyi de katıp birlikte karar vermek, konuşmak istiyoruz” diyor.
“Klasik bir market gibi olmadıklarının” altını çizen Selma Eroğlu, “Herhangi bir ürünü zamanında ne kadara aldıysak o maliyetin üzerine yüzde 18 koyarak satıyoruz” diyor ve şöyle açıklıyor:
“O fark da dükkan masrafları, faturalar, vergiler, kira gibi masraflara gidiyor. O giderleri karşılayabilecek bir rakam koyuyoruz üzerine ve sonra da o fiyatı artırmıyoruz. Bu ekonomik krizin, döviz krizinin patladığı ilk dönemlerde insanlar ciddi stokçuluk yapmaya başladı. Herkes ‘Ne, nerede, daha uygun’ diyerek alışveriş yapıyor artık. Kooperatifin fiyatları da çok uygun geldi ve bir anda zeytinyağlarımız tükendi. Biz o ürünleri yeniden aldığımızda ilk sattığımız rakama da alamadık. Bu nedenle stokçuluktan vazgeçilsin diye ürünlerden ‘1 ya da 2 tane alabilirsiniz’ dedik. Yani bir kişi beş tane zeytinyağı almasın ki daha fazla insan ihtiyacı dahilinde uygun fiyata bu ürünlere ulaşsın.”
“Üretici zor durumda ve bu durumdan ancak dayanışmayla çıkılabilir”
İnsanların daha doğal, ekolojik ürünler satan bir yerden daha yüksek fiyat beklentisinde olduklarını söyleyen Selma Eroğlu, Kuzguncuk Kooperatifi’ne gelenlerin rakamların çok da yüksek olmadığını gördüğünü ifade ediyor. İnsanların alım gücünün düştüğünü bundan üreticinin de etkilendiğini hatırlatan Selma Eroğlu ‘Bunu ancak dayanışma ile aşabiliriz” diye ekliyor:
“Ekonomik ve iklim krizi nedeniyle üretici de zor durumda. Buradan aldığınız ürünün bedelinin yüzde sekseni üreticiye gidiyor ve üreticiler, üretime devam edebilmek için buralardaki satışlara çok bağımlı hale gelmiş durumda. Pek çok üreticiyle konuşuyoruz. ‘Seneye ben yeniden bu üretime giremem, fazlasıyla borçlandım’ diyor. Çünkü ürettiği ürünü sattığı fiyattan tekrar üretebilecek durumda değil. O yüzden gıdayı gerçekten gıda egemenliği perspektifiyle ele alan bu mekanların daha çok çoğalması, yaygınlaşması gerekli. Bu hem fiyatları düşürecek hem de gerçekten temiz üretim yapan üreticilerin yerinde kalmasını ve bu üretime devam etmesini sağlayacak.”
“Kuzguncuk Kooperatifi kırla kenti yakınlaştıracak”
“Kuzguncuk Kooperatifi kırla kenti yakınlaştıracak” iddiasında bulunan Selma Eroğlu, “Kentte yaşayanların üretim süreçlerine doğrudan dahil olabileceği bir mekanizma kurmak için çabaladıklarını dile getiriyor:
“Esasen ne yediğini sorgulayan, sadece ürüne değil geri planındaki süreçlere de bakan kişilere tüketici değil yarı üretici diyoruz biz ve üreticilerle yarı üreticileri bir araya getirebileceğimiz atölyeler, söyleşiler, üretici ziyaretleri düzenlemeyi önemsiyoruz. Yazın bahçemizde üreticilerimizin katıldığı açık hava atölyeleriyle peynir yapımından, bal tadımına bir dizi etkinlik planımız var.”
“Kadınların güçlenmesini istemiyorlar”
Ürünlerinin büyük kısmının kadın kooperatiflerinden geldiğini anlatan Selma Eroğlu, şöyle devam ediyor:
“Kadınlar kendi ekonomilerini yapıyorlar, dayanışma ekonomileri üzerinden kendilerini güçlendiriyor. Ve buna da buradan bir destek sağlamış oluyoruz. Mesela Hatay'da Defne Kadın Kooperatifi var. Bir dönem bize ürün gönderemediler. Çünkü kooperatifi birileri basmış ve ürün etiketlerini ayak altında ezmiş, kullanılamaz hale getirmişler. Kadınlar o etiketleri bir yeniden bastıramadılar maliyetler yüzünden. Biz o dönem ürünleri etiketsiz alıp, kendimiz etiket bastırdık. Ben bu saldırının erkekler tarafından yapıldığını düşünüyorum, orada güçlenen kadınlar istemiyorlar. Bir başka örnek vermek gerekirse, domates salçası, biber salçası üreten üreticimiz Güleçköy. Diyarbakır'dalar. Mevsimlik tarım işçisi olmak istemediler, bulundukları yerelde, yereli güçlendirecek ürünler üretip bunları katma değerli ürünler haline getirmeye çalıştılar. Biz normalde kooperatiflerle çalışıyoruz ama Güleçköy bölgenin özelliğine göre bir şahıs şirketi kurdu. Biz onları da destekliyoruz.”
“Kadınlar söz sahibi oluyor”
“Kadınlar bu süreçten güçlenerek çıkıyorlar” diyen Selma Eroğlu, kadınların kooperatif üzerinden eğitim aldıklarını, yine kooperatifin sorunlarını görüp o sorunlara çözümler ürettiğini anlatıyor:
“Kadınların her biri kendi koyduğu emeği üzerinden kooperatifle hem sosyalleşiyor, hem ekonomik bir kazanım elde ediyor, hem de söz sahibi oluyor. Bu hem evinde hem de kooperatifte geçerli. Devrek’te bir kadın çocuk ve yaşlı bakımı için üniversiteye yazılmış. ‘Buradan diplomamı alacağım, kooperatife kadınlar geldiğinde çocuklarını bırakacak yer açacağız’ diyor.”
“Kadınlar kooperatifteki sorunları da görüyorlar ve kooperatife herkesin gelebilmesi için koşulları yeniden dizayn ediyorlar. Bu da bence çok önemli” diyen Selma Eroğlu “Yani o kadının kooperatifi, hem ekonomik bağımsızlığı üzerinden hem sosyallik üzerinden sahiplenmesi gerçekten bize umut veriyor” diye ifade ediyor.