Genel-İş Kadın İşçi Buluşması’nın sonuç bildirgesi açıklandı

Ankara’da gerçekleştirilen Genel-İş Kadın İşçi Buluşması’nın sonuç bildirgesi kamuoyu ile paylaşıldı. Sendikalı örgütlü kadın işçiler olarak, işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda mücadele ettikleri belirtilen bildirgede, “Bizler, kadın emeği sömürüsüne, şiddete ve her türlü ayrımcılığa karşı daha güzel bir dünya kurmak amacında olan tüm kadın işçileri, bu örgütlülüğü ve dayanışmayı DİSK/Genel-İş çatısı altında büyütmeye çağırıyoruz” denildi.

Haber Merkezi – Ankara’da 3-4 Mart günleri arasında “Genel-İş Kadın İşçi Buluşması” gerçekleştirildi. Buluşmasının ilk gününde DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Genel Sekreteri Şükret Sevgener ve Eğitim Daire Başkanı Salih Doğrul, açılış konuşmalarını yaptı. İkinci gün devam eden buluşmada, online gerçekleşen katılımlarla uluslararası konuşmalar gerçekleşti, dayanışma mesajları sunuldu.  Buluşma toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı atölyeler ve sunumlarla son buldu. Buluşmanın ardından hazırlanan sonuç bildirgesi kamuoyu ile paylaşıldı.

Bildirgede şunlar yer aldı:

“Sendikamız onurlu bir geçmişten aldığı mirasla; aydınlık bir gelecek için her geçen gün kadın üyelerimizin artan sorunlarına öncelik vermekte ve bu sorunlara yönelik toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışı ile çözüm politikaları üretmektedir. Başta toplu sözleşmelerimizde olmak üzere eğitim, araştırma ve örgütlenme çalışmalarında kadın işçilerin işyerinde yaşadıkları ayrımcı politikalara karşı DİSK/Genel-İş Sendikası her zaman mücadele etti ve etmeye devam edecektir. Bugün de Türkiye’nin dört bir yanından, renkleriyle, umutlarıyla, mücadeleye olan inançlarıyla farklı şubelerden, farklı illerden ve işyerlerinden gelen Genel-İş üyesi 120 kadın; kadın işçilerin sorunları ve taleplerini paylaşmak, tartışmak ve mücadele için politika üretmek için iki gün süren bir buluşma gerçekleştirdi. Bu buluşma sonucunda; başta 8 Mart’ı yaratan kadın işçiler olmak üzere, kadınların yan yana, omuz omuza ve örgütlü biçimde durması için mücadele eden kadınları minnetle anıyoruz.

“Kadınlar ayrımcı politikalara maruz kalıyor”

Kadın emeğinin sömürüsü, iktidarın emek düşmanı politikaları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmeyen düzenlemeleri ile derinleşerek büyüdü. Kadınlar istihdamda yeterince yer almadığı gibi, işyerlerinde esnek, güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Hem sınıfsal hem de toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler nedeni ile işyerlerinde eşit değerde işe eşit ücret alamadığı gibi, işte yükselemiyor ve işyerinde ayrımcı politikalara maruz kalıyor. Kadınlar, Kovid-19’un yarattığı işsizlikten ve istihdam kaybından daha fazla etkilenmiş ve kadın yoksulluğu orantısız biçimde artmıştır. Pandemi koşullarında işten ilk çıkarılan kadınlar olurken, kısmi çalışma, geçici istihdam, belirli süreli sözleşme gibi esnek çalışma modelleri ile sosyal güvencesizlik yaygınlaştırılmıştır.

“Pandemide şiddet arttı”

Pandemi döneminde kadın ve çocuklara yönelik ev içi şiddet arttı. Kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik cinsel taciz ve şiddet iktidar politikalarıyla beslenip artarken kadınlar için çalışma yaşamı da giderek artan bir biçimde bu şiddetin yeniden üretildiği bir alan haline gelmiştir. Kadın işçiler işyerlerinde; ayrımcılık, fiziksel, sözsel, duygusal, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve mobbing yoluyla şiddete uğruyor. Cinsel taciz ve şiddet oldukça yaygın bir problem olmasına rağmen kadınları koruyacak mekanizmalar yetersiz ve süreç çoğu kez kadın işçilerin aleyhine işlemektedir.

“Kadınlar güvenlik sorunu ile karşı karşıya”

Bakım yükü, ev ve aile sorumluluklarının kadınların işgücüne katılımı önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Kadınlara yönelik iş ve aile yaşamını uyumlulaştırma odağındaki istihdam politikaları, geçici istihdam ve yarı zamanlı işlerde yoğunlaşmakta ve kadınlar sosyal korunmadan dışlanmaktadır. Kadın işçiler; hem biyolojileri hem yaptıkları işlerin ve çalışma koşullarının farklılığı hem de mesai saatleri sonrası sürdürülen ev ve bakım sorumlulukları sebebiyle farklı sağlık ve güvenlik sorunları ile karşı karşıyadır. Kadınlar işyerlerindeki konumu (güvencesiz, esnek çalışma biçimleri) ve cinsiyetçi işbölümü nedeniyle başta kas-iskelet problemleri, nörolojik problemler ve kalp-damar hastalıklarını erkek işçilere göre daha fazla yaşamaktadır.

“Cinsiyet eşitliği sağlanmalı”

Kadınların toplumsal hayata ve dolayısıyla istihdama katılımını engelleyen başta toplumsal önyargılar ve politikalara karşı toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan politikalar savunulmalı ve hayata geçirilmelidir. Kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimlerine karşı tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır. Kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi politikalardan vazgeçilmelidir. Kadın ve erkek arasında yaşanan ücret eşitsizliği giderilmelidir. Kadınların çalışma hayatına katılımını ve çalışma yaşamı içerisindeki konumunu etkileyen çocuk, yaşlı ve engelli bakımına yönelik; kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılmalı, bakım hizmetleri kamusal ve ücretsiz hizmetler olmalıdır.

“Yasalar yeniden düzenlenmeli”

Kadın işçilerin Anayasa ve yasalarda yer alan hakları; süt izni, doğum izni, ebeveyn izni, kreş ve emzirme odaları, kadın işçilerin çalıştırılmasına ilişkin sınırlamalar gibi düzenlemeler yalnızca annelik rolü üzerinden ele alınmaktadır. Bu nedenle tüm yasal düzenlemeler, toplumsal cinsiyet rollerine göre değil, toplumsal cinsiyet eşitliğine göre yeniden düzenlenmelidir. İşyerlerimizde kadınların yaygın ya da özgül biçimde yaşadıkları sağlık problemleri ve meslek hastalıklarının ele alınması, toplumsal cinsiyeti gözeten bir işçi sağlığı ve güvenliği bakış açısı oluşturulmalıdır. Kadınlara yönelik her türlü şiddet ve taciz engellenmeli, özellikle işyerlerinde karşılaşılan şiddete karşı disiplin mekanizmaları işletilerek cezai yaptırımlar hayata geçirilmelidir.

“İstanbul Sözleşmesi savunulmalı”

Kadınların işyerinde yaşadıkları sorunlara karşı ILO 190 sayılı Sözleşme ve 206 Nolu Tavsiye Kararı ile İstanbul Sözleşmesi savunulmalı ve toplu sözleşmelerde buna dönük düzenlemeler yapılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nden fiilen çekilme kararından vazgeçilmelidir. Ebeveyn izni ücretli bir hak olarak hem kadın hem erkeklere devredilemez bir hak olarak tanınmalıdır. Sigortasız ve ücretsiz çalıştırılan ev içi kadın emeği güvenceli hale getirilmelidir. Kötü koşullarda çalıştırılan Göçmen/Mülteci kadın emeğinin sömürüsüne karşı sosyal koruma sağlanmalıdır. Gezici/Geçici tarım işçisi kadınlara başta işçi sağlığı olmak üzere sosyal ve ekonomik haklar verilmelidir.

Örgütlülüğü ve dayanışmayı büyütme çağrısı

Sendikalı örgütlü kadın işçiler olarak, işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda mücadele ediyoruz. Örgütlü mücadelemiz sayesinde Türkiye’de çalışma yaşamı bakımından emsal teşkil edecek birçok maddeye sahip toplu sözleşmelere imza atıyoruz. Örgütlü kadınlar olarak yalnızca kendi işyerlerimizdeki sorunlar için değil, kadınların kayıtdışı, geçici, güvencesiz ve örgütsüz çalıştırılmasına da karşıyız ve tam zamanlı-güvenli çalışma için mücadeleye devam edeceğimizi buradan tekrar ediyoruz. Bizler, kadın emeği sömürüsüne, şiddete ve her türlü ayrımcılığa karşı daha güzel bir dünya kurmak amacında olan tüm kadın işçileri, bu örgütlülüğü ve dayanışmayı DİSK/Genel-İş çatısı altında büyütmeye çağırıyoruz” çağrısı yapıldı.