“Evden serbest çalışmak, çok avantajlı bir iş modeli”

Çevirmen ve dil eğitmeni Duru Örs, pandemi döneminde yüz yüze derslerinin sona ermesi ile işsiz kaldı. Kendisine Çevirmenler Meslek Birliği karşılıksız maddi yardımda bulunmak istedi. Duru Örs ise bu yardım yerine sosyal medyada online dil dersi ilanının paylaşılmasını istedi. Uzun bir işsizlik döneminin ardından sosyal medya paylaşımının gördüğü ilgiye şaşıran ve memnun olan Duru Örs ile evden ve serbest çalışmayı konuştuk.

 

ZEYNEP PEHLİVAN

İzmir- Pandemi dönemiyle beraber, yaşamımıza dahil olan kavramlardan bir tanesi de “evden çalışmak” oldu. İngilizcede “home office” olarak tabir edilen bu çalışma metodunun uygulanması, sanılanın aksine esasen biraz daha gerilere uzanıyor. Türkiye’de bugün özellikle internetin gelişimiyle beraber evden ve de serbest çalışma formalarının daha da çeşitlendiği ve yaygınlaştığı söylenebilir. Buna rağmen ofis benzeri geleneksel mekânlardan bağımsız, bizzat yaşam alanlarının içerisinden serbestçe çalışma fikri, toplumda uzunca bir süre pek öyle kolay bir karşılık bulamadı denilebilir. Oysa kişilerin çalışma mekânlarını, çalışma saatlerini kendilerinin belirlediği ve büyük ölçüde proje bazlı çalıştığı bu esnek model, özellikle patron figürünün odak noktasında olduğu baskı, mobbing, taciz ya da düşük ücret gibi sorunların büyük oranda ötelenmesini sağlıyor.

Kemikleşen mekânsal algılardan dolayı evden çalışan insanlar, genel anlamda yarı zamanlı çalışanlar olarak görüldü. Oysa pandemi dönemiyle beraber pek çok insan, bağlı oldukları kurum ya da şirketlerinin evden çalışma düzenine geçmesiyle beraber bu modelle bir biçimde tanışmak durumunda kaldı. Günümüzde hem evden hem de serbest (freelance) çalışanların sayısı ciddi anlamda arttı hem de toplumda bu çalışma modeline karşı bakış açısı olumlu yönde değişti. ‘Evden serbest çalışma’ denildiği zaman akla gelen mesleklerin başında; yazarlık, eğitmenlik, editörlük, çevirmenlik ve e-ticaret girişimciliği geliyor; ancak artık hemen her sektörün serbest çalışanlara özel bir kontenjan ayırdığı görülüyor.

Bugün sizi; evden serbest çalışma modelini yıllar boyunca yaşamının merkezine koyan ve yaşamını tümüyle bu anlayışın ışığında idame ettiren biriyle tanıştırmak istiyorum: Duru Örs! Duru, deyim yerindeyse evden serbest çalışma konusunda oldukça kıdemli biri. Çevirmenlik, tercümanlık ve yabancı dil eğitimi gibi alanlarda uzun yıllar boyunca yoğun bir şekilde emek veren Duru’yla; geçmişten bugüne evden serbest çalışma modelinin artılarını ve eksilerini, Güney Amerika’dan Türkiye’ye uzanan ilginç öyküsüyle paralel bir şekilde konuşmaya çalıştık.

Dil öğrenme becerilerini Arjantin ve Brezilya’da pekiştiriyor

İngilizce öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra dil ve çeviri noktasında pek çok çalışma yürüten Duru Örs, gelinen noktada kendini daha çok, “Portekizce tercüman” ve “edebiyat çevirmeni” olarak tanımlıyor. Bugün ağırlıklı olarak online mecralarda, İspanyolca ve Portekizce dillerinde özel ya da grup dersleri veren Duru’nun; dilerseniz hikayesinin başladığı yere, Arjantin’e gidelim.

“İngilizce öğretmenliğinden mezun olduktan sonra 2003 senesinde Arjantin’e gittim. Burada bir dönem yaşadıktan sonra, yine aynı coğrafyada bulunan Brezilya’ya geçtim ve orada da toplamda 9 sene kadar yaşadım. Bu süreç içinde müzik eğitimi aldım ve dil öğrendim. Brezilya’da yer alan çeşitli dil okullarında ve kurslarda İngilizce öğretmenliği yaptım. 2014 yılına kadar da farklı tecrübeler edinmiş biri olarak, tam 10 yıl sonra Türkiye’ye dönme kararı aldım. Burada yine alternatif bir okulda öğretmenlik yapmak üzere kesin dönüş yaptım. Dönmeden önce elbette bazı korkularım vardı. Bu kadar yıl sonra yeniden adapte olabilmek kolay olmayabilirdi. Korkarak da olsa döndüm; ancak Türkiye’de ve dünyada giderek artan olumsuzluklara rağmen döndüğüm için çok mutlu ve huzurlu olduğumu hissetmiştim. 10 yıllık Latin Amerika deneyimi bana iki dil öğretti, farklı kültürleri gözlemledim, farklı beceriler kazanmama neden oldu. Bu ülkelerde çalışarak gezdim. Bu ülkeler genellikle çok yoksul ülkelerdi. En çok da hayatta kalmayı öğrendim diyebilirim. Sokakta çalışmak, müzik yapmak, dil öğretmek gibi işler yaptım. Bu deneyimlerimi Türkiye’ye döndüğümde de pekiştirmeye devam ettim.”

ÇEVBİR’in tweet desteği pandemide nefes aldırdı

Duru, Latin Amerika’da kazandığı bu önemli ve özel deneyimin, burada birbiriyle organik bağlantıları olan uğraşlarına da ciddi düzeyde katkısı sağladığını, hayata bakış açısını değiştirdiğini düşünüyor. Kendisi Türkiye’ye geldikten sonra, uzunca bir süre yabancı dil öğretmenliğine devam ediyor. Fakat pandemi dönemin yarattığı o malum korku iklimi, belirsizlik ve kaygı, doğal olarak herkes gibi Duru’nun yaşamında da belli kırılmalar ve soru işaretleri yaratıyor.

“Pandemiden önce bir etütte çalışıyordum ve dil kursuna gidiyordum. Öte yandan özel öğrencilerim vardı ve düzenli olarak çeviri yapıyordum. Pandemiden sonra herkesin yaşadığı şaşkınlık ve korkuyu elbette ben de yaşadım. Öncesinde Portekiz edebiyatından Antonio Lobo Antunes’in ‘Dünyanın Sonundaki Yer’ kitabını çevirmiştim. Kitabı çevirir çevirmez Çevirmenler Meslek Birliği’ne üye oldum. Pandemi döneminde ben de birçok insan gibi işsiz kaldım. Bu sırada çevirmenlerinin durumunu öğrenmek ve işsiz kalan çevirmenlere karşılıksız maddi destek vermek adına ÇEVBİR bir anket yaptı. Ben para kazanmadığımı, ancak yardımı da istemediğimi söyledim. Serbest çalıştığımdan dolayı sadece 2-3 ay sonrası için küçük bir birikimim vardı. Çevrelerinde İspanyolca, Portekizce ders almak isteyenler varsa, bana yönlendirmelerini rica ettim. ÇEVBİR’den Elif Okan Gezmiş, ‘Bir tweet atarsanız biz bunu paylaşırız’ dedi. Açıkçası bu tweet sonrası ciddi bir dönüş alabileceğimi hiç düşünmemiştim. Unutmuyorum, geçen sene tam 5 Haziran günüydü, tweet’im sayfada paylaşıldı. Bu duyuru, bir anda inanılmaz bir ilgi gördü. İnsanlar sanırım bu kadar dil bilen birinin parasız kalmasına epey üzüldüler ve mesajın elden ele yayılmasına vesile oldular. O zamandan beri sosyal medyadan bana ulaşan öğrencilerle online dersler yapıyorum. Bu anlamda ÇEVBİR’in benim için çok ayrı bir yeri ve önemli bir desteği oldu diyebilirim.”

Dil öğrenmede en büyük engel, korkular ve travmalar

Duru Örs; oldukça severek yaptığı işini, belli bir disiplin ve istikrar içinde uzun zamandan bu yana bizzat evinden icra etmeye devam ediyor.  Edebiyat çevirisi gibi son derece zor ve yoğun düzeyde emek isteyen bir alanda çalışan, öte yandan düzenli olarak online dil dersleri veren Duru, evden çalışmanın handikaplarını ve olumlu yönlerini kendi penceresinden aktarırken, Türkiye’de dil öğrenme süreçlerinde yaşanan travmalara dikkat çekiyor:

“Ben kendi adıma şu zamana kadar tüm eğitmenlik tecrübelerimi aktarmaya gayret ediyorum. Çevirmenlik zaten doğası gereği genellikle evden yapılan bir iş. Evden çalışmaya pandemiden önce de epey alışıktım. Derslerin de evden olması aslında tamamen eve hapsolmak demekti; ancak dil eğitimi için online ders almanın epey avantajlı olduğunu gözlemliyorum. Önceden kısa süren bir dil dersi için saatlerce yol gidiyorduk. Bugün ise Türkiye’nin herhangi bir şehrinden, istediğin hocadan ders alabiliyorsun. Elbette online ders vermenin de ders veren kişi için bazı zorlukları var. Her şeyden önce çok fazla efor sarf etmen gerekiyor. Ben öğrencinin yapısını ve algı dünyasını göz önünde bulundurmaya çalışıyorum. En önemlisi de hepimizde olduğu gibi dil konusunda yaşadığı bazı travmalardan soyutlamaya çalışıyorum. Bu konuda uzman değilim; ancak en azından yapa ede öğrenerek bir biçimde yolumu bulmaya çalışıyorum. Dil öğrenmekle ilgili en büyük engel maalesef yaşadıkları korkular, öz güvensizlik ya da geçmişteki olumsuz deneyimler diyebilirim. Bunun üzerine giderek, farklı bir şekilde öğrencilerime dil eğitimi vermeye çalışıyorum.”

Bağımsız hocaların önü açık

Evden serbest bir şekilde çalışmanın hiç şüphesiz en olumsuz tarafı, proje ya da kişi bazlı olarak çalışmalar yürütmek. Dolayısıyla kişinin daimi olarak bir sonraki işi ya da bir sonraki projeyi düşünmek ve organize etmenin stresi altında! Bu stres duygusu da pandemi gibi belirsizliğin ve güvencesizliğin yoğunlaştığı özel dönemlerde deyim yerindeyse tavan yapıyor. Duru her şeye rağmen bağımsız hocaların önlerinin açık olduğunu vurguluyor:

“Serbest çalışmak, aslında sabit bir gelire sahip olmamak demek. Bu durum da ister istemez bir korku yaratabiliyor. Kazançlar ya da performanslar aylık olarak değişebildiği için sürekli 2-3 ay sonrası için birikim yapmak gerekiyor. Her şeye rağmen ben yıllardır bu şekilde çalışmaktan memnunum; çünkü belli bir kurumun içerisinde çalışmak istemiyorum. Kurumlarda kendi birikimimi ortaya koyabildiğimi düşünmüyorum. Kendin için çalıştığında işini daha çok önemseyerek yapıyorsun. Öğrencin de senin için çok daha önemli oluyor. Pek fazla da eğitim kurumu kalmadı aslına bakarsanız. Bu anlamda bağımsız hocaların ben önünün çok daha açık olduğunu düşünüyorum. O hocayla gerçekten iletişim kurabiliyorsanız, sizi anlayabildiğini düşünüyorsanız, ondan zaten ders alıyorsunuz. Bu çok büyük bir özgürlük alanı sunuyor. Fakat bir yandan da bir kuruma giderken dahil olabileceğiniz o sosyal hayattan uzak kalıyorsunuz. Tek dezavantajı bu diyebilirim. Bunun haricinde online dil eğitimi, daha kapsamlı bir ifadeyle evden serbest çalışmak, çok avantajlı bir iş modeli bence.”