70 yaşındaki Fatma Ana’nın elinden tuluk ayranı

Tuluk ayranı yapmak kolay değil; önce tuluğu yapmak gerek. Uzun işlemler. Ancak göçer (koçer) kültüründe az da olsa halen bu gelenek yaşatılıyor. Deyim yerindeyse tuluk, eletrikli makinelere direnmeye devam ediyor. Kizwan Dağı eteklerinde kendisini bildiğinden beri göçer olan 70 yaşındaki Fatma El Xitban, kameralarımızı görünce önce biraz çekimser sonra istifini hiç bozmadan hem yayla hayatını hem de tuluğu bize anlatıyor.

 

 

SORGUL ŞÊXO

Hasekê – Havalar yavaş yavaş ısınmaya başladı. Soğuk içeceklere talep de bir o kadar artıyor. Gerçi içimizi serinletecek bir bardak ayran için yaz aylarını bekliyor da değiliz ancak geleneksel yöntemlerle sofralardaki yerini alan ayranı da ancak bu mevsimde bulabiliriz. Şimdi elektrikli aletlerle yapılan ayranın yerini ahşap yayıklarda döve döve yapılan ayran tutabilir mi? Hatta çıtayı biraz daha yukarılara doğru çıkarıp Kizwan Dağı’nda eski usulünde tam bir göçer yöntemi ile yapılan tuluk, bölgedeki adı ile ‘meşk’ ayranın tadını bulabilmek zordur. Neredeyse tüm ulusların göçer kadınları Arap, Kürt ya da Türkmen olsun bölgelerdeki ismi değişiklik gösterse de tuluk ayranı yapmanın zahmetinin dilini bir tek kadınlar biliyor. Keçi derisinin, bütün halinde kaldırılmasının ardından geçtiği bir dizi işlemden sonra tuluk ayranı yapmak için elverişli hale gelmesi bekleniyor. Hazır hale gelen deri ardından göçer kadınlar tarafından bahar aylarından itibaren kullanılmaya başlanıyor.

Fatma Ana, Kizwan Dağı eteklerinde tuluk ayranı yapıyor

Tuluk ayranı yapımı, yağ çıkarma işlemi ile yapıldığı için uzun saatler isteyen bir meşgale. Fakat kadınlar için yaşları ne olursa olsun zorlanmadan, alışkanlıkların da getirdiği bir iş olarak zahmet olmanın da ötesinde baharın başından sonbahara kadar günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş. Kizwan Dağı’nın eteklerinde 70 yaşındaki Fatma El Xitban da yaş almışım, yaşlanmışım, yorulmuşum demeden saatler boyunca yayığını hazırlıyor ve kendisini ziyaret eden tanıdık tanımadık herkese ikram etmekten mutluluk duyuyor.  Xera köyünde kalan Fatma El Xitban, kameralarımızla karşılaştığında önce çekinse de alışıyor ve kısa bir süre sonra ve başlıyor anlatmaya. Hem anlatıyor, hem de işine ara vermeden usul usul çalışmaya devam ediyor üstelik.

“Elektrikle yapsam 5 dakika ama...”

Tuluk ayranı hazırlamadan önce, tuluk hazırlama işlemini anlatıyor.

“Yeni bir gelenek değil. Çok eski ve yüzyılları da aşıyor. Biz annelerimizden, anneleri annelerinden ve çok daha ilerilere dayanıyor. Bugün makineler çıkmış ancak ne bizim ne de annelerimizin zamanında yoktu gerçi şimdi de bizim için anlam ifade etmiyor çünkü kendi emeğimiz ile yaptığımızın yerini tutmuyor. 70 yaşına geldim, nasıl eletrik ile ayran, yağ yapayım? En az beş saatte ayakta kalıp ürün alıyorum, elektriğe takıp yapsam beş dakika belki ama aynı tadı alamam, geleneklerimden vazgeçemem.” diyor.

“Kadınlar yoktan yaratır”

Fatma El Xitban, bahar ve yaz aylarında gelenek ve göreneklerin canlı tutulmasının imece usulünü de canlı tuttuğunu söylüyor.

“Kadınlar yoktan yaratır ama birlikte yoktan yaratırlar, emekleriyle yoktan yaratırlar... Bir kadın için inşa etmek vardır, eğer ihtiyaç duyduğum bir şey yoksa komşumda vardır onda da yoksa kollarımızı sıvarız birlikte inşa ederiz. Kadın emeği kutsaldır. Geçmişiyle, gelenekleriyle kadın kutsal olduğu gibi yarattıkları, inşa ettikleri ile de kadın kutsaldır. Çadırlarımızdan evlerimize dönene kadar etrafımızdaki herşeyi biz yeni baştan inşa ediyoruz. Sonbaharı ve kışı geçirmek için yağ, yoğurt, süt, peynir biriktiyoruz şimdi. Olmayan, yapamayan komşularımızınkini de birlikte tamamlıyoruz.”