Çalışmalarıyla Lübnan’ı dünyaya tanıtmaya hazırlanıyorlar

Jeoloji, paleontoloji alanında yaptıkları keşfi müzeye aktardıklarını dile getiren Jeoloji araştırmacısı Sibyl Maqsoud, nadir bulunan canlılar üzerinden yaptıkları bilimsel keşiflerle yakında Lübnan'ı yeniden dünyaya tanıtacaklarını söyledi.

SUZAN EBU SAİD

Beyrut – Lübnan Üniversitesi’nde Jeoloji araştırmacısı olan Sibyl Maqsoud, paleontoloji ve jeoloji alanındaki çalışmalarını anlattı. Araştırmayı çok sevdiğini söyleyen Sibly Maqsoud, “Ben ve meslektaşlarım 2015 yılından bu yana paleontoloji ve jeoloji alanında 40'tan fazla araştırma makalesi yayınladık” dedi.

‘Erkeklere özgü alan olarak görülüyor’

Özellikle fosil ve kehribar üzerine çalışmanın hassasiyet gerektirdiği için zor olduğuna değinen Sibly Maqsoud, Lübnan Üniversitesi olarak saha araştırmalarını takip ettiklerini söyledi. Birçok kişinin jeoloji alanını erkeklere özgü bir alan olarak gördüğüne değinen Sibly Maqsoud, “Ancak bu alanda ürünler, araştırmalar ve keşifler sunan birçok kadın var” dedi.

‘Lübnan’ın jeolojik haritasını yeniden düzenledik’

Ekip olarak yaptıkları keşiflerle Lübnan’ın jeolojik haritasını yeniden düzenlediklerini vurgulayan Sibly Maqsoud, “1950'den bu yana Lübnan'daki ve yurt dışındaki tüm jeologlar tarafından onaylanan veya benimsenen jeolojik haritalarda, katmanların yaşında ve çiziminde hatalar vardı. Kesin yaşlarını belirlememe yardımcı olan mikroskobik kazı çalışmalarım sayesinde bu haritaları düzeltebildik. Keşfettiğimiz dünyanın katmanlarından biri olan ‘Jezzinian Kayası’ veya ‘Jezzinian Dönemi’ de vardır. Böylece bu isim evrensel hale gelmiş ve uluslararası sertifikalarla yayınlarda yer almıştır” diye konuştu.

‘Lübnan kehribarı diğer ülkelerdekine meydan okuyor’

Lübnan'ın tüm bölgesine yayılan Lübnan kehribarının öne çıkan keşifleri arasında olduğuna dikkat çeken Sibyl Maqsoud, şunları ifade etti:

“Lübnan’da kehribar için ülke yüzölçümünün yüzde 10'unu oluşturan yaklaşık 450 alan bulup tamamlayabildik. Bunların 35'i amber içinde korunmuş fosilleşmiş böcekler veya hayvanlar. Lübnan kehribarını küresel keşifler arasında öne çıkmasının en önemli nedeni böcekler ve bitkiler de dahil bu organizmaların sınıflandırılması olmuştur. Lübnan kehribarı ülke dışındaki çeşitli kehribar türlerine meydan okuyor. Lübnan'ın küçük bir ülke olmasına rağmen biyolojik çeşitlilik açısından çevresi çok zengin. Ancak çok sayıda soyu tükenmiş tür bulunmaktadır.”

‘Çevreyi korumak kehribar ve fosillerin korunmasına katkı sağlar’

İlk dinozor ayak izlerinin Ortadoğu’da bulunduğunu söyleyen Sibyl Maqsoud, “Lübnan'da ve tüm dünyada büyük ilgi gören dinozor ayak izlerinin yanı sıra diş ve kemik gibi dinozor kalıntıları da dahil olmak üzere birçok önemli bulgumuz var. Batha ve Ghosta'daki 'Gizinian Katmanı’ndan da dinozorlardan bahsediyoruz. Kazı çalışmaları, yol inşaatı ve benzeri nedenlerle, katmanların tahrip edilmesi veya yok olmasına karşı ilgili makamlarla iş birliği içinde hareket ediyoruz. Kırıcılar, taş ocakları ve kumlardan kaynaklanan zararları sınırlamak için çalışıyoruz. Çevreyi korumak kehribar ve fosillerin korunmasına da katkı sağlar. Çünkü bilimsel değeri paha biçilmezdir” şeklinde konuştu.

‘Fosilleşmiş hayvanlar antik çevreyi keşfetmemize yardımcı olur’

Fosilleşmiş bir hayvanla, o hayvanın nasıl ve nerede var olduğunu öğrendiklerini dile getiren Sibly Maqsoud, “Örneğin fosilleşmiş bir balık bulduğumuzda, bu balığın ailesini de keşfedebiliriz. Bu, var olan antik çevreyi keşfetmemize yardımcı olur. Bu hayvanlar, denizlerde, tropik ormanlarda, tuzlu suda ve benzeri yerlerde yaşadıkları kabul edilir. Bu hayvanlar, o dönemdeki çevrelerinin anlaşılmasına ve incelenmesine katkıda bulunan mevcut canlı organizma ailelerindendir” dedi.

‘Lübnan’ı yeniden dünyaya tanıtacağız’

Dünyadaki en eski kehribarın Lübnan kehribarı olduğunu belirten Sibyl Maqsoud, “Lübnan'ı yeniden dünyaya tanıtmak için bilimsel bir keşfi yakında basına açıklayacağız. Özellikle hayvanlar, fosilleşmiş canlılar ve yeryüzünde bulunmayan nadir canlılar üzerinden yaptığımız keşifler bunlar” diye konuştu. Sibyl Maqsoud, Lübnan topraklarının Suriye, Ürdün gibi çevre ülkeler tarafından paylaşıldığını ancak oradaki araştırmacıların azlığı nedeniyle keşiflerin az olduğunu vurgulayarak, “Bölge, tropik iklimi nedeniyle dinozorlar ve kehribarlar çağında biyolojik çeşitlilik açısından zengindi. Burada 130 ila 150 milyon yıl arasındaki dönemden bahsediyoruz” diye kaydetti.

‘Yaptığımız her keşfi müzeyle aktarıyoruz’

Ancak zamanla Lübnan topraklarında değişimler meydana geldiğini dile getiren Sibly Maqsoud, “Araştırmacılar olarak fosilleri dikkatli bir şekilde aramalıyız. Zenginliklerimizi korumalıyız. Her ülkenin bir doğa tarihi müzesi olmalı. Bizim de şu anda Lübnan Üniversitesi profesörlerinin kurduğu bir müzemiz var. Bu müze dünyanın bir numarası olacak. Yaptığımız her keşfi bu müzeye aktarıyoruz. Müze değeri ölçülemeyecek kadar büyük bir arşiv ve zenginlik barındırıyor. Ancak ihmal edilmeye yüz tutmuş bu müze için yetkililere ve ilgililere sesleniyoruz; Lübnan'ı uluslararası statüye getirdiği için ona önem verin” diye konuştu.