Irak’ta su krizi: Dicle ve Fırat kurursa hayat durur

Türk devletinin su politikaları ve iklim değişikliği, Dicle ve Fırat’ın akışını azaltarak Irak’ın güvenliğini tehdit ediyor. Su kıtlığı yalnızca tarımı ve gıda güvenliğini değil, içme suyunu, halk sağlığını ve ülkenin ekolojik dengesini de tehdit ediyor.

NOUR AL-MARSUMİ

Irak– Mezopotamya toprakları giderek büyüyen bir su kriziyle karşı karşıya. Su kıtlığı, Türk devletinin baraj projeleri ve küresel iklim değişikliği nedeniyle Irak’ta çevresel ve gıda güvenliğini tehdit eden bir noktaya ulaştı. Bu durum, acil ve sürdürülebilir bir bölgesel iş birliği gerektiriyor.

Dicle ve Fırat’ın kaynağı ve stratejik önemi

Dicle Nehri, Kuzey Kürdistan’da doğmaktadır. Fırat Nehri ise Murat ve Karasu nehirlerinin birleşmesiyle oluşur. Her iki nehir de güneye doğru akarak önce Suriye’den, ardından Irak topraklarından geçer.

Türkiye’nin bu nehirler üzerinde inşa ettiği barajlar, Irak’a ulaşan su miktarının ciddi şekilde azalmasına yol açtı. Bu durum, küresel iklim krizinin de etkisiyle Irak’ın çevresel sorunlarını daha da ağırlaştırdı.

‘Ülkenin su güvenliği tehdit altında’

Irak Ziraat Mühendisleri Odası Kıdemli Başkanı Azhâr Vârid el-Mâlikî, Dicle ve Fırat’ın Irak’ın en önemli tatlı su kaynakları olduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Bu iki nehir, yalnızca Irak’ın tarımı için değil, içme suyu, sağlık ve çevre açısından da hayati öneme sahiptir. Dicle ve Fırat kuzeydoğuda Basra’ya bağlı Kurna’da birleşir ve 193 kilometre boyunca ilerleyerek Şattü’l-Arab’ı oluşturur, ardından Basra Körfezi’ne dökülür.”

Azhâr Vârid el-Mâlikî, nehirlerin yanı sıra Irak’ın güneyinde bulunan yeraltı sularının ve kuzeydeki yağmur ile kar yağışlarının da önemli su kaynakları olduğunu söyledi. Ancak Dicle ve Fırat’taki su seviyesinin azalmasının, yeraltı sularını da olumsuz etkilediğini ve bu durumun Irak’ın su güvenliğini ciddi biçimde tehdit ettiğini vurguladı.

Türk devletinin barajları ve iklim krizinin etkisi

Özellikle Türk devletinin yaptığı barajların Irak’a gelen su miktarını azalttığını ifade eden Azhâr Vârid el-Mâlikî, “Son yıllarda Dicle ve Fırat’ın su seviyesinde bariz bir düşüş gözlemleniyor. Bu azalma, Irak’ta tarım, içme suyu, halk sağlığı ve çevre üzerinde doğrudan olumsuz etki yapıyor” dedi.

Özellikle Fırat Nehri’nde suyun azalmasının başlıca nedenleri arasında Türk devletinin politikaları ve buna bağlı olarak sulama projeleri ve baraj inşaatları olduğunu dile getirdi. Buna ek olarak iklim değişikliği ve kuraklık da krizi ağırlaştırıyor. Azhâr Vârid el-Mâlikî’ye göre en çarpıcı örnek olarak Dicle Nehri üzerinde inşa edilen Ilısu Barajı, Türkiye’nin tarım ve enerji ihtiyacını karşılarken Irak’a ulaşan suyu ciddi biçimde azalttı.

İklim değişikliği krizi büyütüyor

Azhâr Vârid el-Mâlikî, Irak’taki su krizinin iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek nedenlerini şöyle sıraladı: “Artan sıcaklıklar, nehirlerden, göllerden ve barajlardan buharlaşmayı artırarak tatlı su miktarını azalttı. Yağışların azalması ve yağış rejiminin değişmesi, yenilenebilir su kaynaklarını zayıflattı. Kuraklık ve ani sel felaketleri, suyun hem miktarını hem de kalitesini bozdu. Güney Irak’ta yeraltı suyuna tuzlu su karışması, içme suyunu kullanılamaz hale getirdi.”

Sağlık ve tarımsal üretim tehlikede

Su seviyesinin düşmesi yalnızca içme suyunu değil, tarımı da etkiledi. Azhâr Vârid el-Mâlikî’ye göre Irak’ta tarım büyük ölçüde sulamaya dayalı olduğundan, suyun azalması gıda güvenliğini doğrudan tehdit ediyor. “Ayrıca tuzluluk oranının artması, içme suyunun sağlığa zararlı hale gelmesine yol açıyor” diyen Azhâr Vârid el-Mâlikî bu durumun su kaynaklı hastalıkların yayılmasını da kolaylaştırdığına dikkat çekti.

Irak için çözüm yolları: Diplomasi ve iş birliği

Azhâr Vârid el-Mâlikî, Irak’ın bu krizle baş edebilmesi için dengeli ama kararlı bir politika izlemesi gerektiğine işaret ederek, şunları dedi: “Irak, Türkiye ile sorunları çözmek için öncelikle yapıcı diyalog ve işbirliği yolunu tercih etmelidir. Ama eğer müzakereler sonuç vermezse, uluslararası hukuki mekanizmaları kullanmak Irak’ın doğal hakkıdır.”

Ayrıca, su paylaşımı konusunda Irak’ın yalnızca Türkiye ile değil, tüm bölge ülkeleriyle işbirliği yapmasının şart olduğunu, aksi takdirde gerginliklerin tırmanabileceğini ifade etti.

Bataklıklar ekosistemi çöküyor

Azhâr Vârid el-Mâlikî, “Irak’ın güneyindeki ahwar (bataklıklar ve sulak alanlar) da su krizinden ağır biçimde etkilendi. Su seviyesinin düşmesi bu bölgelerde kuraklığa yol açtı. Bu durum özellikle balıkçılık ve hayvancılıkla geçinen halkı ekonomik olarak çökme noktasına getirdi” diye belirtti.

‘Su kıtlığıyla mücadelede farkındalık yaratmak, en temel adımdır’

Azhâr Vârid el-Mâlikî sözlerini şöyle noktaladı: “Bu kriz yalnızca hükümetlerin çözmesi gereken bir mesele değil. Halk da suyun değerini bilmek, tasarruf etmek ve bilinçli tüketmek zorunda. Su kıtlığıyla mücadelede farkındalık yaratmak, en temel adımdır. Suyun korunması, aslında geleceğin korunmasıdır.”