Ekolojistler: Talan bu coğrafyanın kaderi olmamalı

Amed ve Mêrdîn’de 15 kişinin yaşamını yitirdiği yangınların çıktığı bölgelerin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini belirten ekolojistler, canlı yaşamının dikkate alınmadığına vurgu yaparak, “Bu talan bu coğrafyanın kaderi olmamalı” dedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Amed’in Xana Akpar (Çınar) ve Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ilçeleri arasında 20 Haziran gecesi elektrik tellerinden çıktığı raporlarla tespit edilen ve 15 kişinin yaşamını yitirdiği yüzlerce hayvanın öldüğü yangınlara ilişkin bölgeye ziyaretler sürüyor. Köylüler DEDAŞ’a dava açmaya hazırlanırken, bölgede incelemede bulunan ekolojistler de yangının anız yakma nedeniyle çıktığı iddialarını yalanladı.

Munzur Çevre ve Koruma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Hatun Esen ile Amed Ekoloji Derneği Üyesi Semra Mamut, bölgede yaptıkları inceleme ve gözlemlerine dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.

‘O gece çığlıklarına tek gökyüzü tanık oldu’

Ekoloji mücadelesinin ortak yürütülmesi gerektiğini belirten Hatun Esen, “Kürdistan halkı yaralarını hep tek başına sardı” dedi.  Halkla konuşarak o gece yaşanan katliama dair empati kurabildiklerini dile getiren Hatun Esen, “O gece çığlıklarına gökyüzü ve onlar tek tanık oldu. Yine bu çığlıklara sessiz kalan birileri de oldu. Köyleri gezdiğimizde 15 canın yanında çok sayıda hayvan ve yavrularının da öldüğünü gördük. Bir sürü yaşam yok oldu. Biz de toprak kutsaldır ve o toprağın üzerindeki canlıların yaşam hakkı var” dedi.

‘Halkın acıları görmezden gelindi’

DEDAŞ’ın yangının çıktığı köylerde günlerce elektrik kesintisi yaptığının kendilerine aktarıldığını dile getiren Hatun Esen, “Bu durum yangından önce sık sık devam ediyormuş. O zaman bile köylülerin bütün elektrikli eşyaları zarar görüyor ya da yanıyormuş. Burada yürütülen bu politika ile insanların emekleri hiç göz önüne alınmadı. Kendi hatalarını örtbas etmek için gelip bu direkleri onardılar. Bu durum insanlığa hiç yakışmayan bir durum, kendi vicdanlarını rahatlatmak için bunu yapıyorlar. Ana akım medyası da bu süreçte üç maymunu oynadı. Bu halkın yaşadığı acıları ve kayıpları görmezden geldiler” diye konuştu.

‘Bu talan bu coğrafyanın kaderi olmamalı’

 Bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini vurgulayan Hatun Esen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dağlarımız bombalandı, ormanlarımız yakıldı yine ağaçlarımız kesildi. Bizim o yangınları söndürmemize dahi izin verilmedi bizler yangını uzaktan seyretmek zorunda kalıyorduk. Bu dağlar bu ormanlar canlılar yok oldu. Sularımız barajlara kurban edildi. Orman kesimleri bitince şimdi de yangınlar başladı. Bu talan bu coğrafyanın kaderi olmamalı. Hep birlikte sesimizi daha geniş duyurup buna dur diyelim. Artık annelerimizin gözyaşları kurudu. Bir ekolojist olarak keşke o gece burada olsaydık. Burası o gece Kerbelayı yaşadı. Bu durum bu ülkenin ayıbıdır. Bu ülkenin hiç mi helikopteri yok. Su getirip bu yangını söndüremediler, sadece izlediler.”

‘Ekolojik tahribat Kürdistan’da sistematik bir şekilde sürdürülüyor’

Amed Ekoloji Derneği Üyesi Semra Mamut da Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin çağrısıyla Türkiye ve Kürdistan’ın birçok yerinden ekolojistlerle beraber yangının yaşandığı bölgeye gelerek incelemelerde bulunduklarını anlattı. İnceleme yapmak ve halkla dayanışma amacıyla yangınların çıktığı bölgeye geldiklerini söyleyen Semra Mamut, yaptıkları görüşmelerde halkın yaşanan ihmalleri anlattığını belirtti.

Geç müdahale sonucu yaşanan yangının adeta bir felakete dönüştüğünü vurgulayan Semra Mamut, “Asla sorumluluğu kabul etmeyen sermaye, şirketlerin politikasının yanında olan bir zihniyetle karşı karşıyız. Maalesef Kürdistan’da sistematik bir şekilde devam eden ekolojik tahribatlar, sonrasında yaşanan katliamlar hiç durmadan sürüyor. Bugün bu ağır tabloyu bir kez daha görmüş olduk. Yaşam alanlarında dahi görünmez kılınan hayvanlar bu yangınlarda da kaderine terk edildi” dedi.

Son dönemlerde sistematik olarak yaşanan yangınlar ve ağaç kesimlerinin Kürdistan’ı insansızlaştırma politikalarının bir parçası olduğunu vurgulayan Semra Mamut, “Ne insan yaşamı ne de hayvan yaşamı dikkate alınmadı. Yaşam alanları yok edildi. Bu katliam yaşanmadan önce de buradaki halk elektriksiz ve susuz kaldıklarını sık sık dile getirdiler. Bu bile Kürdistan’da işletilen insansızlaştırma ve göç politikasına bir örnektir. Bu duruma da sistematik bir şekilde tanık oluyoruz” diye konuştu.