Monarşi ile yönetilen Suudi’de kadınların özgürlük yürüyüşü -5
11 Eylül kadınlara özgürlüğün kapısını açtı
Suudi Arabistan'da 11 Eylül 2001'de, 15 Suudi teröristin dış güçler tarafından bertaraf edilmesinin ardından, Suudi Arabistan'da özgürlük kapıları açılmış ve din adamlarının rolü sona erdirilmiştir.
SANAA EL-ELÎ
Haber Merkezi - Suudi Arabistan'da 11 Eylül 2001'de yaşanan olay, Suudi devletinin kapılarını yabancı medyaya ve takipçilere açmaya ve terör şüphelerini ortadan kaldırmaya sevk etti. Kadınların toplumun temeli olduğu için, batılı kuruluşlar da kadının rolünü önemli gördü ve kadınların aktif rollerde oynamasını sağlamak için projeler geliştirdi. 11 Eylül olaylarının dünyada terörün yayılmasının başlangıcı olduğu bilinmektedir. Bu olay batılı devletlerin Ortadoğu'ya taşınması için bir bahaneydi, ancak Suudi kadınlarının kurtuluşu yolunda önemli bir adımdı.
Kadınlar uluslararası eğitimlere katıldı
11 Eylül olayı, Suudi devletinde kadınların çalışması için fırsatlar yarattı. Sunucular televizyonda göründü ve tıp alanındaki yenilikler yaratan Ghada Al-Mutairi, plastik sanatçısı Hoda Al-Omar ve şair Fatima Al-Qarni gibi bazı profesyonel kadınların başarılarını kutladı. Ayrıca şehrin önde gelen ailelerinden kadınlar yeni toplumsal değişimi destekleyen yerel gazetelerdeki yazılarıyla uluslararası eğitime katıldıkları belirtti. Kadın sorunları ve başarıları, yerel ve uluslararası gazetelerde yayınlandı. Evlilik, boşanma ve gençlik konuları da Suudi televizyonunda yer aldı. Kadın bilim insanları ve eğitimciler, sistemin din adına kadınların araba kullanma, çalışma, hareket etme ve evlenme haklarını ihlal ettiğini iddia ederek sistemi açıkça eleştirdi. Ataerkil devlete pratik hayatta bir değişiklik yapması için çağrılar yapıldı. Bu eleştirileri yapan biri de Hazırlık ve Önleme Komisyonu'nu eleştiren gazeteci Hasna Abdel Aziz'di.
Kadınlar artık ekonomi alanında
Kadınlar ayrıca ekonomide önemli bir rol oynayarak muazzam rollerde yer aldılar. Örneğin Rania Salama'nın Ceda şehrinde ticaretle uğraşan kadınlardan biri olmuştur. Ayrıca ticaret odası seçiminde seçilen kadın Lama Abdülaziz de bu önemli iş insanlarından biri oldu ve Suudi Ticaret Odası'nda seçimleri kazanan ilk kadın olarak yerini aldı. 2004 yılında yapılan ilk toplantı Hz. Muhammed'in o dönemde ticaretle uğraşan ilk eşi adına "Hatice Bint Khwild Ekonomi Merkezi" adı altında yapıldı. Ancak 2005 yılında yapılan seçimlerde kadınlar siyasi haklardan yararlanamamış. Bunun sebepleri de merkezi güvenlik durumu ve kadınların oy kullanmasının açıklanması ve ülkenin yeni bir döneme girmesiydi.
Bakanlar Kurulu’na 30 kadın seçildi
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki YOTA Üniversitesi'nden eğitim alanında yüksek lisans derecesi ve King Saud Üniversitesi'nden sosyal bilimler derecesi alan Noura Al-Fayez, 2009 yılında seçilen ilk eğitim eş başkanı oldu. 2015 yılında belediye seçimlerinde kadın hakları tanınmış, 2013 yılında ise Bakanlar Kurulu üyeliğine 30 kadın seçilmiştir. Ayrıca kadın üyelerin yüzde 20 kadarı kadınlarla ilgili kararları düzeltip değiştirebildi. Kadınların toplumsal ve siyasal hayattaki çabalarına rağmen, egemen sistem, kadınların toplumun her alanına katılımını ve ilerlemesi önünde engel teşkil ediyordu. Kadınlar üzerinde uygulanan bazı engellerin kaldırılmasına rağmen, aile içinde bu engeller devam ediyordu.
Uluslararası anlaşmalar imzalandı
Suudi sisteminde yazılı bir kanun olmadığı biliniyor. Bütün kararlar, İslam'a göre fetvalarla verilir, ya da keyfi oluyor. Suudi Arabistan Krallığı, kadın hakları konusunda uluslararası anlaşmalar imzaladı. CEDAW, kadınlara ve onların doğasına karşı tüm ayrımcılığın ortadan kaldırılması için 2000 yılında Sözleşmeyi imzalamıştır. 9'uncu maddenin ikinci fıkrası, Suudi Arabistan'dan olmayan çocuklara vatandaşlık verilmesine ilişkindi. İlk madde, iki devlet arasındaki yorum ve uzlaşmaya odaklanan 29 anlaşmazlıktı. Bu şekilde Suudi devleti, kadınların cinsiyet eşitliği konusunda güçlendirilmesi için Nisan 2019'da Birleşmiş Milletler Yürütme Konseyi'ne girdi. Aynı zamanda Suudi devleti, İslam İşbirliği Teşkilatı Kadın Örgütü üyesi oldu.
Eğitim
Suudi devleti, dini kurumların okullar üzerindeki etkisini azaltmaya çalışarak kız çocukları için özel okullar inşa ediyor. Ayrıca 2002 yılında Mekke'de öğrencilerin uygun giyinmediğini iddia eden din polisleri, okulu ateşe vermiş ve çıkan yangında 14 kız öğrenci hayatını kaybetmiştir. Devlet, genç erkekler için birçok üniversite ve eşitlik fırsatı yarattı, fakat kadınlara bazı profesyonel işler yasaklandı çünkü toplum, erkeklerin çalışmasını normal görüyor. NOWRA Üniversitesi'nin kuruluşu, 2008 yılında Kral Abdullah Bin Abdülaziz'in girişimiyle duyuruldu. İki yıl sonra tanıtıma açıldı. Genç kadınlar bu üniversitede eczacılık, bilgisayar bilimi, işletme ve muhasebe okudu. Buna ek olarak, genç kadın öğrenciler 2010 yılında yurt dışı eğitim fırsatlarının yüzde 25'inden fazlasını elde ettiler. Tüm bu imkanlara rağmen öğrenciler üzerinde bir denetim sistemi vardı. Bu da bir kadın takipçi tarafından yapılıyordu. Telefonu açıp fotoğraf çekmek, saç kesmek, arkadaşlarla dışarı çıkmak ve süslü kıyafetler giymek yasaklandı.
Devlet sistemi
Suudi sisteminde koruculuk sisteminin ön planda olduğu biliniyor. Yani kadınlar doğumdan ölüme kadar erkeklerin kontrolü altındadır. Babadan oğula kadar kadın hep erkeğin egemenliği altında tutulur. Reşit olma yaşının altındaki erkek çocukları bile kadınları kontrol etme hakkına sahiptir. Kadınları dayatılan koruculuk kanunu, özellikle Temmuz 1977'de Prenses Mashael Bint Saud'un idam edildiği tarihte çıkarılmıştı. Bunun nedeni vesayet kararının kural olarak kadınlara dayatılması ve cinsiyet farklılıklarının bildirilmesiydi. Koruculuk sistemi, yazılı olmamasına rağmen Suudi devletinin kurulmasından önce aşiretlerin doğasında vardı. Çünkü Suudi devleti, İslam dininin merkeziydi. Yani erkek egemenliği kadınlar üzerinde her zaman var olmuştur.
Kadınlar koruyuculuk sisteminin kaldırılmasını istedi
Teknoloji devrimiyle dünyada yaşanan iletişim olanakları farkındalığın artmasını destekleyen “sosyal medya” ile birlikte haklarının farkına varan kadınlar, yetkilileri koruyuculuk sistemini kaldırmaya çağırdı. Bu nedenle ilk kampanya Arap hareketiyle başlamıştır. Sokaklara çıkmak ve protesto yapmak yasak olduğu için kadınlar, facebook ve tiwitter gibi sosyal medya mecraları üzerinden kampanya başlattılar. İlk kampanya 2011 yılının başında Facebook üzerinden "Suudi kadın koruculuk sisteminin kaldırılmasını talep ediyor" sloganıyla başladı. Aynı yıl Mayıs 2018'de tutuklanan insan hakları savunucusu Aisha Al-Mana da bu davanın hazırlanmasına kadar tutuklu kaldı. Başkentte (Riyad ve Cidde) kadınlara yönelik bir mekanizma ve eğitimin yanı sıra İslam'da vesayetin getirilmesi için bir hareket başlatıldı. 2012'de Suudi kadınlar "Ben kendimin koruyucusuyum" hashtagını yayınladılar. Bu hashtag'tan sonra Mayıs 2013'te "Kadınlar ve İş ve Aile Kurallarının Mirası" başlıklı bir seminer düzenlendi. 2016 yılında kadınlar yine sosyal medyada "Erkeklerin kadınları koruması kaldırılsın" sloganıyla bir hashtag yayınladı. Ayrıca 2019 yılında Kanada'daki Rahaf Al-Qunoon mülteci kampında kadınlar, “koruyuculuk sistemi kaldırılsın eğer bu sistem kaldırılmazsa kadınlar bu ülkeden kaçacak" başlıklı hashtag yayınladı.
Kadınların seyahat edebilmeleri için karar
İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi dış devletlerin ve kuruluşların baskısıyla, 2008'de "Herkes Küçük" başlıklı bir rapor ve 2016'da "Bir kutuda nasıl yaşıyorsunuz?" başlıklı ikinci bir raporla kadın hakları talep edildi. Ağustos 2019'da 21 yaşın altındaki kadınlara pasaport verilmesine ve yurt dışına kendi başlarına seyahat edebilmelerine karar verildi.
Kadınlardan cinsiyet ayrımcılığına karşı eylem
Kadınların ticari istihdam haklarının tanınmasını sağlamaya yönelik çabalar aile onayı ve cinsiyet ayrımcılığına dayanmalıdır. 2004'te kadınların ticari işler için faaliyetleri daha yaygın hale geldi. Burada dini kurumların görüşleri dikkate alınır ve erkeklerle yani serbest meslek sahibi erkeklerle işbirliği reddedilir. Mir Abdullah Üniversitesi'nde 2009 yılında erkek ve kadınların katılımıyla açılan ARAMCO şirketinin açılışı, radikal islamcılar tarafından engellenmeye çalışılmış ve radikal islamcılar onları kafirlikle itham etmiştir. Bu yüzden Ulu Cami'de kadınlar cinsiyet ayrımcılığına karşı eylemde bulunmuşlar. Müslüman kadınların memnuniyetsizliğinin nedeninin ise kovulmaktan korkmaları olduğu belirtiliyor. Çünkü toplumsal yasalar kadınları reddediyor. Bu bağlamda 36 akademinin üyelik başvurusunda bulunması üzerine "Xedîce Bint Xiwêlid"in açıklamasına yanıt olarak İslam akademilerinin pozisyonları reddedildi. Çözüm için devlete çağrıda bulunuyor. Xedîce Bint Xiwêlid'in bu kararı kadınların çalışma haklarını ihlal ediyor.
Feminist edebiyat
Roman yazarlığı alanında pek çok eser kadınlar tarafından cesaretle yayımlanmıştır. Romanların temalarında Suudi kadının hayatı ve durumu dikkat çekilmiş bunun yanı sıra kimisinin yurt dışında kimisinin de yabancı isimler altında birçok romanı yayımlandı. 1960'larda Suudi kadınlar yazmaya başladılar, dini kurumlar ve devlet kadınları bastırmaya çalışsa da yazma eylemlerini 1980'lere kadar devam ettirdiler. Yazan kadınlar, toplumda ‘ahlaksız’ olarak kabul edildi. Böylece Suudi kadınların beklentilerinde bir kırılma oldu. Dini kurumlar, erkeklerin çıkarlarını ve kadınlar üzerindeki tahakkümlerini açıklayan bir metin yayınladı.
Fetvaları görmezden gelmek
Kadınlara karşı verilen fetvalarda, amacın kadınların işlerine yasak koymak olduğunu söylesek bile bazen devlet bu fetvaları görmezden gelebilir ve kadınların erkeklerle ortak işler yapmasına izin verebilir. 2005 planına göre, kadınlara istihdam olanakları sağlanmasına devam edildi. Bu planla artık kadınlar, boşanmış ve dul kadınları eğitebiliyor ve istihdam duygusuyla çalışabiliyorlardı. Bu nedenle, nihai fetvaların bir kraliyet kararnamesiyle yasaklandığı doğrulandı. Yani verilen fetvaların Yüksek Şura'ya iade edilmesi gerekir. Böylece bu kurum fetvaların kaynağı haline geldi ve bunun üzerine YouTube'da fetva yayınlayan siteler durduruldu. 25 Nisan 2016'da Kral Muhammed bin Salman, devlet ekonomisinin temeli olan petrolle ilgili bir plan yaptı. 2030'lara kadar kadınların pazardaki varlığının işgücü aracılığıyla yüzde 22'den yüzde 30'a çıkarılması planlandı. Ayrıca bu karar, ılımlı İslam'a da çevrilmelidir.
Kadınlar çareyi kaçışta buluyor
Suudi toplumunun geleneklerinde ailenin çocuklar üzerindeki egemenliği ataerkil bir zihniyetle uygulanmaktadır. Kadınların görüşleri asla alınmaz. Çoğu zaman kadınlar dayak ve baskıya maruz kalıyorlar, hatta bazen yakıcı madde saldırısına uğruyorlar. 2013 yılında Riyad gazetesinde yayınlanan kadın hakları ihlalleri üzerine bir araştırma, kadınların yüzde 87,6'sının aile içi şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyordu. 2018 Kadına Yönelik Şiddet Raporu, kadınların karşılaştığı en etkili psikolojik şiddeti de tartışıyor. Yani yüzde 46'sı fiilen psikolojik şiddete, yüzde 27'si ihmalden, yüzde 12'si fiziksel şiddete ve en son yüzde 10'u ise fiili istismara maruz kalmaktadır. Kadınların maruz kaldığı şiddet o kadar büyük ki, kendilerini ne devletten ne de aileden koruyabiliyorlar. Kadınlar babalarının egemenliği altında yaşayarak evde dört duvar arasına hapsedilir, yada kadın, erkek kardeşinin veya amcasının boyunduruğu altında yaşar. Kadınların kaçışı ve devletin kadının kaderini tayin etmesi çözüm olmadığı için Rahaf Al-Qunoon ve benzeri gibi yurt dışına kaçma olayları arttı. Cinayetlere ve üzerlerindeki baskılara karşı kadınlar devletten koruma talep ederler.
Bir yılda yüzlerce kadın kaçtı
Elheyat gazetesine göre bir yılda kaçan kadın sayısı bin 500 ila 3 binlere ulaşıyor. 2015 yılında tahmini sayı bin 750'dir. Bu, yüzde 35'inin bir yılda kaçtığı anlamına geliyor. Suudi araştırmacı Ayşe El-Sewat ve NAYIF Güvenlik Bilimleri Üniversitesi tarafından 2019'da Suudi başkentinde "Kadınların uçuşuyla ilgili sosyal, ekonomik ve kültürel faktörler" başlıklı yakın tarihli bir araştırmaya göre, kadın mahkumların yüzde 40'ı öğrenci, yüzde 63,3'ü öğrenci, yüzde 46,2'si ev hanımı, yüzde 68,7'si evli ve en son yükseköğrenim görenler ise 52,8 kadın. Araştırmalara göre kadınların evlerinden kaçmalarının nedeni şiddet ve zorla evlendirme.
Kadınlardan Uluslararası Diyalog Forumu
Suudi kadınların yaşamlarında bir doğal değişikliği yaratmak amacıyla 2005 yılında bir Uluslararası Diyalog Forumu toplantısı düzenlendi. Kadına yönelik baskı ve şiddetin durumu burada tartışılıyor. Burada görüşler arasında da çelişkili bir çatışma oluyor. Bazıları kadınların özgür olması gerektiğini söylerken, bazıları olduğu gibi kalmaları gerektiğini söyler. Toplantı sonucunda kadınlar özgürlük talep etti. Kadınlar ayrıca Suudi cumhurbaşkanına bir rapor gönderdi. Talepleri üzerine Suudi cumhurbaşkanı ile kadınların rolünün önemi konusunda özel bir toplantı düzenlendi. Böylece dinci yöneticilerin rolleri arka plana atıldı.
Kadınlar çeşitli alanlarda yer aldı
Kadın hakları alanında bazı formlar değiştirildi. Örneğin 24 Haziran 2018 tarihinde çıkarılan araç kullanma hakkı. Ağustos 2019'da kadınların evlilik, boşanma ve aile kaydı gibi diğer medeni hakların yanı sıra koruma başvurusunda bulunmadan seyahat etmelerine izin verildi. Çeşitli alanlarda yapılan bu değişikliklerden sonra kadınlar, askerlik ve sporda görev aldılar, hatta kadınlar diledikleri gibi giyinme hakkına sahip oldular. Bu karar Kral Muhammed bin Salman tarafından verildi, ancak kıyafetlerin sosyal tarzlara uygun olması gerekiyordu. Uluslararası Af Örgütü, değişikliğin insan hakları ihlallerini engellemediğini belirtti. İnsan Hakları İzleme Örgütü de değişikliği zorunlu olarak nitelendirdi ve eylemcilerin haklarını koruyamadığını söyledi. Bunun nedeni, Kasım 2019'un başlarında “Değişim için Ağır Bedeller” başlıklı bir raporun yayınlanmasıdır.
Gerçek değişim kadınların özgürlüğü temelinde gerçekleşmelidir. Yani, kimliği, kılığı, toplumdaki yeri ne olursa olsun kadın ve tüm öğrencilerin istihdam edilmesini sağlayacak bir yasa çıkarılmalıdır. Özgür bir toplum inşa etmek ve kadınların rolünü teşvik etmek için saygı ve eşitlik yasası çıkarılmalıdır.
BİTTİ…