Mirabel Kardeşler’den bugüne - 2
Kadınların Gündemi: 25 Kasım ve 5. Yargı Paketi Türkiye’de sadece basına yansıyan haberlerden derlenen verilere göre 2020 yılının Kasım ayından 2021 yılının Ekim ayına kadar 277 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadınlar evlerinde, sokakta, işyerlerinde türlü gerekçelerle yaşamlarından koparıldı. Ülkede kadın cinayetlerinin geldiği boyut atık “cinskırım” olarak tarif ediliyor. Eşitsizlik ayrımcı politikalarla ve yasalar ile bizzat devlet eliyle meşrulaştırılıyor. EŞİK Üyesi Av. Yelda Koçak ile kadınları bekleyen yeni düzenlemeleri ve geride bıraktığımız bir yılı konuştuk.
Kadınların Gündemi: 25 Kasım ve 5. Yargı Paketi
Türkiye’de sadece basına yansıyan haberlerden derlenen verilere göre 2020 yılının Kasım ayından 2021 yılının Ekim ayına kadar 277 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadınlar evlerinde, sokakta, işyerlerinde türlü gerekçelerle yaşamlarından koparıldı. Ülkede kadın cinayetlerinin geldiği boyut atık “cinskırım” olarak tarif ediliyor. Eşitsizlik ayrımcı politikalarla ve yasalar ile bizzat devlet eliyle meşrulaştırılıyor. EŞİK Üyesi Av. Yelda Koçak ile kadınları bekleyen yeni düzenlemeleri ve geride bıraktığımız bir yılı konuştuk.
SARYA DENİZ-DENİZCAN ABAY
İstanbul- Dünyanın her yerinde kadınlar yalnızca “kadın” kimliklerinden dolayı katlediliyor. Sokakta, iş yerlerinde, en güvenli olarak adlandırılan evlerinde daha çok en yakınlarındaki erkekler tarafından sayısız sebeple öldürülüyor. Saçından kıyafetine, gülüşünden duruşuna kadınlar için ölüm gerekçeleri kesiliyor. Yapılan yargılamalarda da tüm bu sebepler kadınların ölümlerine adeta hak olarak görülüyor. Suçlular adeta “mağdur” ilan edilirken cinsiyet ayrımcı politikalarla ve yasalar ile şiddet devlet eliyle meşrulaştırılıyor. Türkiye’de kadın cinayetleri “cinskırım” boyutuna ulaşmış durumda. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması ile birlikte kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin daha da arttığına dikkat çeken kadınlar, görmezden gelinen bu cinskırım için acil önlem alınmasını istiyor. Ancak Türkiye’de kadınların kazanımları yasalar eliyle törpüleniyor.
277 kadın katledildi
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 yılının Kasım ayından 2021 yılının Ekim ayına kadar yayımladığı verilere göre Türkiye’de 277 kadın erkekler tarafından katledildi. 185 kadının ölümü ise kayıtlara şüpheli olarak geçti. Şüpheli olarak yaşamını yitiren kadınların bazılarının ölümünün sonradan cinayet olduğu ortaya çıktı. Türkiye’de bir kadının yasını tutamadan bir diğerinin ölüm haberi geliyor. Geçtiğimiz günlerde Başak Cengiz sadece kadın olduğu için sokak ortasında katledildi. Katil “bir kadını öldürmek istedim” beyanında bulunarak vahşice Başak’ı katlettiğini anlattı. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), kadın cinayetlerinin Türkiye'de “cinskırım” boyutuna ulaştığını belirterek bir kampanyalar yapıyor ve Meclis'in acil gündemle toplanmasını ısrarla talep ediyor. Özellikle son zamanlarda çalışmaları ile dikkat çeken EŞİK ile kadınların kazanımlarına karşı yargı paketleriyle beraber gelen saldırıları ve mücadele önerilerini konuştuk. EŞİK Üyesi Av. Yelda Koçak, geride bıraktığımız bir yılı ve kadınların neler ile karşı karşıya olduğunu mikrofonlarımıza anlattı.
Sözleşme ile ilgili hukuki süreç devam ediyor
2021 kadınlar ve LGBTİ+ lar için önemli bir yıldı. Bunda en önemli kazanımlardan olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin payı büyük elbette. Siz geçtiğimiz yıla bakınca ne görüyorsunuz?
Geride bıraktığımız 1 yıl içerisinde biz Türkiye kadın hareketi olarak çok büyük bir şeyi İstanbul Sözleşmesi’ni kaybettik. Geçen yıl bu zamanlar İstanbul Sözleşmesi yürürlükteydi ancak yine hedefteydi. Yine hükümetin çevresinde öbek öbek oluşan marjinal kadın düşmanı bir odak vardı. Kimi gazete ve derneklerde bir araya gelenler sürekli İstanbul Sözleşmesi karşıtlığı yapıyorlardı. Bu karşıtlık bir gece yarısı tek adamın imzasıyla somuta döndü ve İstanbul Sözleşmesi’nden imza geri çekildi. Ancak sözleşmeden çıkma süreci bizim için bitmedi. Hukuki anlamda da bitmedi. Çünkü Danıştay 10. Dairesi son dakika heyetteki hakimlerden ikisini değiştirerek yürütmeyi durdurma talebimizi reddetti. Ancak bu talebimizin reddine ilişkin itirazımız henüz Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu’nun önünde. Oradan henüz bir sonuç gelmedi. Keza dosyamızın esası hakkında da karar verilmedi. Bu yüzden hukuki süreç devam ediyor. Bu süreç devam ederken biz de her söze ‘İstanbul Sözleşmesi’ diye başlarken sözleşmeyi tek imzayla feshettiğini sanan muktedir geçtiğimiz günlerde bir kez daha hepimize gözdağı vermeye kalktı, hakaret etmeye kalktı. ‘Kim cümleye İstanbul Sözleşmesi diye başlarsa karşısında kadınları bulur’ diye. Hayır. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çeken muktedirin karşısında. Bunda çok netiz.
“Hakimlere talimatı iletmiş oldu”
Nasıl bir mesajdı bu? Siz nasıl okuyorsunuz?
İki üç tane okuması var bunun. Hukuki süreçte Danıştay’daki hakimlere talimatını iletmiş oldu bizzat. Bir diğer sebebi mutfak videolarıyla gündeme gelen ana muhalefet liderinden Kılıçdaroğlu’nun ‘İstanbul Sözleşmesini bir hafta içerisinde imzalayacağız’ beyanına karşı bir polemik yaptı. Bir yandan da bizlere gözdağı veriyor, tehdit ediyor. Kadınları, LGBTİ+ ları, İstanbul Sözleşmesi taraftarı olan tüm toplumu tehdit etmeye çalışıyor kendince. Bu tehditler bizi yıldırmaz. Yıldırmış olsaydı muktedir imzayı çektiğinde biz de bunu kabullenmiş sesimizi kısmış olurduk. Oysa biz kabullenmedik. 1 Temmuz’a kadar eylemliklerimizi sürdürdük. Hukuki süreci devam ettirdik. Tüm yönleriyle mücadele ettik.
“Düzenleme daha kötü günlere işaret ediyor”
5. Yargı paketi ile birlikte kadınlar yine ‘kazanılmış haklarına saldırı olacak mı’ endişesiyle yüz yüze kaldılar. Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen şekliyle ‘icra ile çocuk teslimi’ konusu oldukça tartışılıyor. Sizin yorumunuz nedir?
25 Kasım’da bizim gündemimizde kadına yönelik şiddetle mücadelede bizi bekleyen tehlikeler var. Bu tehlikelerden biri geçtiğimizi günlerde yayınlanan 5. Yargı Paketi’nin içinde kendini gösterdi. Her ne kadar çocuklarla kişisel ilişki tesisi düzenlemelerinin İcra İflas Kanunu’ndan çıkarılıp çocuğun üstün yararı gözetilerek adli destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü bünyesine verilmiş olsa da bunlar yetersiz düzenlemeler ve mevcuttan daha da kötü ve daha tehlikeli günlere işaret etmektedir. Çünkü orada toplu teslim noktaları belirleniyor, düzenleniyor. Bu toplu teslim noktalarındaki kadınların ve çocukların güvenliğinin nasıl alınacağına dair bir düzenleme yok. Biz çok iyi biliyoruz ki kadınlar okulda çocuğunu okuldan alıp bırakırken öldürülüyor, şiddete maruz kalıyorlar. Adliyelere boşanmak için başvurduklarında adliye kapılarında öldürülüyorlar. Markete gittiğinde sokağa çıktığında öldürülüyorlar. Keza yine çocukla kişisel ilişki bahanesiyle eve gelen erkekler tarafından öldürülüyorlar. Bu yüzden böylesine köklü bir değişikliği kapalı kapılar ardında sadece iktidarın dinlemek, duymak istediği bir grup kadın düşmanı erkek derneklerinin önerileriyle yapılabilecek bir düzenleme değildir.
“Çocuklar mağdur”
Peki, boşanmış ailelerin çocuklarıyla ilgili düzenlemelerin Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’ne verilmesinin karşılığı nedir?
Bu düzenlemeyi İcra İflas Kanunu’ndan aldılar. Çünkü bunu kamuoyunda ‘çocuk haczi’ diye ajite ediyorlardı. Oradan çıkarıp Mağdur Hizmetlerine verdiler. Neden Mağdur Hizmetleri? Neden bir Aile Bakanlığı bünyesinde değil? Neden Aile mahkemeleri bünyesinde değil? Neden çocuk merkezi bünyesinde değil de Mağdur Hizmetleri bünyesinde? Çünkü bu aslında iktidarın boşanmış ailenin çocuklarına bakış açısını gösteriyor. Bu da çok önyargılı ve taraflıdır. Kim mağdurdur? Burada bir mağdur varsa o da çocukluğu elinden alınarak büyüyen istismara maruz kalan çocuklardır. Şiddet döngüsüyle devam eden bir evlilik içerisinde kalan çocuk mağdurdur. Şiddet dolu, geçimsiz bir evliliği zorla, baskıyla iktidarın kendi şerri hukuki hükümleriyle devam ettirdiği durumda çocuk mağdurdur. Ama devam etmeyen evlilikte boşanmış ailenin çocuğu olmak mağdur değildir. Bu çocuklar arasında ayrımcılık körükleyen bir bakış açısıdır. Bu bakış açısını Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’nde somutladılar.
Kadınlar tetikte
İktidar çevresinden her geçen gün kadınların kazanılmış haklarını hedef alan söylemleri duyuyoruz. Bugün için neler gündemde?
İktidar çevresindeki marjinallerin, kendilerine ‘mağdur babalar’ diyen derneklerin, ağızlarını her açtığında kadınlara, çocuklara hakaretler saçan gazetecilerin 6284 Sayılı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kanunuyla derdi bitmedi. 6284’e yönelik karalama ve iftira atılarak kanunun değiştirilmesi gündeme alınmaya çalışılıyor. Buna karşı tetikteyiz. Yine AKP’nin bitmek bilmeyen çocuk istismarcılarını affetme hedefi gündeme gelebilir. Meclis yasama döneminde biliyorsunuz ki. Bu şu demek; her an AKP, TCK 103’te yapılacak değişiklikle çocuk istismarcılarına af getirebilir. Bunun yanında kadınların ve çocukların nafaka hakkına bir sınırlandırma, gasp girişimi olabilir. Yıllardır söylüyorlar nafakayı kısmak için belli sürelere bağlamak ya da kaldırmak için sürekli çalışmalar yürütüyorlar. Buna bugüne kadar engel olduk. Ama bugün yine gündemimizde.
EŞİK’in 5 acil talebi var
EŞİK olarak bu saldırılara karşı neler yapıyorsunuz? Ne öneriyorsunuz?
Biz 5 acil talebimizi gündeme getirdik. Bunlardan biri eşit yurttaşlık hakkından vazgeçmemek. Kadın ve erkeğin eşit olduğunu, kanunların bize eşit uygulanması gerektiğini söylüyoruz. Buna Türk Ceza Kanunu da dahil, buna TCK’da düzenlenen meşru müdafaa hakkı da dahildir. Erkeklere bol keseden dağıtılan iyi hal ve haksız tahrik indirimleri ya da meşru müdafaa hükümleri uygulanırken kadınlara uygulanmıyor. Tıpkı Çilem Doğan’a uygulanmadığı gibi. Biz bütün yasal düzenlemelerin eşit yurttaşlık hakkı bağlamında uygulanmasını talep ediyoruz. Kadın düşmanı söylemlerden vazgeçilmesini talep ediyoruz. Kadınlara hakaret edici, aşağılayıcı, toplumda daha zayıf gösterici söz ve eylemlerde bulunmayın diyoruz.
“Şiddete karşı acil eylem planı uygulanmalı”
Bir diğer talebimiz fiziksel, ekonomik, cinsel ve psikolojik şiddeti önlemek için acil eylem planı uygulanması. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da sokak ortasında genç bir kadın Başak Cengiz hiç tanımadığı bir erkek tarafından katledildi. Neden? Sadece kadın olduğu için. Katil diyor ki beyanında: ‘Ben birini öldürmek istedim. Erkeği öldüremezdim kadın zayıftı kadını öldürebilirim.’ Bu işte bizim yapmış olduğumuz ‘cins kırım’ tanımlamasının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Bu ülkede kadınlar sadece kadın olduğu için öldürülüyor. Bir cinse yönelen açık bir hedef var. Buna derhal acil eylem planı uygulanması gerekiyor.
Bir başka talebimiz eşit, parasız, ulaşılabilir, kesintisiz eğitimin olması gerekiyor. Çünkü 4+4+4 sistemiyle kız çocukları okullara bir daha dönemediler. Bu pandemiyle katbekat arttı. Bu konuda Eğitim-Sen’in hazırlamış olduğu bir rapor da var. Bu rapora göre pandemide okulların kapanmasıyla kız çocukları bir daha okullara geri dönemedi. Ya erken yaşta evlendirildiler ya da çocuk işçi olarak hayatlarına devam ettiler. Özellikle tarım sektöründeki çocuklar bu açıdan çok istismar ediliyor. Biz eğitimdeki bu eşitsizliğin de göz önünde bulundurularak düzenlemeler yapılmasını talep ediyoruz.
Kadınlara yönelik eşit istihdam ortamı sağlanmalı
Son talebimiz eşit istihdam sağlanması ve ücretsiz kreşlerin açılmasıdır. Eşit istihdam talebini anlatırken bir yandan da ‘Mutfak’ videosuna değinmek istiyorum. Ana muhalefet lideri çok güzel bir şey vadediyormuş gibi %35 kotayı dillendirdi. 21.yüzyıldayız ve %35 kota kadınlara hakarettir. Biz eşit istihdam, eşit temsil istiyoruz. Temsilde fermuar sistemini, istihdamda da hem özel sektörde hem kamuda eşit istihdam istiyoruz. Eşit istihdamın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bunlar nelerdir? Örneğin; kreşlerin açılmasıdır. Çünkü birçok kadın iş hayatına bakıma muhtaç çocuklarını bırakabilecekleri uygun ve ücretsiz kreş olmadığı için katılamıyor. Yine iş yaşamındaki kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve istihdamı önleyici fiillere yönelik bir düzenlemenin yapılmayışıdır. Burada İLO 190’ı hatırlatmak isterim. İş yaşamının İstanbul Sözleşmesi diyebileceğimiz Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 190 nolu sözleşmesi iş yerinde cinsel şiddet ve tacizle mücadele sözleşmesidir. Devlete böyle sorumluluklar yükler. Eğer kadın istihdamını arttırmak istiyorsanız. Yüzde 35 gibi eşitlik dışı kotalar değil İLO 190’ı uygulayın. Yeterli, güvenli ve sağlıklı kreşler açın. İstihdamı da yüzde 50 yapın çünkü olması gereken budur.
Son olarak 25 Kasım için kadınlara ve LGBTİ+ lara mesajınız ne olur?
Biz kadınlar olarak birçok eylem etkinlik panellerimizi yapıyoruz ve tüm illerde yurtdışı dahil kadın platformlarıyla sokak eylemlerimizi yapıyoruz. Sesimizi hep birlikte daha gür daha güçlü çıkarıyoruz. Şunu da çok iyi biliyoruz ki bugün Türkiye’deki gerçek ana muhalefet kadın hareketidir. Her ne koşulda olursa olsun sesini hiç kısmayan, sokağı hiç terk etmeyen kadın hareketidir. 25 Kasım’a giderken tüm kadınları sokağa, ses çıkarmaya, haklarımızı savunmaya davet ediyoruz.
BİTTİ