Cins kırım, sistemli ve bilinçli bir devlet politikası

Kadına yönelik şiddet ve cins kırımın en birincil özelliği sistematik olması. Sistematik olmasının temel nitelikleri: toplumsal, siyasal, hukuksal, eğitimsel, ekonomik vb. sistemler içinde, sürekli, bilinçli, sıralı, sınıflama yapan, duyarsızlaştıran, koşullayan, alışmaya tabi tutan biçimlerdeki kadın düşmanı eylem, söylem ve uygulamalarla, sistemli ve bilinçli devlet politikasıdır.
EKİM ZEYNEP YAĞMUR
Ankara- Kadına yönelik şiddet her ülkeden, her türlü geçmiş ve sosyal statüden kadınları etkiliyor. Dünya nüfusunun yarısından fazlasının tecrit altında olduğu pandemi döneminde birçok ülkede kadına yönelik şiddet oranında yüzde 30’a varan bir artış yaşandı. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından yayınlanan verilere göre dünya genelinde her üç kadından birinin çoğu aile içi olmak üzere şiddete maruz kalıyor. 
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi tarafından 2019-2020 ‘Değişen Dünyada Aile’ başlıklı Dünya Kadın İlerleme Raporu’na göre dünya genelinde her gün 137 kadın aile fertlerinden biri tarafından öldürülüyor.
BM verilerine göre Covid-19 salgını döneminde dünya genelinde kadına yönelik şiddet şikâyetleri geçen yıllara oranla beş kat arttı. Aynı verilere göre, geçen yıl (2019’da) 243 milyon kadın ve kız çocuğu yakınları veya başkaları tarafından istismar edildi. Ancak şiddete maruz kalan kadınların yüzde 40'ından azı bunu bildirdi veya yardım talebinde bulundu.
Türkiye, cins kırımda ilk sırada
Türkiye, kadına yönelik şiddet ve cins kırım konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada geliyor. OECD'nin 2019 Tek Bakışta Toplum 2019 araştırmasına göre, örgütün 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye. Türkiye'nin hemen ardından yüzde 36 ile ABD geliyor. Yeni Zelanda yüzde 35 ile üçüncü sırada. 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü, 171 kadın da şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Rapora göre, 97 kadın nikâhlı eşi, 54’ü birlikte olduğu erkek, 21’i eski eşi, 18’i oğlu, 17’si babası tarafından öldürüldü. Kadınların yüzde 60’ı  çok ‘güvenlikli’ denilen evlerde öldürüldü.
ABD’de dakikada ortalama 24 kadın şiddet görüyor 
ABD'de yayımlanan Ulusal Aile İçi Şiddet Hattı'nın hazırladığı rapora göre, ülkede dakikada ortalama 24 kadın erkek şiddetine maruz bırakılıyor. Ülkede her dört kadından birinin eşi veya partneri tarafından fiziksel şiddete uğradığı belirtilen raporda, bu kadınların en fazla 18-24 yaş grubunda oldukları kaydedildi.
Ulusal Aile İçi Şiddet Hattı'na günde yaklaşık 20 bin şiddet ihbarı geldiği belirtilen raporda, "Fiziksel şiddet ve cinsel saldırılara maruz bırakılan kadınlara ekonomik, psikolojik, sosyal destek için ayrılan kaynakların yeterli olmadığı" ifade edildi.
ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ise 2010-2017'de hayatını kaybeden kadın sayısının geçen 10 yıla kıyasla yüzde 26 artış gösterdiğini vurguladı. "Diğer gelişmiş ekonomiye sahip ülkeler" ile kıyaslandığında ülkedeki kadınların 21 kat fazla ölüm riski taşıdığını ifade etti.
Cinsel şiddet arttı
Colorado merkezli Aile İçi Şiddete Karşı Ulusal Koalisyon (NCADV) adlı kuruluşun hazırladığı raporda ise ABD'deki her beş kadından birinin cinsel istismara maruz bırakıldığı kaydedildi.
Uluslararası kuruluşlar tarafından her yıl konuyla ilgili yapılan çeşitli araştırma ve çalışmalar, problemin küresel boyutunu gözler önüne sererken, dünyada kadına yönelik şiddetin tırmanış gösterdiğine dikkat çekiliyor.
Sistemli ve bilinçli bir devlet politikası
Kadınlar açısından sayılarını çoğaltabileceğimiz yaşam hakkı ihlallerinin en birincil özelliği sistematik olması. Sistematik olmasının temel nitelikleri: toplumsal, siyasal, hukuksal, eğitimsel, ekonomik vb. sistemler içinde, sürekli, bilinçli, sıralı, sınıflama yapan, duyarsızlaştıran, koşullayan, alışmaya tabi tutan biçimlerdeki kadın düşmanı eylem, söylem ve uygulamalarla, sistemli ve bilinçli devlet politikası.
Biz bugün "Şiddete son" derken, dünyanın birçok yerinde kadınlar şiddete, tacize ve cinsel istismara uğruyor ya da öldürülüyor. Dünyada birçok şey değişiyor, ama kadınlara yapılan fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet hiç değişmiyor. Kadınlar hâlâ  yemeği yaktığı, eşine ya da sevgilisine karşılık verdiği ve cinsel ilişkiyi reddettiği için şiddete maruz bırakılıyor. Şiddet kadınlar için bu kadar sıradan gerekçelere sahip. Her bir gerekçe kadının temel insan haklarından mahrum kılındığını, sadece kadın olduğu için ezildiğini ve ayrımcılığa uğradığını gösteriyor.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, sosyal güvenlikten yoksunluk hem şiddeti hazırlıyor, var olan eşitsizliği besliyor, hem de kadınların hayatını çekilmez kılıyor. Kadınların sosyal politikalara ihtiyacı var. Devletler ve hükümetler alacakları her ekonomik kararda kadınları öncelikli olarak düşünmeli, çalışma hayatına katılmalarına dönük yatırım ve projeleri acilen gerçekleştirmeli.
Bugün kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlali olarak kabul ediliyor ve bu şiddeti önleyici yasalar düzenleniyor. Ancak bu yasaların varlığı yetersiz kalıyor. Çıkarılan yasanın uygulanmasını kolaylaştıracak bürokratik mekanizmaların üretilmesi ve bunların etkili bir şekilde uygulanması gerekiyor. Bu nedenle her şeyden önce yasaların toplumsal yansıması sürecini beklemeden, cins kırımına karşı duyarlı toplumsal bilinç geliştirilmeli. Kadına karşı ayırımcılığı önlemek ve cins kırımı durdurmak için uygulanan hukuksal düzenlemelere ek olarak, kadınların toplumsal hayatta sosyal ve ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirecek düzenlemeler de yapılmalı.
YARIN: Birçok kadın adalet aradıkları mahkemelerin önlerinde öldürüldü!