Emsal karar: Melek İpek

Kendisine sistematik şiddet uygulayan eşi Ramazan İpek’i öldürmek zorunda kalan Melek İpek geçtiğimiz günlerde tahliye edildi. Tahliyede süreç boyunca kadınların verdiği mücadelenin etkili olduğunu söyleyen Avukat Çiğdem Sevimli, kararın benzer dosyalar için de uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed-Antalya’da 7 Ocak günü kendisine sistematik işkence yapan eşi Ramazan İpek’i öz savunmasını kullanarak ölmemek için öldürmek zorunda kalan ve tutuklanan Melek İpek, mahkeme tarafından “meşru savunmada bulunduğu” hükmü gereğince tahliye edildi. Yargılamayı ilk günden bu yana takip edip gözlemleyen Diyarbakır Barosu avukatlarından Çiğdem Sevimli, sonucun cezaevinde ki diğer kadınlar içim umut verici ve emsal niteliğinde olduğunu söyledi.  

Yaşanan vahim olayın üzerine yargılama neticesinde ortaya çıkan sonucun herkesi sevindirdiğini söyleyen Çiğdem Sevimli, bu kararın kadınların verdiği mücadele ile geldiğini ifade etti. Çiğdem Sevimli kararın kalıcı olması ve diğer dosyalar için emsal niteliği taşıması için üst mahkemeler tarafından onaylanması gerektiğini dile getirdi.

“Kadınlar adli mercilerin kendilerini koruduğunu düşünmüyor”

Çiğdem Sevimli, kadınların katledilmeden ya da öz savunma yapmadan önce ki aşamada sistematik şiddete maruz kaldığını söylerken Melek İpek gibi birçok kadının adli mercilere güvenmediği ve pasif bulduğu için hukuki mercilere başvurmak yerine öz savunma yaptığını belirtti.

“Öldürülen kadınların dosyalarına baktığımız zaman çoğunun koruma kararları çok kısa süreliğine alınıyor ve kadınlar alınan koruma kararlarına rağmen öldürülüyor. Melek İpek dosyasında hukuken en çok üzerinde durulan husus, Melek’in eşi evden çıktıktan sonra neden adli mercilerden koruma talebinde bulunmayıp, öz savunma yaptığıydı. Kadınlar adli mercilerin kendilerini korumadığını, pasif olduğunu düşünmektedir. Nitekim pratikte bunun birçok örneğini de gördük. Bu sebeple Melek İpek’in meşru müdafaa hakkını kullandığının mahkemece sabit görülmesi çok önemli ve bizim için emsal bir karardır.”

“Eril zihniyet kadına yaşam alanı bırakmıyor”  

Öz savunmanın kendiliğinden oluşmadığına değinen Çiğdem Sevimli, gün be gün artan kadına yönelik şiddetin bunu ortaya çıkardığına yer verdi. Şiddet sarmalı sonucunda kadınların yaptığı öz savunmanın kendilerini ve çocuklarını korumaya dönük olduğunu belirten Çiğdem Sevimli, şiddetin olmadığı yerde öz savunmanın da olmayacağını söyledi.

"Öz savunma yapan kadınların lehine kararların çıkması için, yargılamalarda kadının uğradığı şiddetin geçmişinin iyi okunması gerekmektedir. Öz savunma yapan bir kadının o raddeye nasıl geldiğinin göz önünde bulundurulmalıdır. Şiddet uygulayanların yargılamalarında çoğu zaman lehe hükümler uygulanırken, öz savunma hakkını kullanan kadınlara bu hükümlerin uygulanmadığını görmekteyiz. Eril dediğimiz zihniyet yaşamın her alanında evde, işte, sokakta, kamusal alanda ya da yargıda kendine yaşam alanı buluyor. Her alana hâkim olan bu zihniyet kadına yaşam alanı veya savunma alanı bırakmıyor. Bugün öz savunma yapan kadınların hala cezaevlerinde bulunmasının sebebi bu zihniyetin halen değişmemesidir.”

“Kadın mücadelesinin karşılığını bulduğu dosyalardan biri”

Artan şiddete karşı var olan kadın mücadelesinin asla göz ardı edilmemesi gerektiğini dile getiren Çiğdem Sevimli, bu mücadelenin son yıllarda farklı bir ivme kazanarak yoluna devam ettiğini ifade etti.

“Bugün şiddetin arttığını söylüyoruz ancak bu durumun şöyle okunması gerektiği kanaatindeyim. Aslında şiddet artmadı sadece olan şiddet görünür oldu. Bunda sosyal medya ve kadın mücadelesinin çok önemli bir etkisi var. Bu mücadele yavaş yavaş da olsa karşılığını buluyor. Melek İpek dosyası da mücadelenin karşılığını bulduğu dosyalardan biridir. Ve bu dosyayı birçok kadın hakları komisyonu ve STK temsilcileri takip etti.”