‘Ziyaret ve temaslarda İmralı’daki hukuksuzluk halinin resmini çektik’

“Tecride Karşı Uluslararası Forum” düzenleyen Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon üyeleri, yaptıkları ziyaret ve temaslarda İmralı’daki hukuksuzluk halinin resmini çektiklerini belirterek, “Kürtlerin tamamının baskılandığının farkındayız” dedi.

İstanbul - Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon, Amed, İstanbul ve Ankara’da 3 gün boyunca gerçekleştirdikleri ziyaretler ve temasların ardından İstanbul’da “Tecride Karşı Uluslararası Forum” düzenledi. Siyasetçi, aydın, yazar, hukukçu ve insan hakları savunucularının aralarında bulunduğu 7 ülkeden 36 kişiden oluşan delegasyon üyelerinin yer aldığı foruma, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Berdan Öztürk, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay ve milletvekilleri, Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Bünyamin Şeker ve merkez yöneticileri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Forumu ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül ve HDP Hukuk Komisyonu üyesi Veysi Eski yönetti.

‘Tecrit aynı zamanda politik bir sorun’

Forumda ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül, HDP Hukuk Komisyonu üyesi Veysi Eski ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, birer konuşma yaparak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen ağırlaştırılmış tecridi detaylarıyla anlattı. Ardından Amed delegasyonunda yer alan Almanya Cumhuriyetçi Avukatlar Örgütü’nden Anya Tamara, tecridin topluma yönelik etkilerine değinerek, “Politik aktörlere yönelik tecridin toplumu nasıl etkilediğine bakmak gerekiyor. Tecridin yarattığı tahribatları gördük. Tecrit sadece yasal değil, aynı zamanda politik bir sorun” dedi.

‘İmralı’da bilgi edinme hakkı engelleniyor’

Ankara delegasyonundan Avrupalı Demokratik Avukatlar Birliği’nden Michela Arricale, tecridin bir işkence yöntemi olduğuna dikkat çekerek, “İmralı’da iletişim ve bilgi edinme hakkı engelleniyor. Bu durum aynı zamanda AİHM’in 3’üncü maddesine aykırıdır. Bu ziyaretlerle oldukça detaylı bir resim oluşturmak istedik. Bu suçun ortadan kaldırılması ve incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu tür uygulamaların tam olarak uluslararası standarda uygun olmadığı belli. Tüm bunları raporladık” ifadelerinde bulundu.

‘CPT doğrulama istemeli’

Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin Eylül ayında İmralı Adası’na yaptığı görüşmeyi hatırlatan Michela Arricale, “İmralı’da yapılan son ziyarette yaptığımız Öcalan’ın CPT üyelerini kabul etmediği söylendi. Bunu düşünmek doğru değil. Tam olarak kimsenin onları bu şekilde reddedeceğini düşünmüyoruz. CPT en azından Öcalan’ın kendisinden bir doğrulama ister ya da avukatından doğrular. CPT aynı zamanda farklı bir haftaya görüşme sağlayabilir. Bu karşılanmazsa, CPT bu rolü oynayamaz. Bu olası yalan, ileride kendiişlerini engelleyebilir. İmralı’da bulunan diğer mahkumlar da görüş haklarını kullanamıyor. CPT de bunu raporlarında hızlı bir şekilde ortaya çıkarmıyor” eleştirilerinde bulundu.

‘Kürtlerin tamamının baskılandığının farkındayız’

Ankara delegasyonundan Paul David Polesland, tutukluların haklarının sağlanması gerektiğinin altını çizerek, Abdullah Öcalan ile görüşmesi engellenen avukatların, daha önce yaptığı görüşmeler nedeniyle tutuklanmasının endişe verici olduğunu söyledi. İstanbul delegasyonundan İşveç Sol Parti’den Ann Jessica Therese Karlqvist ise, ziyaret ve temaslarıyla hukuksuzluk halinin resmini çektiklerini ifade ederek, “Delegasyon elbette bu bölgedeki insanların yüzleştiği ve yaşadığı durumların farkında. Bu durumun tüm ülkeler için belirli bir kapsamda olması gerekiyor. Taraf olduğumuz sözleşmeler de bu şekilde işlemeli. Kürtlerin tamamının baskılandığının farkındayız. Tecridin tüm toplum üzerindeki etkilerinin farkındayız. Bazı endişelerimiz var, toplum tamamen tecritte” şeklinde konuştu.

‘Tutukluların sağlığa erişim hakkı engelleniyor’

Brüksel Barosu üyesi avukat Cedric D’Hondt, İmralı’da hukuksuzluk halinin CPT raporlarında yer almasına rağmen mutlak iletişimsizlik halinin devam ettiğine dikkat çekti ve sözlerine şöyle devam etti: “İmralı cezaevindeki uygulamalar, Türkiye’deki diğer cezaevleri açısından model olarak kullanılıyor. Kötü koşulları duyduk, aile ziyaretlerinin engellenmesi, aile üyelerinin çıplak aramalara maruz kaldığını öğrendik. Avukat ziyaretlerinin engellendiğini gördük. Ülkedeki diğer hapishanelerde de durum böyle. Tutukluların sağlığa erişim hakları engelleniyor. Tüm bunları raporladık ve bir an önce düzeltilmesi gerekiyor.”

Ebru Günay: İmralı’daki tecrit Türkiye’ye yayıldı

Forumda söz alan HDP Sözcüsü Ebru Günay ise, İmralı tecrit sisteminin Türkiye’de demokrasinin turnosol kağıdı olduğunu belirterek, “İmralı Adası’na yaklaşım, bu ülkede demokrasiye yaklaşımın, Kürt sorununda çözümün turnosol kağıdır” dedi. Ebru Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir hakikat var biz hukukçular açısından. Cezaevlerinde yaşananlar, hak ihlalleri, işkence ve kötü muamele, o ülkenin demokrasisinin aynasıdır. O ülkedeki insan hakları savunucularına yaklaşımın aynasıdır. Türkiye’deki durumun çok da iç açıcı olmadığının farkındayız. Elbette İmralı uygulamalarının bütün Türkiye’ye yayıldığını, başta cezaevleri olmak üzere bütün toplumsal mücadele alanlarına uygulandığını, tecridin artık bir yönetim biçimine döndüğü zamanlardan geçiyoruz. Tek adam rejiminin, ülkedeki faşizmin kurumsallaşmasının temeli, elbette iktidarın tecrit politikalarında ısrarın sonucudur.

‘Tecrit ve savaş birbiriyle orantılı’

İmralı’da teklik rejimi bugün Türkiye’nin her alanında uygulanıyor. İmralı’da baskı, haber alamama hâkli, keyfiyetçilik, hukuksuzluk, bugün ülkenin her yerindeki yönetme biçiminde, sokağa çıkan, faşizme itiraz eden toplumsal muhalefete de yaklaşımda da bir tecrit ve savaş uygulamasıyla kendisini göstermektedir. Savaşın ve tecridin birbiriyle orantılı olduğunu, biz Kürtler olarak bu topraklarda yaşayarak deneyimledik. Savaşın nasıl tecritten beslendiğini deneyimledik. Sayın Öcalan ile kısmi de olsa görüşmelerin olduğu zamanlarda, fiziki temasların olduğu dönemlerde Ortadoğu’da dengelerin nasıl değiştiğini, demokrasinin nasıl geliştiğini, barışçıl ortamın nasıl geliştiğini hepimiz kendi hayatlarımızla deneyimledik. Mutlak tecridin başladığı günden bu yana AKP faşizminin nasıl savaşta ısrar ettiğini, nasıl savaş politikalarıyla kimyasallar kullanarak, katliamlar gerçekleştirerek, Türkiye’nin bütün demokrasi güçlerini cezaevlerinde tutarak, nasıl bir savaş politikası içine girdiğini gördük. Bu aslında Türkiye’de demokrasi sorununun tanımlamasıdır. Biz aslında tecritle beraber bir hukuk meselesini, ihlal edilen hakları, cezaevlerindeki hak ihlallerini konuşuyoruz ama aynı zamanda da çok siyasal ve politik bir meseleyi konuşuyoruz.

‘Tecride karşı özgürlüğü savunacağız’

Bu nedenle bizim yürüttüğümüz tecrit karşıtı çalışmaların tecrit edildiğini görüyoruz. Tecrit karşıtı çalışmaların tecrit edildiği realiteyle karşı karşıyayız. Alanlara, sokağa çıktığımızda, ablukalarla, tecritle, şiddetle karşılaştığımız, tecrit politikalarının sonucudur. Bizler bundan asla geri durmadık. Sayın Öcalan’ın İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde söylediği; sağlık, özgürlük ve güvenlik koşullarının Ortadoğu’daki tüm halklar için, Türkiye’de demokrasi güçleri için sağlık, güvenlik ve özgürlük koşuludur. Bu nedenle savaşa karşı mücadelenin gereği olarak, özgürlüğümüze sahip çıkmanın gereği olarak, tecrit politikalarına karşı da tecride karşı özgürlüğü savaşa karşı barışı savunmakta ısrarcıyız.

‘Tecrit kaybedecek, halkların özgürlüğü kazanacak’

Türkiye’de hukuksuzluğun başladığı yer İmralı Adası’dır. Bütün hukuk dışılıklar, keyfilikler önce İmralı’da, sonra Türkiye’de bizlerin hayatlarına nüfuz edecek şekilde uygulanıyor. 2015 sonrası avukat görüşmelerinin kayıt altına alınması, aile görüşmelerine getirilen kısıtlamalar, İmralı tecrit sisteminin ülkeye yayılmasıdır. Sokağa çıkma yasakları, sokağa taşan şiddet ve işkence, İmralı tecrit sisteminin yansımasıdır. Tecrit karşıtlığında ısrarımızı büyüteceğiz. Farklı zeminlerde sesimizi yükseltmenin zamanıdır. Tecrit kaybedecek, halkların özgürlüğü kazanacak. Bu topraklara özgürlük ya gelecek ya gelecek.”

Forum, yapılan sunumlar ve konuşmaların ardından basına kapalı şekilde devam etti.