“Açlık grevleri ile cezaevlerinde koşullar daha da ağırlaştı”

Cezaevlerinde açlık grevleri 173’ncü gününe girdi. ÖHD’li avukat Ekin Yeter, grevler ile birlikte cezaevlerinde ki tecridin had safhaya ulaştığına dikkat çekiyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Tutukluların tecrit ve yaşadıkları hak ihlallerine karşı 27 Kasım 2020'de başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi 173'ncü gününde devam ediyor. Eylemleri takip etmek için Van’da kurulan Açlık Grevlerini İzleme Koordinasyonu’nda yer alan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyelerinden Av. Ekin Yeter, tutukluların grev sürecinde çok ağır hak ihlallerine maruz kaldığını belirtirken buna karşı taleplerin karşılanması gerektiği çağrısında bulundu.

Türkiye’nin son yıllarda hak ihlallerinin çok yoğun yaşandığı, hukuk kurallarının askıya alındığı ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmadığı bir ülke haline dönüştüğünü belirten Ekin Yeter, bu süreçte en ağır irade beyanı olan açlık grevlerinin yaşamın bir parçası haline geldiğine dikkat çekti. Ekin Yeter,   ülkede yapılan açlık grevlerinin yaşanan hak ihlallerinin boyutunu en net şekilde gözler önüne serdiğini ifade etti.

“Son süreçte yine hak ihlali temelli açlık grevleri devam ediyor ve 107 hapishaneye yayılan grevler bugün 173’ncü gününe girmiş durumda. Şu an greve giren mahpusların bundan 2 yıl önce aylara yayılan bir açlık grevi süreci yaşamış olmaları nedeniyle sağlık durumlarının uzun vadede büyük bir risk altında olduğunu kalıcı bazı hastalıkların söz konusu olabileceğini söyleyebiliriz.”

“Hastaneye gidişlerde 14 gün karantina uygulaması getirildi”

Açlık grevlerinin yanı sıra pandemi koşulları ile birlikte tutukluların yaşam koşullarının daha da ağırlaştığını vurgulayan Ekin Yeter, bu süreçte yetkililerin tutukluların sağlık ve yaşam haklarını koruyucu yaklaşımlardan uzak bir tavır sergilediğini söyledi.

“Hapishanelerde pandemi tedbirleri adı altında, mutlak bir tecrit hali yaratılmaya çalışılıyor. Tutukluların aileleri ile yaptıkları açık görüşler tamamen askıya alındı. Kapalı görüş sayısı azaltılıp, görüşülebilen kişi sayısı kısıtlandı. Avukat görüşleri arada branda olacak şekilde yapılmaya başlandı.  Uzun süre hastane sevkleri durduruldu. Acil durumlarda yapılan hastane sevkleri ve ayrıca adliye dönüşleri en az 14 günlük karantina uygulamaları getirildi. Süreli süresiz yayınlar keyfi gerekçeler ile verilmiyor. Mektup ve kargolar aylar sonra veriliyor. Tutuklular dış dünyadan ve birbirlerinden tamamen soyutlandı. Bu kapsamda hapishanelerde bulunan tutuklular, 27 Kasım 2020 tarihinde başta mutlak tecrit olmak üzere; tüm hapishanelere ve topluma yayılan tecrit ve izolasyonun son bulması, pandemi bahane edilerek arttırılan hak ihlallerine son verilmesi talebi ile süresiz-dönüşümlü açlık grevine başladıklarını kamuoyuna duyurdular. Ancak bu sefer de greve girildiği için hak ihlalleri artmaya başladı. Tutuklular grev sürecinde hapishanelerin temin etmesi gereken tuz, şeker, ayran gibi besin maddelerinden yoksun bırakılıyor. Bunun yanı sıra tüm hapishanelerde greve giren tutuklulara disiplin soruşturmaları açılıyor disiplin cezaları veriliyor. “

“Tedaviler durdu”

“Cezaevlerinde yerel ve uluslararası mevzuata aykırı hareket ediliyor” diyen Avukat Ekin Yeter, cezaevlerinde tutukluların tedavisinin durmuş vaziyete olduğunu söyledi.  Hastaneye sevk olan tutukluların dönüşte 14 gün karantina koğuşunda kaldıkları için hastaneye gidemediklerini belirten Ekin Yeter, grevden dolayı tansiyon sorunu yaşayan tutukluların gerekli tetkik ve tedavi imkânı sağlanamadığını ifade etti.

Tutukluların taleplerinin bütünen haklı ve meşru talepler olduğunu söyleyen Ekin Yeter bu anlamda duyarlılık oluşturulması gerektiği çağrısında bulunarak şunlara değindi;

“173’ncü güne giren açlık grevlerinde talep İmralı'dan tüm cezaevlerine sirayet eden tecrit ağının ve ağırlaşan infaz koşullarının kaldırılmasıdır. Tutuklular tamamen İnfaz Yasası, Anayasa, BM Mandela Kuralları, AİHS'ne uygun talepler öne sürmektedir. Bu yasaların tamamı ayrım yapılmaksızın hapishanelerde bulunan tüm tutukluların avukat ve aile görüşlerini, işkence ve kötü muamele yasağını garanti altına almış tecridi işkence olarak tanımlamıştır. Bu yasal taleplerin biran evvel karşılanması ve grevlerin bitirilmesi elzemdir. Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkililer biran evvel adım atmalı ve kamuoyunda geniş bir duyarlılık oluşturulmalıdır.”