Efrin zeytinleri Türkiye markalarıyla dış ülkelere satılıyor- 2

Efrin’e ve zeytin ağaçlarına kavuşmayı hayal ediyorlar Efrin’den göç etmek zorunda kalan ve Halep’e giden kadınlar, bir gün zeytin ağaçlarına kavuşmanın hayalini kuruyorlar. Kadınlar, eskiden zeytin topladıklarında komünal bir ruhun olduğunu ve zeytinleri olmayan yoksul ailelere yardım ettiklerini anlatıyor.

Efrin’e ve zeytin ağaçlarına kavuşmayı hayal ediyorlar

Efrin’den göç etmek zorunda kalan ve Halep’e giden kadınlar, bir gün zeytin ağaçlarına kavuşmanın hayalini kuruyorlar. Kadınlar, eskiden zeytin topladıklarında komünal bir ruhun olduğunu ve zeytinleri olmayan yoksul ailelere yardım ettiklerini anlatıyor.

SARA ŞÊX HESEN

Halep – Efrin bölgesi nehirleri, kaynakları, ağaçları, ormanları, bağ bahçeleri, parkları, kutsal yerleri, fabrikalar ve doğal kaynakları açısından oldukça zengin bir yer. Efrin’de halk geçimini tarımla sağlıyor. Her şeyden önce zeytinleriyle tanınan Efrin milyonlarca zeytin ağacını içinde barındırıyor. Hangi yanına bakarsanız bakın gözünüze ilk çarpacak olan şey zeytin ağaçları. Sıra sıra dizilen zeytin ağaçları Efrin topraklarına ayrı bir güzellik katıyor. Bu bölgede yaşayan Kürtler, yaptıkları zeytinyağı ve zeytinleri satarak geçimini sağlıyorlar. Ayrıca Efrin zeytinlerinden çok güzel sabunlar yapılıyor ve satılıyor.

Zeytinyağı dünyaya yayıldı

Kimya mühendislerine göre Efrin zeytinyağı dünyadaki zeytinyağlarının en değerlisi ama savaş politikaları nedeniyle Kürtlerin zeytinleri de inkar politikasından payına düşeni alıyor. Efrin zeytinlerinin uluslararası pazarda yerini alması engelleniyor. Ancak bu engellemelere karşın zeytinlere bile yürütülen milliyetçi eylemlere karşın Efrin'in zeytinyağı Ortadoğu'da ve dünyada Kürt zeytinyağı adıyla yayılıyor.

Halk zeytinlerini toplayamıyor

Efrin’in başka güçlerin kontrolüne geçmesiyle birlikte 4 yıldır bölge halkı zeytin toplamaktan mahrum kalıyor. Efrinliler her yıl bu zamanlarda zeytin ağaçlarının arasındaydı ve kendi elleriyle zeytinlerini topluyorlardı. Şuanda Efrinliler bir tane zeytin bir damla zeytinyağına hasret. Efrin’den Halep’e göç eden kadınlar, zeytin topladıkları zamanlara ilişkin konuştu.

“Her çuvaldan 2 teneke zeytinyağı çıkardı”

Orziye Mihemed, Efrin halkı olarak ağaç dikmeyi kutsal saydıklarını anlatıyor.

“Onlara çocuklarımıza baktığımız gibi bakıyorduk. Ağaçlar çok eskilerden bu yana Suriye’deler. Dede ve nenelerimizin elleriyle ekilmişler. Ağaçlarım çok eski ağaçlar. Kökleri çok büyüdüğünde kuruyan kökleri ağaçlar kurumasın diye keserdim. Efrin’den göç etmeden önce tek başıma 120 ağaç diktim. Ağaçlarımın diplerini hep kazdım ve onları çok güzel büyüttüm.”

Her bir çuval zeytinin 50 kg'dan daha fazla olduğunu ifade eden Orziye Mihemed, “Yani her çuvaldan 2 teneke zeytinyağı çıkardı. Zeytinleri topladıktan sonra zeytinyağı yapmak üzere sıkardık” diyor.

Eski ve yeni teknik arasındaki fark

Zeytinlerin işlendiği yeri “mekbaz” olarak tanımlayan Orziye Mihemed, “Eski mekbazlar şimdikinden daha iyi idi. Büyük emek ile sıkılırlardı. Teknik olarak ne kadar eski olsa da şimdi olduğundan daha fazla yağ elde edilirdi. Anne babalarımızdan bu yana zeytinin çok değerli ve özel bir yeri olmuştur. Eskiden zeytinlerimizi mekbaza götürmeden önce yıkardık ancak şimdi yeni tekniklerin ortaya çıkmasıyla birlikte zeytinler mekbazda yıkanıyor. Babam bizlere zeytinleri her zaman iyi yıkamamızı söylerdi. Ayrıca üstlerini açık bırakıyorduk ki karıncalar gelip solucanları yesin diye. Zeytinyağı yemek genel olarak insan vücuduna, solunum yolu hastalıklarına ve kemik hastalıklarına faydalıdır” diye konuşuyor.

700 zeytin ağacının olduğunu belirten Orziye Mihemed, “Eşim ve ben günde 4 çuval zeytin koparırdık. Onları eve getirir ve temizlerdik. Zeytinyağı bereketlidir. Uzun süre dayanır, çabuk bitmez ve çok faydalıdır. Diğer bitkisel yağlar gibi değildir” diyor.

Zeytin toplama işi komünal yapılıyordu

Fatma Eli de zeytin mevsiminin hasat zamanını anımsatarak başlıyor yaşadıklarını anlatmaya;

“Zeytinler benim çocuklarım gibiydi. Her sabah erkenden uyanır toplama giderdik. Eskiden araç yoktu. Eşeklerle giderdik. Gittiğimizde yiyeceklerimizi de kendimizle götürürdük. Daha sonra zeytinleri koparırdık. Saat 11.00 olduğunda ara veriyor yemeğimizi zeytin ağaçlarının gölgesinde yiyorduk. Daha sonra çay içer ve işimize devam ederdik. Zeytin mevsiminde komünal bir ruh vardı. Kimimiz zeytin ağaçlarının üzerinde zeytinleri koparırdık. Kimlerimiz ise ağacın altından zeytinleri toplardık. Saat 16.00’da işimizi bitirir eve dönerdik. Birimiz yeşil zeytinler ile siyah zeytinleri birbirinden ayırıyordu. Hepimiz bir birimize yardımcı oluyorduk. Zeytinleri çok olanların yardımına başkaları gelirdi. Zeytinler çok olduğundan Halep, Kobane ve diğer yerlerden yardım alıyorduk. Eskiden para olmadığı için verdikleri emek karşısında onlara zeytin verirdik.”

“Değiş tokuş kültürü vardı”

Ekim ayında hasada başladıklarını sözlerine ekleyen Fatma Eli, “Bazen kar yağardı ve zeytinlerimiz kar altında kalırdı. Zeytinleri olmayanlara zeytin verirdik ve böylece zeytinsiz kimse kalmazdı. Zeytin ağaçları bir yıl zeytin veriyor bir yıl vermiyor. Zeytin vermediği yıl bile zeytin vardı ama azdı. Zeytin toplamaya gittiğimizde sanki pikniğe gidiyormuşuz gibiydi. O zaman çalgıcılar gelir davul, zurna ve def çalarlardı. Büyük sevinçle halay çeker ve şarkılar söylerdik. O zaman değiş tokuş kültürü çok daha fazlaydı. Zeytinleri üzüm, nar ve benzeri meyvelerle değiştirirdik” diye konuşuyor.

Zeytin ağaçlarına özlem

Efrin’de fakir ve yoksul olanların zeytin ve zeytinyağsız kalmamaları için onlara yardımcı olduklarını söyleyen Ewaş Qasim ise “Maddi olarak çok zorlandığımızda bir teneke zeytinyağını satarak geçimimizi sağlıyorduk. Ya da ihtiyacı olan biri varsa ona da yardımcı olmak için zeytinyağı veriyorduk. Zeytin satımı ile birçok ihtiyacımızı karşılıyorduk” diyor.

Şuan zeytin hasadı zamanı olduğunu ve bu nedenle çok duygulandığını sözlerine ekleyen Ewaş Qasim “Çünkü önceden bu mevsimde zeytinlerimizin arasında olurduk. Yaklaşık 500 zeytin ağacımız vardı. Bunun bir rüya olmasını çok isterdim” diye ifade diyor. Ewaş Qasim, “Zeytinliklere vardığımızda şallarımızı ağaçlarımızın altına seriyorduk. İşgalciler bizi neden zeytinlerimizden uzaklaştırdılar?” diye soruyor.

“Efrin’e geri dönmek istiyoruz”

Temiz zeytinyağını kutulara koyuncaya kadar çok emek harcadıklarını ifade eden Ewaş Qasim, topraklarına dönmek istiyor.

“Zeytinden birçok ilaç yapılıyor. Çoğu zaman çocuklarımızın mideleri ağrıdığında onlara zeytinyağı verirdik. Yine kulaklarına bir damla zeytinyağı koyardık. Gerçekten de her şeyin ilacıdır. Şimdi işgalciler bizi her şeyden mahrum ettiler. Harika bir zamandı, kahvaltımızı ve öğle yemeğimizi sık sık zeytinlerimizin arasında yerdik. Bazen ekmek ve soğan yememize rağmen mutluyduk. Çünkü kendi toprağımızda ve yerimizdeydik. Şimdi konuştuğumda ağlayasım geliyor. Sabaha kadar konuşsam acımı anlatamam size. Tek dileğim Efrin'e geri dönmektir. Bundan başka bir şey istemiyorum. Öleceksem, Efrin'de zeytin ağaçlarımın arasında öleyim. Zeytinimiz bizim tarihimizdir, tarihimize sahip çıkacağız, düşmana bırakmayacağız.”

Yarın: “Zeytinler Türkiye üzerinden dünya pazarına çıkıyor”